beyaz olurdu çünkü;
beyaz kefendir gömülürken giyilir,ayrılık da yarı ölümdür maziyi gömmek gerekir giydirirsin geçmişe bembeyaz bir kefen gömersin sonsuza dek.
o yüzdendir ki her ayrılık ölen onca zaman,anı,hatıra,mazi ve duygular demektir hepsini gömmek için bize bir beyaz kefen gerek.
öyle siyah beyaz olamaz ayrılık.. bütün renkleri onda görürsün çünkü, o gidince bütün renkleride senden alır götürür. herhalde gökkuşağındır o senin. bir daha senin gökyüzünde gökkuşağı hiç çıkmaz.
hande altaylı bile bu kadar ekmeğini yememiştir kahperengi'nin. güzel tespit. artı. kitap da güzel, okuyun :) - anonim adam 10.03.2018 20:53:04 |#3501621
0
+
-entiri.verilen_downvote
(bkz: beyaz)
bir ilişki bittiyse sorunlu olduğu için bitmiştir. kimse kimseyi durduk yerde terk etmez.
sorunlardan kurtulup, daha sağlıklı bir yaşam oluşturmak bence ayrılık.
böyle düşününce aklıma gelen ilk renk beyaz oluyor.
0
beyaz ışığı görmüş gibisin - homeiras 10.03.2018 01:35:24 |#3720680
0
gördüm. sağlıklı bir yaşam oluşturmaya çalışmak aşamasındayım. - abisininkamili 10.03.2018 01:39:32 |#3720476
ayrılığın neden bir rengi oluyor?
cidden bu kadar mı hayattan uzaksınız ya? insanlar sorunlarıyla boğuşurken burada ciddi ciddi ayrılığa renk benzetmesi yapılıyor ve ben kendimi patlatamıyorum amk yerinde. hepiniz mi manuş babasınız anlamıyorum ki. nedir bu romantizm zehirlenmesi?
göt deliğimdeki kaşıntının beni deli ettiği yetmiyormuş gibi gece gece bu başlığa ayar oldum. yok dünyayı çingene pembesi yönetsin amına koyim.
6
+
-entiri.verilen_downvote
lacivert.
çünkü müjgan'ın gözleri 4 defa lacivertti.
can babaaaa
-
o kadar da önemli değildir bırakıp gitmeler,
arkalarında doldurulması
mümkün olmayan boşluklar bırakılmasaydı eğer.
dayanılması o kadar da zor değildir, büyük ayrılıklar bile,
en güzel yerde başlatılsaydı eğer.
utanılacak bir şey değildir ağlamak,
yürekten süzülüp geliyorsa gözyaşı eğer
yüz kızartıcı bir suç değildir hırsızlık,
çalınan birinin kalbiyse eğer.
korkulacak bir yanı yoktur aşkların,
insan bütün derilerden soyunabilseydi eğer.
o kadar da yürek burkmazdı alışılmış bir ses,
hiçbir zaman duyulmasaydı eğer.
daha çabuk unuturdu belki su sızdırmayan sarılmalar,
kara sevdayla sarıp sarmalanmasalardı eğer.
belirsizliğe yelken açardı iri ela gözler zamanla,
öylesine delice bakmasalardı eğer.
çabuk unutulurdu ıslak bir öpücüğün yakıcı tadı belki de
kalp, göğüs kafesine o kadar yüklenmeseydi eğer.
yerini başka şeyler alabilirdi uzun gece sohbetlerinin,
son sigara yudum yudum paylaşılmasaydı eğer.
düşlere bile kar yağmazdı hiçbir zaman,
meydan savaşlarında korkular, aşkı ağır yaralamasaydı eğer.
su gibi akıp geçerdi hiç geçmeyecekmiş gibi duran zaman,
beklemeye değecek olan gelecekse sonunda eğer.
rengi bile solardı düşlerdeki saçların zamanla,
tanımsız kokuları yastıklara yapışıp kalmasaydı eğer.
