başı ve sonu da var. sadece bir kısmı...
ümit yaşar oğuzcan...
--- spoiler ---
boynunda bir yer vardır, ben bilirim
ne zaman oradan öpsem,
değişir gözlerinin rengi
yanar dudakların, terler avuçların
dökülür kapkara aydınlık gibi
omuzlarına saçların
gitgide artar kalbinin vuruşları
bir musiki halinde dünyamı doldurur
ansızın bütün sesler kesilir
zaman durur
bir baş dönmesi başlar o en yükseklerde
her gün seninle yeniden var oluruz
eriyip kaybolduğumuz yerde...
--- spoiler ---
3
+
-entiri.verilen_downvote
ağlasam sesimi duyar mısınız,
mısralarımda;
dokunabilir misiniz,
göz yaşlarıma, ellerinizle?
bilmezdim şarkıların bu kadar güzel,
kelimelerinse kifayetsiz olduğunu
bu derde düşmeden önce.
bir yer var, biliyorum;
her şeyi söylemek mümkün;
epeyce yaklaşmışım, duyuyorum;
anlatamıyorum.
1
+
-entiri.verilen_downvote
bi yudum daha almalıyım belki sohbet hız kazanır
ve yağmur yağar hikayeye bi süs katalım
merhaba canım,gel beraber ıslanalım
gökten deniz yağsa aramızdan su sızmamalı.
sevmek
güzel meslek
ama zor
can dayanıyor
dayanmasına
ama yürek
gitti gidecek
-1
+
-entiri.verilen_downvote
aşk kalbimi yakan bir volkan gibidir
en sevdiğim tatlı kazandibidir
leyla sev beni sokma müşküle
seninle kaşık atalım iki tabak keşküle
2
+
-entiri.verilen_downvote
ağlamak için gözden yaş mı akmalı?
dudaklar gülerken, insan ağlayamaz mı?
sevmek için güzele mi bakmalı?
çirkin bir tende güzel bir ruh, kalbi bağlayamaz mı?
hasret; özlenenden uzak mı kalmaktır?
özlenen yakındayken hicran duyulamaz mı?
hırsızlık; para, malmı çalmaktır?
saadet çalmak, hırsızlık olamaz mı?
solması için gülü dalından mı koparmalı?
pembe bir gonca iken gül dalında solmaz mı?
öldürmek için silah, hançer mı olmalı?
saçlar bağ, gözler silah, gülüş, kurşun olamaz mı?
(bkz: victor hugo)
2
+
-entiri.verilen_downvote
dusunmek aptalliktir belki de
yarina bakinca
sevgiden bahsetmek ne mumkun
bahsedilen sen olmayınca
halim ahvalim sen oldun
darmadağın oldum sen olmayınca
bahsetmenin en zor olduğu yerdeyim belkide
yokluğundan bahsetmenin
bir yürek yanar kor alev
yanımda sen olmayınca
söz biter
ömür biter
hayat biter de
bu aşk hiç biter mi
yanımda sen oldukça
gözlerinden hicap eder kelimeler
hiç biri anlayamaz, anlatamaz
yeşilini
gülerken yeşili
ağlarken yeşili
ama en güzeli
bana baktığınin yeşili
gözlerinden hicap eder kelimeler
hiç biri anlayamaz, anlatamaz
yeşilini
az evvel ben tarafından hasıl oldu.
ben bir ceviz ağacıyım gülhane parkında, ne sen bunun farkındasın ne de polis farkında.
0
+
-entiri.verilen_downvote
kafesli evlerde ağlar çocuklar,
odalarda akşam olurken henüz.
o zaman gözümün önünde parlar,
buruşuk buruşuk, ağlayan bir yüz.
ne vakit karanlık kaplasa yeri,
başlar çocukların büyük kederi;
bakınır, korkuyla dolu gözleri:
ya artık bir daha olmazsa gündüz?
gittikçe kesilir derken sedalar,
gece; bir siyah el gözümü bağlar;
duyarım, içime sığınmış, ağlar,
bir ufacık çocuk, bir küçük öksüz...
1
+
-entiri.verilen_downvote
seni bulmaktan önce aramak isterim.
seni sevmekten önce anlamak isterim.
seni bir yaşam boyu bitirmek değil de,
sana hep, hep yeniden başlamak isterim.
0
+
-entiri.verilen_downvote
her gün yapılması gereken olaydır.
bilmeden çocukça sevildiğini,
ve bayram sabahınca beklendiğini,
kaf dağından güneş getirir gibi
getir gözlerini öleyim.
