hiç dostoyevski tolstoy okumamış primat

sanırsam gördüğüm en saçma genellemelerden birisiydi bu iyi forumlar

(bkz: Harambe), Maymunlar Cehennemi'nden (bkz: Caesar(karakter)) ve (bkz: ben)

Hobi olarak; Dosto tolsto falan okuyunca bir anda dünyası değişecek sanan insanlarla alay ediyorum.

Ben okudum ve bana hiçbir şey katmadı, okumayandan da bir şey eksiltmez.

bunları okumak marifet ya da gelişmişlik değil. fransız, rus, ingiliz edebiyatlarının içinden geçip kendine hiçbir şey katamamış adam da var okuma yazma bilmeyen aydın insan da. gelişmek eline aldığın kitapta değil önce kafada başlar.

Ben teletabileri okur gibi izledim, olur mu? -tinky winky -dipsy -la laa -po Sayabildiğime göre ben yırttım bence

S.A. Bu başlıkta çok fazla cehalet övülüyor. Sebebi buradaki insanların Recep İvedik tiplemesi vari bir motivasyonla entel taşlamaya çalışması değil. Herkesi bu motivasyona iten şeyin sebebi ilk entrynin kendisi. BKZ: --- spoiler --- "Katı olan her şey buharlaşıp havayla karışıyor kutsal olan her şey dünyevileşiyor ve insanlar nihayet kendi gerçek yaşam koşulları ve diğer insanlarla ilişkileriyle yüzleşmeye zorlanıyorlar." Marx'ın kutsal olan her şeyin dünyevileşmesinden dem vuran sözleri, tanrının var olmadığına dair 19. yüzyıl materyalizminin standart önermesinden çok daha karmaşık ve daha ilginçtir. Marx zaman boyutu içinde hareket ederek süregiden tarihsel drama ve travmayı gözler önünde canlandırmaya çalışmaktadır. Demektedir ki, kutsallık halesi(aura) yok olmuştur ve var olmayanla yüzleşmedikçe, yaşadığımız şimdiki zamanı anlayamayız. Son söyledikleri -"insanlar nihayet... yüzleşmeye zorlanıyorlar."- sadece huzursuz edici bir gerçeklikle olan karşılaşmayı tasvir etmeyip bunu okurun gözüne dayamaktadır. -ve hatta yazarın da gözüne, çünkü "insanlar", Marx'ın deyişiyle "die Menschen, hepsi birden, katı olan her şeyi eriten bu nüfuz edici sürecin hem öznesi hem de nesnesidirler. Bu modernist "ergime" tasavvurunun izini sürersek, onu Marx'ın tüm yapıtlarında görebiliriz. ... Öyle ki yaklaşan modernist manifestolar ve hareketler çağının arketipi olarak Manifesto'da bütünüyle yeni bir perspektif açmaktadır. Manifesto, modernist kültürün öngörülerinden bazılarını dile getirirken, bir yandan da onun en derin çelişkilerinden bazılarını dramatize etmektedir. (bkz: Katı olan her şey buharlaşıyor) / Marshall Bergman --- spoiler --- Süper kitaptır bu arada. Özellikle sosyoloji meraklılarına tavsiye olunur. :P

İşte bunu düşünen kafayla, ciddi ciddi "türkü söyleyen - saz çalan - çay içen adamdan zarar gelmez" diyen kafa aynı lağım çukurundan çıkma.

Bu başlığa bir miktar gıcık oldum... Ben hem Dostoyevski hem Tolstoy okudum. Okumayanla aramda bir fark olduğunu düşünmüyorum. Bu ne saçma bir düşünce? İnsanlar sizin bu saçma yargılarınız yüzünden neden ilgisini çekmeyen, okurken çok sıkılacağı bir şeyi okusunlar ki?

Çok fazla kitap okuyan birisi olarak şunu söyleyebilirim ki okuduğum her kitap bana bir şeyler katmıştır. Dosto ve Tolstoy gibi yazarlar gerçekten çok önemli yazarlar ama bu onları okumayanın eksik kalacağı anlamına gelmez. Dostoyevski ve Tolstoy kitapları da çok okudum ama bana Zülfü Livaneli'nin kattığını katamadılar. Her yazarın kendine has duygu ve düşünceleri, bakış açıları vardır ve hepsinin size sağladığı katkı farklıdır. Genel anlamda kitap okumak insana mutlaka bir şeyler katar. Okuyan insan ile okumayan insan arasında mutlaka bir fark vardır. Ancak şu yazarı okumuş/okumamış gibi bir ayrım yapmak yersizdir. Kitap okuyan insan ile okumayan insan arasındaki farkı belirten önemli bir detay https://youtu.be/F0X_MvkSQz0

ilgili entrynin dostoyevski ve tolstoy özelinde girilmediğini, başlığın sadece tema niteliğinde bir özet taşıdığını düşünüyorum. genel kültür, coğrafya, edebiyat, sinemadan bihaberliliğin siteminde bulunmuş arkadaş ve bence haklı da. bakın hobi edinmek, beceri geliştirmek vs. bunlardan bahsedilmiyor -bunlar zaten farklı değişkenlere girer- teoride birçok "basit" konudan bilgimizin olmamasından bahsediyor. yine dediği gibi bunları bilmek bir övünç kaynağı olamaz ama yaşadığın dünya üzerinde "genel geçer konular" hakkında 5-10 dakikalık konuşacak bir bilginin olmaması kesinlikle eksikliktir. yineliyorum; bunlar basit konular, hemen hemen herkesin aslında bir şekilde maruz kalması gereken... elimizin altında yüzyılın icadı internet diye bir erişim kaynağı varken hele... diyebilirsiniz ki "e kardeşim edebiyat, sinema, resim vsvsvs benim ilgi alanıma girmiyor." başa döndük; o zaten hobi oluyooorrrr. elbette her konuda uzman olamayız, her şeye de yetişmek gibi yükümlüğümüz yok fakat tarihe adını yazdırmış isimleri bilmek, çalışmaları hakkında öyle ya da böyle bir fikre/bilgiye sahip olmak gayet de hoş bir şey. e insandaki en yüksek duygulardan biri de meraktır: herhangi bir ortamda bilmediğin bir kelimeyi duyduğunda ya o telefondan hemen bakarsın ya da yanındakine sorarsın değil mi? ama bu konularda "eeğğ frida kahlo'yu bilsem ne olur bilmesem ne olur" diyorsan bay bay abi. ha şimdi bu kadar yazdım bir şeyler, hepinizin sandığı gibi "dostoyevski - tolstoy okumayan cahildir abiiğğ" çığırmasıysa sadece o zaman fena söverim. kendi adıma her ikisini de birkaç kere okumayı denedim ama ı-ıh olmadı. benim nezdimde pek de bir numaraları yok (bkz: tolstoy'a şişirilmiş balon demek) ama dünyada kabul görmüş, edebiyat dünyasının iki büyük ismi. ne överim ne gömerim (yapadabilirim bilemezsiniz) işte bu kadar.