doğulu öğrencilerin temizlik bilmediğini söyleyen öğretmen

Muş’un Bulanık İlçesi’nde öğretmenlik yapan Hafize D. sosyal medyadan, “Ben tertemiz çocuklarla ders yapmak istiyorum. Doğu’da temizlik nedir bilmeyen çocuklar içerisinde hastalıklar içerisinde boğuşmak istemiyorum. Öğretmene değer verilmeyen bir ülkede öğretmen olduğu için çok pişmanın. Dört sene bu hataya mahkum edilmek istemiyorum” diye yazdı. Öğretmenin bu paylaşımı başta öğretmenler olmak üzere sosyal medyadaki çok sayıdaki yurttaşın tepkisine neden oldu. Gelen tepkiler üzerine öğretmen Hafize Dal söz konusu paylaşımı sildi. *Konuya ilişkin ulaştığımız Muş İl Milli Eğitim Müdürü Enver Kılıç, “Bizler devlet memuruyuz ve bir yanlış yaptığımızda karşılığını görürüz. Konuya ilişkin soruşturma başlatıldı. Gerekli tahkikat yapılıyor. Daha sonra karar verilecektir” dedi. -MİLLİYET gorsel

Haberi görünce eski çalıştığım yerdeki bir öğrtmen(!) aklıma geldi. Cümleler ise aynı cümleler, galiba bu sefer yakayı ele verdi, o dedim ama değilmiş. Onun kurduğu cümleler arasında yukarıdakilere ek olarak aklımda kalan şu var “Pis kokuyorlar hocam aynı hayvan gibi kokuyorlar, buradakiler ise mis gibi parfüm.Allah bir daha beni oraya düşürmesin” Batman’ın bir köyünde öğretmenlik yapmış. Hayvancılıkla uğraşan bir köy. Sabah ezanıyla beraber çobanlığa başlayan , okul vaktine kadar çobanlık yapan öğrencilerinden böyle bahsetmişti… Ben de şu an bir köy okulundayım ve öğrencilerimin bir kısmı kokuyor, ama o çocuk kokmayacak da ne yapacak. Sabah mandaları otluyor, ahırı temizliyor sonra köy servisine binip okula geliyor. Ayakkabının altı full tezek ! Bana biri sabahın 5 inde tuvalete kalk dese kalkmam. Hele de bunu her gün düzenli yapacağım, pehh.. mümkün değil. Bu çocuk yaşta bir yetişkinin yapacağı işi yapıyorlar. 24 saati dolu dolu çalışarak yaşıyorlar. Bugün de götümü devireyim hayvanı otlatmayayım deme şansı da yok. E şimdi gel de bu çocuklara kötü kokuyor de … Günah ay gerçekten günah …

madem istemiyorsun ver istifanı dön şehrine. kimse kimseyi zorla doğu’ya atamıyor. ben o çocuklarla ders yapabilmek için kendimi parçalıyorum, yeri geliyor ağlayarak ders çalışıyorum. güzelim meslek kimlere kaldı ya, halimize bak.

Yazıklar olsun. Doğululara kurban olsun o. Muhtemelen küçük çocuklarin yani ilkokulun öğretmenidir. O yaştaki çocuklar çabuk kirlenir, kirletir... - ek - yukarıdaki entryleri okudum. Köy okulundaymış... Cidden bunun gibi öğretmenler olmaz olsun. Atanamayan öğretmenlerin hakkını nasıl verecek acaba Umarım pişmanlığına karşılık gelir ve başka mesleklere yönelir.

biz bu mesleğe sahip olmak isterken hayatımızdan yaşımızdan umutlarımızdan ödün verirken, neden böyle insanlar bu yerde gerçekten düşünüyorum ve cevap bulamıyorum

Doğulu bir çocuk olmanın zorluklarını bilmeden ne şartlarda yaşadığını ne zorluklarda imkansızlıklarda o okula geldiğini okumaya çalıştığını görmeden hadsizce yapılmış kendini öğretmen sanan birinin yorumu. O çocukların ayakkabıları yok ayağında bunu görmezden gelebiliyorsunuz, o çocukların kitapları yok ellerinde, silgileri yok, kalemleri yok, o çocukların bir sürü eksiği var sen bunları görmezden gelip o çocukların kokusuna mi takılıyorsun? Kendi lojmanında o sıcak evinde otururken o çocuklar sobadan ısıttıkları su ile yıkanıyor, kaç km yol yürüyor o okula gelebilmek için. Tek geçim kaynakları o hayvanlar çocukların. Daha küçücük yaşta kendinden büyük hayvanların pisliğini temizliyor bakımını yapıyorlar onlar. Kokmaları gayet doğal. Düşündükçe sinirlerim tepeme çıkıyor. İnsan değilsiniz siz cidden insan değilsiniz. Ne merhametiniz var ne vicdanınız. Kalbiniz bile yok sizin. Yazık. Cidden yazık.