o büyük, o görkemli son, ölüm bile anlamını yitirirdi,
yaşanılası her şey yaşanmış olsaydı eğer.
o kadar da çekilmez olmazdı yalnızlıklar,
son umut ışığı da sönmemiş olsaydı eğer.
bu kadar da ısıtmazdı belki de bahar güneşleri,
her kaybedişin ardından hayat yeniden başlamasaydı eğer.
kahvaltıdan da önce sigaraya sarılmak şart olmazdı belki de,
dev bir özlem dalgası meydan okumasaydı eğer.
anılarda kalırdı belki de zamanla ince bel,
namussuz çay bile ince belli bardaktan verilmeseydi eğer.
uykusuzluklar yıkıp geçmezdi, kısacık kestirmelerin ardından,
dokunulası ipek ten bir o kadar uzakta olmasaydı eğer.
issız bir yuva bile cennete dönüşebilirdi belki de,
sıcak bir gülüşle ısıtılsaydı eğer.
yoksul düşmezdi yıllanmış şarap tadındaki şiirler böylesine,
kulağına okunacak biri olsaydı eğer.
i̇nanmak mümkün olmazdı her aşkın bağrında bir ayrılık gizlendiğine belki de,
kartvizitinde 'onca ayrılığın birinci dereceden failidir' denmeseydi eğer.
gerçekten boynunu bükmezdi papatyalar,
ihanetinden onlar da payını almasaydı eğer.
issızlığa teslim olmazdı sahiller,
kendi belirsiz sahillerinde amaçsız gezintilerle avunmaya kalkmamış olsaydın eğer.
sen gittikten sonra yalnız kalacağım.
yalnız kalmaktan korkmuyorum da,
ya canım ellerini tutmak isterse...
evet sevgili,
kim özlerdi avuç içlerinin ter kokusunu,
kim uzanmak isterdi ince parmaklarına,
mazilerinde görkemli bir yaşanmışlığa tanıklık etmiş olmasalardı eğer.
0
+
-entiri.verilen_downvote
seven için siyah.
sevmeyen için beyaz.
2
+
-entiri.verilen_downvote
gökkuşağı renkleri olurdu.
her ayrılığın sonunda önce yağmur yağar, sonra güneş açar ve gökkuşağı görülür
ağlama duymaz artık
bir varmış, bir yok oldu
giderken bıraktığı
bütün renkler "siyah" oldu
üzülme anla artık
belki de huzur buldu
0
+
-entiri.verilen_downvote
bok sarısı
0
+
-entiri.verilen_downvote
beyaz. çünkü her türlü şeye uyar beyaz.
0
+
-entiri.verilen_downvote
gri olurdu. ayrılık acısını düşünürsek biraz siyahtan, yeni bir başlangıç olarak düşünürsek de beyazdan almış olur. gri en mantıklısı görmek isteyen içindeki siyahı da beyazı da görür.
0
+
-entiri.verilen_downvote
bence bordo olmalı.hem tutkuyu,aşkı temsil ediyor hem de kurumuş kan damlasını temsil ediyor gözümde. kan damlasını da sen benim varlığıma varlık katan kan iken artık anlamını yitirmiş bir kan pıhtısı olarak düşünebiliriz.
2
+
-entiri.verilen_downvote
(bkz: beyaz) bütün yalanlar, doğrular, iyilikler, kötülükler ... hepsi ayrılınca su yüzüne çıkar.
4
+
-entiri.verilen_downvote
kessinlikle mavi.kimini sudan çıkmış balığa çevirir,kimine ise özgürlüğü simgeler.
1
+
-entiri.verilen_downvote
hmm... bir renk olsaydı bence renksiz yani saydam olurdu. boş, bomboş işte orda o an gördüğün neyse o. yeşile mi kacarsin, mavi de mi boğulursun tercihe bağlı.
1
+
-entiri.verilen_downvote
herhalde kırmızı olurdu..
hadi ayrılalım sexi diye bir şey var.
yani varmış ben ted moosbynin yalancısıyım..