bugün
yenile
    /
    1. 2
      +
      -entiri.verilen_downvote
      saf sıradan süvari galbatorix kaldırdı tedavülden büyüyü, kaldı eli kolu bağlı bir saf süvari çaresiz. bilinmezlik, yıpratıcılığını an be an kaybetmesi beklenirken güç kazandı. çünkü hayat devam ediyordu; kral zorba ya da değil, savaş bitse de bitmese de toplum var olacaktı. kendisine amaç, kimlik kazandıran savaş; zafer ya da bozguna uğramak olsun farketmeksizin bir son bulacaktı. sevinç, keder ne ifa ettiği farketmeyen kadın, arya, bir akşam sefası vakti siyahi-yeşil ejderhasına binip gitti. kendini anlamak felaketi, trajedisini kestirebilmek ile bağlanarak katlanmış, kendi savaşını verdiğinin farkında olmadığı kadının dizleri çözülmüştü. doğa, savaşını toplumdan izole edilememiş kendi içselliğine kaybetmek üzereydi. galbatorix sadece temsili bir hasımdı. kendine bir amacının olduğu o zamanlara binaen meşruluk atfetmiş süvari bu yüzden hep savaşın finaline dönmüş durmuş zihninde. *salak tabi* abi galbatorixle savaşta ne oldu peki? + güya doğa için savaşan saf süvari kendi içselliğine kaybettiği savaşı büyü mahiyetinde bir şekilde galbatorix'in anlaması için temenni etmiş durmuş. “anlayış, anlayış, anlayı..!” sonra galbatorixe bir şekilde anlayış nüfuz etmiş. ve anlamayı kaldıramamış, oracıkta ağlaya ağlaya, can çekişe çekişe ölmüş. bizim saf süvari virtuğ olup da kendi içselliğine söz geçirememiş. kendi olmayı sınırlandırmak için bulduğu ilk şeye tüm anlayışı aktarabilmeye çalışmış. hasım ya da kadın, ikisi de kaldıramamış bunu, biri ölmüş biri ejderhasına binip gitmiş. varlığın karşı konulamaz hafifliğinden ve ölümün biraz cüretkar bir iş oluşundan dolayı hayatta ama hayatı anlayarak cezalandırmayı kafasına koymuş ve yazgısının aşinası olmuş her pratik kimse gibi mutluluk adını vereceği gördüğü ilk şeyde kendisini, düşünselliğini frenleyip adını tarihleştirmek ya da soyunu devam ettirmek eğiliminde olduğunu çıkarsamış: hissini öldürüp varlığını yaşatmak, ölüm korkusunu yenmek için şan sahibi olmak, geç kalmışlığı, eksik hissetmişliği bastırmak ve unutmak mahiyetiyle ikinci bir insanı varlığın meşru unutuş freni gibi kullanmak. çocuk, kadın ya da hasım. yaratmak kaynağı tutku olan bir insan! insan mı denir buna insanoğlu mu? insanoğlu olan benim demiş saf süvari, kendine meşruluk atfetmemiş bir daha. ve bu saf süvari böylelikle adeta sığınılan varlığın biricikliğinin, sıradanlığın keşfinin aşkınsallığı yanında bir b*k olmadığını anlamış. aryayı özlemeyi kendine yasaklamış, mutluluğu için dua etmiş, kendisini dahil etmediği mutlu hayaller kurmuş. cezalandırmak için değil, dedik ya, o; en olmadığını, biricik olmadığını keşfetmiş bir sıradan. 19 yaşındaki girdiği savaşın bitimi aynı zamanda kendini keşfinin başlangıcıydı. 21'inde tüm bunları yazdı. elleri cebinde paltosuyla yürür bir adam, paltosu sallanır kıyılarından biraz, gölgesinden izler bunu. kediler geçer yanından, zihnini duymaya çalışır onların, ama büyü tedavülden kalkmıştır. topuk seslerini ve nabzını duyduğu, içinde tanrının şeytanla yarı akademik yarı ironik havada geçen diyaloğunu işittiği ruhu hissediyor ama adamın geleceğini kestiremiyor. muhtemelen diyor, yarın da kendim olacağım. ***bu yazıdaki tema Christopher Paolini'nin miras üçlemesikurgusundan uyarlanmıştır. karakterin yaşı ve çevresine sadık kalmakla beraber, üzerine kendi anlayışlarımca denememi yazdığımı belirtmeliyim.***
    2. 5
      +
      -entiri.verilen_downvote
    /