kaşık pozisyonu

gece ansızın uyanırsın ve sevgilinin sırtı dönük yan yatmış güzelim tarifsiz vücudunun saçları çenene, beli göbeğine ve kalçası tam senin çukurunun içindedir. küçük bir tebessüm ve usulca uykuya dalarsın tekrar.

en uykuya dalınası pozisyondur ama gece boyu öyle yapabilmeyi başarabilenleri tebrik ediyorum. çünkü gece içerisinde 50 kere pozisyon değiştiriliyor. başlangıç pozisyonunda uyanmak hangi pozisyonda yatılırsa yatılsın oldukça zor. nasıl yapıldığına gelirsek kadınınız yatağın sağ tarafına geçirildikten sonra onun soluna geçilir. ardından kadınınız sağ omzunun üstünde olacak şekilde sırtı size dönük olacak şekilde döner(yönlerin bu olmasının sebebi kalbin yukarıda kalıp baskılanmaması ve gece boyu rahat etmesi) kadınınız bacaklarını dizlerinden kırarak hafiften karnına doğru çeker. gerisi erkeğin işidir. erkek de kadının ayak ucundan başına kadar kendisine dönük olan kısmının tamamına vücudunu aynı şekilde yerleştirir. sol kolunu kadının sol omzunun orada atar ve dilerse el ele tutuşulur dilenirse de kadınınızın göğüslerine kavuşulur. bu pozisyonun en büyük nifakçısı erkeğin sağ koludur. o kolun yarattığı engellemeyi de o kolunuzu kadınınızın boynunun altından geçirerek ya da duruma göre kafasının altına yastık gibi koyarak lehinize çevirebilirsiniz. bu arada ilişkideki iki kişinin de kendini en çok güvende hissettiği pozisyonlardan biri olduğu da ispatlanmıştır. iyi uykular.

harika bir seks pozisyonu. erkek için kadınının vücudunu kavrayıp hem duygusal birleşmeyi hem de fiziksel birleşmeyi taçlandırma fırsatını sunan bir pozisyon. boyunda öpme, kolu ısırma gibi güzel şeyler yapılabilir.

spoon yapakh mı? (bkz: harun sinanoğlu)

zayıf kendini kaslı zanneden kambur erkek mi acaba

uyumak sevişmek ve seks için en uygun pozisyon. ve en önemlisi tek vücut olma.

iki kalbin, iki yüreğin, iki bedenin, iki ruhun tek olmasıdır. ikiliğin ortadan kaldırılıp aynı rüyayı görmeye yatmaktır. aynı düş aleminde yolculuğa çıkıp da aynı sabaha uyanmaktır. bu pozisyonda aynı hizaya getirilir her şey. aynı boyuta getirilir tüm varoluş. hafifçe arkadan sokulunur sevilen kişiye. dizlerle, diz kapaklarının boşluğuna sokulunur. bir el boyuna koyulduğunda diğer el bele atılır. sevgilinin elinin biri beldeki elin üzerindeyken diğer el ise boynunun altındaki eli okşar. kalçalar kaplandığında ereksiyon yaşanmamasına bilimsel bir açıklama getirilemez. gerçekleştirilen şey bir mucizedir. evet. bir mucizedir bu. nasıl bir mucize olmasın ki? yedi milyar kişi arasında iki kişinin tanışması. tanışmasını geçtim birbirlerini sevmesi. sevmeyi de geçtim o iki insanın birbirine aşık olması. ve her şeylerini birbirlerine emanet etmesi. ruhlarını, bedenlerini, rüyalarını... matematik bu olasılığı hesaplayamaz. hanesi yetmez. kelime dağarcığı yetmez. bilim tıkanır. ilim tıkanır. her şey tıkanır. o muhteşem kelime vücut bulur; "mucize..." bir mucizeyi yaşamak, iki kalbin, iki yüreğin, iki bedenin, iki ruhun tek olmasıdır. ikiliğin ortadan kaldırılıp aynı rüyayı görmeye yatmaktır. aynı düş aleminde yolculuğa çıkıp da aynı sabaha uyanmaktır. belki de uyanmamak. belki.

uyku sizin için kutsalsa, ve birbirinizi, neredeyse birbirinize tapacak kadar çok seviyorsanız, ruhlarınızı en güzel şekilde dile getireceğiniz uyuma şeklidir. yalnızca "o" kişiyle yapıldığında masumdur. duyu organları susar, ruhlar telepati yapmaya başlar... link kendimi yıllar yıllar sonra, henüz kim olduğunu dahi bilmediğim (belki de bildiğim) birisiyle hiç denemediğim bu uyku şeklini yaparken hayal ediyorum. kadının yüzü de, sesi de o yüzden hayalimde yok. kim olduğunu bilmiyorum... onun sırtı bana dönük. bedenlerimiz birbirlerine paralel. sol omzu, sol göğsümle öpüşüyor. omzundan hissediyor kalp atışımı. aldığım her nefes onun teninin ve saçlarının kokusuyla harmanlanmış. verdiğim her nefes de, onun ensesinden boynuna, oradan da yatağın diğer tarafına doğru süzülüyor. hem de köprücük kemiğinde trafiğe bile takılmadan. sol elim, onun hafif şişkin ama tatlı ayva göbeğinde. sağ kolum da, onun boyun boşluğunda. tam o esnada parmaklarımın temas ettiği karında hiç ürkütmeyen aksine sevindiren bir zelzele meydana geliyor. parmak uçlarım sismograf olmasa da olayın farkında. hissediyoruz, içeriden birisi "hadi uyuyun artık!" diyor, henüz konuşmayı bilemese de :d (akıllı bebek. ben de aynısını yüksek sesli müzik dinleyen üst komşunun çocuklarına yapardım. elime bir süpürge alır, tavana hafif hafif vurmak suretiyle gece vakti üst katta kuduran veletlere ikazlarda bulunurdum.) o esnada biz artık susmamız ve uyumamız gerektiğini idrak ederiz. ama öyle tatlı, öyle eşsiz, öyle unutulmaz bir an yaşamışızdır ki; çocuk gibi sevinir, aptal aptal sırıtır, şapşalca ve tekrar tekrar aynı şeyleri cılız bir ses tonuyla söyleriz. "tekme attı :)" sonra ben, bana bu eşsiz anı yaşatan kadının güzelim saçlarını, onun kendi omzu ve benim burnumun ucu arasında sıkıştırırım. derin bir nefes almak suretiyle de kokusunu ciğerlerime nüfus ettiririm. o esnada da içimden geçenleri, onun kulağına fısıldarım. ardından dayanamam, onun saçlarını, omzunu ve gerdanını doğaçlama bir şekilde ve geçmez bir doyumsuzlukla hafif hafif öperim. hem de koklaya koklaya... normalde, o kadına benden daha yakın birisinin varlığını kıskanırım. hatta brütüs'ün sezar'ı kıskandığından daha fazla kıskanırım. ama o bebek en güzel istisna... not: anlaşılan o ki, bu gece de baba olma arzum nüksetti... tek başına çocuk yapma duası, enter! edit: ne demek çocuk yapmak için başka birisine daha ihtiyacım var? saçmalık! bence herkes tek başına çocuk yapabilmeliydi. kaç yaşına geldim, ben bir işi kendi başıma yapamayacak mıyım? (bkz: isyanım var ulan)