Bak çok basit sayın meslektaşım, istifa edip dönüyorsun senin yerine de beğenmediğin öğrencilerle çalışmak için hayatlarına bir yerden de olsa dokunabilmek için can atan bir çok atanamayan gencecik arkadaşlarımız atanıyor

Ancak o çocukların yüreğine dokunarak öğretmen olabilirdin zaten. Sadece 4 sene okuman yetmiyormuş demekki.

5 sene boyunca Şanlıurfa'nın bir ilçesinde çalıştım. çocuklarımın hayatlarını elimden geldiği kadar iyileştirmeye başladım. bir çoğuna spor alışkanlığı aşıladım. beraber kitap okuyup tartıştık. analitik düşünmeyi öğrettim. iyi alışkanlıkları oturttuk. aradan yıllar geçse de hala görüşüyoruz. ülkem insanının genel huyu devamlı şikayet etmektir. etrafını iyileştirmek yerine anca sızlanırlar. bu tip öğretmenlerden zannettiğinizden çok daha fazla var. çok talihsiz ve üzücü bir durum.

Okulunu okuyan, gerekli sınavlara giren herkes öğretmenlik yapamıyor maalesef.

Sadece öğretmenlerin değil kamuya atanan bir çok insanın anlamadığı nokta şu; zaten varlıklı insanlar özel sektörün okuluna, hastanesine ve diğer kurumlarına gider. Eğer yoksul insanlara karşı en ufak kibriniz olacaksa başından karar verin ve yolunuzu değiştirin.

Diyecek çok şey var ama ne desek boş. O bölgeleri tercih eden veya edecek bir kişi zaten o zorlukları bilerek, kabul ederek gitmiştir. Kimse kimseyi zorla oraya götürmüş değil sonuçta. Bunun yanında eğitim sistemimiz sadece ezbere ve kayırmaya yönelik olduğu için kimseyi eğitecek bir sistemimiz yok. Eğit(e)mediğimiz kişilerden de gelecek nesilleri yetiştirmesini bekliyoruz. Daha çok bekleriz...

Sabah saat 5 te uyanıp çobanlık yapan hayvanları otlatmaya çıkaran çalışkan özverili çocuklar temiz olmamaktan ötürü değil hayat şartlarından ötürü böyle kokarlar. Sözde eğitimci olan bu şahıs bu durumu anlamayıp üstüne bu durumda çocukların yüzlerine karşı tiksindirici bir şekilde küçük düşürerek şekilde söylediğine eminim .velhasıl eğitimci olmanın ve en önemlisi insan olmanın gittikçe zorlaştığı bir dönemdeyiz .

kendi nezdimde öğrenciyi ayırmadan, kazanmaya çalışarak bir eğitim verilmesini dilerdim, herkesin hepimizin hayatında böyle ayrımcı, dili ötekileştirmeye yatkın bir öğretmen olmuştur. Bunun bizlerde ta o zaman nasıl bir etki bıraktığını hepimiz biliyoruz. Çok acı ki bunlar gelecek nesilleri inşaa ettiğini iddia eden insanlar ve bunların açtığı her uçurumu başka iyi bir öğretmen kapatmaya çalışırken büyük bir savaş veriyor. Keşke vicdanın ve ahlakın bir testi olsa ve eğitimci için mezun olma şartı bu olsa, çok yazık.

haklıyken haksız duruma düşme örneği. çocukları değil, ebeveynleri hedef alması gerekiyordu. gerçi böylesi vakalar iki güne kalmadan unutulur, ona güvenerek bodoslama girmiş olabilir olaya. - çocukları başından savmak için okula yollayan insanları sabaha kadar eleştirebilir. - çocuklara aile evinde temel öğretileri vermeyi denemeyi bile aklına getirmeyen ahmaklara laf edebilir. - öğretmenleri bakıcı olarak görürken, okulun tek vasfının da "çocuğun gün içindeki yeri yurdu belli olsun" mantığına hizmet eden bir kurum olduğunu sananlara karşı çıkabilir. - her okul dönemi başlangıcında çocukların sorumluluğundan nispeten kurtulacağı için "tatil bitti, oh be, bundan sonrasını öğretmenleri düşünsün ahahah" kafasını yerebilir. - hatta batıdaki ailelerin doğudaki ailelere göre çocuklarına daha ilgili olduğuna dair bir tespit yapmayı da deneyebilir. ama bir öğretmen olarak henüz benliği oturmamış çocuklara pervasızca laf edemez. en azından belirli bir yaşa kadar onlara ne olursa olsun olumlu yaklaşıp vaziyetin vahametine alınmaksızın durumu toparlamaya çalışmalı. biliyorum kolay değil ama öğretmenlik de böyle bir şey olduğu için değerli bir konumda zaten. icabında ailesi okumasına karşı çıkan çocukların ailesini ikna edip okumalarını sağlayacaksın, icabında başka başka fedakarlıklar yapacaksın. yolun başında hedefiniz atm personeli olmaktı herhalde, ne bu çocukları hedef alacak kadar kudurmuşluk? not: bridge to terabithia filmindeki müzik öğretmeni hanımefendi geliyor aklıma... ne yüce bir güzelliği vardı onun o basit ama etkili uğraşlarının.