7
+
-entiri.verilen_downvote
aysel git başımdan ben sana göre değilim
ölümüm birden olacak seziyorum
hem kötüyüm, karanlığım biraz çirkinim
aysel git başımdan seni seviyorum
-attila ilhan
okan bayülgen'den dinlerseniz ruhunuzu doyurabilirsiniz.
saçların uçuşurdu rüzgardan.
yanından seni seyrederdim.
güneş yakardı, deniz yanardı.
sen konuşurdun, dinlerdim.
gülerdin
susardın, düşünürdün.
benimle el ele yürürdün..
yol biterdi.
görmezdim seni..
zaman yıl yıl geçerdi.
uzaktan, çok uzaklardan
seni seyrederdim.
0
+
-entiri.verilen_downvote
ey kör!bu yer, bu gök, bu yıldızlar,boştur boş!
bırak onu bunu da gönlünü hoş tut hoş!
şu durmadan kurulup dağılan evrende
bir nefestir alacağın, o da boştur boş!
(ömer hayyam)
0
+
-entiri.verilen_downvote
bir insanın ötekini sevmesi
bu kadar zorken -içimizden geçen- bu çağda
ben kalktım seni sevdim bir anlamı olmalı
sen yokken ben hayallerinin boyu
şarap rezervine endeksli bir adamdım
vazgeçmişken içinden aşk geçen her şeyden
düşünüp geceler boyu kendimi hayatı allahı
işin içinden çıkamayıp kendimi parka atardım
kar yağdığı zamanlar kararıp kara kara
gece parkta kim olur? gece parkta kediler
köpekler ve bir baykuş (sahi onun ne derdi var?)
içli şarkılar söyleyip içsizlere yollardım
sonra kalktın sen geldin ben de kalktım seni sevdim
seni sevdim bu zamanda kolay mı böyle bir şey?
bir dolu boşluğun sıkıntının ve kabusun
tortusundan sıyrılıp tutunarak gölgene
kalktım ben seni sevdim bir anlamı olmalı
ali lidar
0
+
-entiri.verilen_downvote
ruhumun dalgaları, koşup kabarmayınız
her damlanız tutuşan göğsüme birer bıçak.
kalbim bir kayadır ki, neredeyse yıkılacak,
hayalden köpüklerle kalbimi sarmayınız.
dümdüz olsam diyorum, ve kumlu bir sahili
yalayan sular gibi siz de yavaşlasanız.
bilmediğim yeni bir masala başlasanız,
çekilse kulağımdan hatıraların dili.
ey eski gunler artık bana yaklaşmayınız,
ey hayaller, vurmayın kalbimin sert taşina.
bütün bir hayat bile değmez bir göz yaşına,
ruhumun dalgaları, köpürüp taşmayınız.
1
+
-entiri.verilen_downvote
aydınca düşünmeyi iyi biliyorsun eksik olma,
yatakta yatmayı bildiğin kadar.
sayın tanrıya kalsa seninle yatmak günah, daha neler.
boşunaymış gibi bunca uzaması saçlarının,
ben böyle canlı saç görmedim ömrümde,
her telinin içinde ayrı bir kalp çarpıyor.
bütün kara parçaları için,
afrika dahil.
senin bir havan var beni asıl saran o
onunla daha bir değere biniyor soluk almak
sabahları acıktığı için haklı
gününü kazanıp kurtardı diye güzel
bir çok çiçek adları gibi güzel
en tanınmış kırmızılarla açan
bütün kara parçalarında
afrika dahil
birlikte mısralar düşürüyoruz ama iyi ama kötü
boynun diyorum boynunu benim kadar kimse değerlendiremez
bir mısra daha söylesek sanki her şey düzelecek
iki adım daha atmıyoruz bizi tutuyorlar
böylece bizi bir kere daha tutup kurşuna diziyorlar
zaten bizi her gün sabahtan akşama kadar kurşuna diziyorlar
bütün kara parçalarında
afrika dahil
(bkz: cemal süreya)(bkz: üvercinka)
3
+
-entiri.verilen_downvote
bedava yaşıyoruz, bedava;
hava bedava, bulut bedava;
dere tepe bedava
yağmur çamur bedava
otomobillerin dışı
sinemaların kapısı
camekanlar bedava
peynir ekmek değil ama
acı su bedava
kelle fiyatına hürriyet
esirlik bedava
bedava yaşıyoruz, bedava.
