zaman makinesi

trt belgesel'de yayınlanan şahane bir program. eski meslekleri işliyor.

bir ülkenin elinde olduğundan şüpheleniyorum.

zaman makinesi, zamanı kırmayla gerçekleşebilecek olaydır. bizim için imkansızdır. (bkz: geçmişlerini sikeyim)

amann inceldiği yerden kopsun

ülkemizde kullanılması imkansızdır. çünkü fetö ile bağlantısı muhtemeldir. (bkz: zaman'ın tersini oku) :dd

bilim kurgunun babası h.g. wells'in 1895'te yayımladığı bilim kurgu, fantastik türündeki muhteşem kitabının adıdır. bilim kurgu sevmeyenlere bile sevdirir. okumanızda fayda var. o dönemde bu kurgu... bu hayal gücü... inanılmaz.

teleskoplar aslında bir nevi zaman makineleridir. yani şöyle ki, herhangi bir şeye baktığımızda gördüğümüz şey aslında ışıktır ve ışığın yol kat etmesi zaman alır. mesela herhangi birinin yüzüne baktığınızda bile aslında onun geçmişteki halini görürsünüz çünkü ışığın o kişinin suratından sizin gözünüze gelmesi saniyenin çok küçük bir kısmı kadar zaman alır. -ses daha yavaştır fakat konumuzla pek alakası olmadığı için oraya girmeyeceğim- ışık o kadar hızlıdır ki, gördüğümüz her şeyin o an gerçekleştiğini düşünürüz. fakat yıldızlar söz konusu olduğunda durum epey farklılaşır. mesela güneş patlasaydı, bu yıkıcı olayın bizim gerçekliğimizin bir parçası olması için sekiz dakika geçmesi gerekirdi. yani güneş bize sekiz ışık dakikası uzaklıktadır. güneşten sonra bize en yakın yıldız proxima centauri'dir. bir teleskop alıp proxima centauri'ye bakarsak göreceğimiz şey 2013 yılında gerçekleşmiş olan şeyler olacaktır. biraz daha abartalım ve andromeda galaksisi'ne bakalım. göreceğimiz şey andromeda galaksisi'nin 2,5 milyon yıl önceki hali olur. kısacası teleskobunuz sizi 2,5 milyon yıl öncesine götüren bir zaman makinesi olur. günümüzde hubble teleskobu sayesinde, stephen'ın beşlisi adı verilen beş galaksilik bir kümeyi izleyebiliyoruz. bakacak olduğumuzda bu beş kümenin birbiriyle çarpıştığını görürüz fakat gördüğümüz bu çarpışma tamı tamına 280 milyon yıl önce gerçekleşmiştir. aynı şekilde o beş galaksinin içinde, bizleri görebilecek kadar güçlü bir teleskoba sahip olan canlılar var ise, dünyamıza baktıkları zaman görecekleri şey dinozorların ataları olur.

(bkz: deminden şimdiye gelmek) (bkz: arog)

zaman makinem olsa da annem ile babamın tanışmalarını engelleyebilsem, bunun sonucunda ben hiç var olmasam.

şöyle bi 12 yıl öncesine gitmek ve orada kilitli kalmak istiyorum

aslında olan makine. ama biraz farklı işliyor. işık hızına yaklaştıkça zaman daha yavaş akmaya başlıyor. işık hızına ulaşabilirsek zaman akmamaya başlıyor. (bkz: özel görelilik kuramı) (bkz: genel görelilik kuramı) (bkz: ikizler paradoksu)

(#1640768) bu entryi okuyunca aklıma şu geldi açıkçası; belki de zaman makinesi yapıldı ve kullanılıyor, insanlar geçmişe gidip bir şeyleri değiştiriyor ve onlar tarihi her değiştirdiğinde günümüz hayatında farklı bir paralel evrene kayıyoruz. hatta bir zamanlar mandela etkisi denen bir şey ortaya atıldı. ortaya atılan dayanaklar için ''sizin aklınızda öyle kalmış, onlar hep öyleydi zaten'' denildi ama belki de gerçekten bir şeyler değişmişti? n: bilimsel dayanağım yok, öylesine aklıma geldi.

zaman yolcusu, makinesinden adımını dışarıya attığında kendini 802.700’lü yıllarda bulur. dünyaya ve insanlığa dair bildiği her şey değişmiştir. karşılaştığı, ütopik gelecekte yaşayan eloi’ler hayatlarında mükemmel bir uyum yakalamış gibidir. bu zarif yaratıkları inceleyip kendi dönemine dönmeyi düşünür zaman yolcusu. ta ki zaman makinesi’nin çalındığını fark edene kadar... h. g. wells’in ilk romanı zaman makinesi hayal gücünün alışılagelmiş sınırlarının çok ötesinde bir serüvene çıkarıyor okurunu. roman, darwin ve marx’ın düşünceleriyle beslenirken, yazarının sosyalist ve politik yaklaşımlarıyla da uzak bir geleceği hemen yanı başımızdaki bir distopyaya çeviriyor; kontrol edilmeyen bir kapitalizmin sonuçlarına tanık ediyor okurunu. hem bilimkurgunun hem de “zaman yolculuğu” temasının öncüsü kabul edilen zaman makinesi’ni, h. g. wells’in kendi çizimi eşliğinde, ilk defa türk okurlarla buluşacak olan eksik bölümü ve “bir milyon yılının insanı – bilimsel bir kehanet” makalesiyle sunuyoruz. “wells bir yandan insanlığı imkânsızlığın pençesine teslim ederken bir yandan da etiyle, kanıyla, acısıyla, ahmaklığıyla insanlığı korumayı başarıyor.” -joseph conrad- (tanıtım bülteninden) (bkz: time machine) 2017 (bkz: kırmızı kedi)

bak deminden şimdiye geldim... bekleme süresini arttırırsak daha ileri gidebiliriz miydi?

(bkz: büyükbaba paradoksu) "diyelim ki zaman makinesini icat edip geçmişe gittiniz ve dedenizi öldürdünüz. dedenizi öldürürseniz siz aslında hiç var olmaz ve makineyi yapmış olmazsınız. peki dedenizin katili kim olur?" bu paradoks zaman makinesinin imkansız olduğunu açıklıyor gibi.

h. g. wells'e ait bu kitabı bugün okudum. akıcı anlatımıyla bir seferde okunabilecek bir kitap. ayrıca zaman yolculuğuna dair ön bilgi ve farklı meslek mensuplarının bakış açılarıyla küçük bir tartışma sunarak başladığı için konuya ilgi duymayanları dahi hikaye öncesi ısındırıyor. bir sosyolog olarak geleceğimize dair düşündürücü teoriler sunuyor, hayal gücüyle etkiliyor, okumaya değer.

Bir zaman makinasındayız ve tutukluk yapmış bizi hep aynı sabaha uyandırıyor gibi değil mi? Aynı günü defalarca kez yaşamamızın başka açıklaması olamaz. Biri çıkıp şu zaman makinasının tepesine birkaç şamar atıp kendine getirsin nolur. Bu zamandan defolup gidelim sonra

t: da poet, kayra ve idil meşe'nin birlikte yaptığı şarkı. nakaratı bana hitap etmiyor lakin verse'leri normal albümünün en iyisi olmaya aday. o güzel abiler o samimi lafları ve anlatılarıyla yine deşiyorlar içimizi. "ve sahiden de bi' ara bi' şeyler bayağı bi' güzeldi."