-orhan veli
arkadaşlar, haydi artık saflar dizilsin!
uzak, yakın ufuklardan koşup gelerek
belde çelik kılıç, içte çelikten yürek
taşıyanlar saflardaki yerini bilsin!
bir çığ gibi yürüyelim gözler ilerde;
keder, elem her ne varsa geride kalsın!
tehlikeler duman gibi tüterken yerde
arkadaki her düşünce sönüp ufalsın.
kahramanlar yürük gider ölüme karşı,
bir sevgili gibi onu basar bağrına!
bak, uzaktan çalınıyor bir zafer marşı,
yürüyelim şu doğmakta olan yarına…
sen ne kadar güzel şeysin, ey şanlı ölüm!
bizim bütün talihimiz sende saklıdır.
ey dünyada her yiğite nişanlı ölüm,
zevki sende arayanlar elbet haklıdır.
köprüköy’den, pilevne’den gelen ses nedir?
çanakkale şehitleri dirildiler mi?
çocuklarda yeni doğan bu heves nedir?
kocamışlar bir sır için gençlik diler mi?
saflarımız seyrelse de yine ileri!..
düşenlerin kanlarından doğar bir şafak!
haydi sarssın yeri, göğü cenk türküleri;
kanımızla burda yarın güller açacak.
(bkz: hüseyin nihal atsız - yarının türküsü)
2
+
-entiri.verilen_downvote
umursamıyorum yılğınlığımı filan
çünkü sessizce yaşanmalı her şey
bir devrim sessizce olmalı mesela
ve her söylediğine inanmalı bir palyaçonun
bir palyaço neden yalan söylesin ki
ben palyaço olsaydım söylemezdim
marangoz olsaydım da söylemezdim
ben insan olsaydım yalan söylemezdim !
3
+
-entiri.verilen_downvote
nasılsın diye sorma bana.
çünkü eskisi kadar iyi değ.ilim
özlüyorum deme bana.
çünkü eskisi kadar iyi değilim.
merakımdan sordum nasılsın diye, deme.
cidden eskisi kadar iyi değilim.
-mike
5
+
-entiri.verilen_downvote
oydu bir bakışta tanıdım onu
kuşlar bakımından uçarı
çocuk tutumuyla beklenmedik
uzatmış ay aydınlık karanlığıma
nerden uzatmışsa tenha boynunu
dünyanın en güzel kadını oydu
saçlarını tarasa baştan başa rumeli
otursa ama hiç oturmaz ki
kan kadını rüzgardı atların
hep andım ne yaşanır olduğunu
en çok neresi mi ağzıydı elbet
bütün duyarlıklara ayarlı
öpüşlerin türlüsünden elhamra
sınırsız denizinde çarşafların
bir gider bir gelirdi işlek ağzı
ah şimdi benim gözlerim
bir ağlamaktı tutturmuş gidiyor
bir kadın gömleği üstümde
günün maviliği ondan
gecenin horozu ondan
tavsiye için teşekkür ederim :) - akopi 13.01.2017 21:43:41 |#2774674
0
ne demek, rica ederim. ben genelde ordan dinliyorum. cemal sureya seviyorsaniz 'biliyorum sana giden yollar kapalı' siirine de bi bakın derim, güzeldir:) - kizilotesi 13.01.2017 22:01:42 |#3072182
her şehidin ardından
bir türkü söylenirmiş annem
sen de benim ardımdan
bir türkü söyle ağlama anne gidiyorum ben...
1
+
-entiri.verilen_downvote
varilacak yere
kan icinde varilacaktir
ve zafer
artik hicbir seyi affetmeyecek kadar
tirnakla sokulup
koparilacaktir
0
+
-entiri.verilen_downvote
ve sen daha demincek
yıllar geçse de demincek
bıçaklanmış bir dal gibi ayrı düştüğüm
ömrümün sebebi, ustam, sevgilim.
yaran derine inmiş
fitil tutmaz, bilirim
ama hesap dağlarladır
umut, dağlarla ..
#ahmedarif
sana büyük bir sır söyleyeceğim. zaman sensin
zaman kadındır. ister ki
hep okşansın diz çökülsün hep
dökülmesi gereken bir giysi gibi ayaklarına
bir taranmış
bir upuzun saç gibi zaman
soluğun buğulandırıp sildiği ayna gibi
zaman sensin, uyuyan sen şafakta ben uykusuz seni beklerken
sensin gırtlağıma dalan bir bıçak gibi
ah bu söyleyemediğim işkencesi hiç geçmeyen zamanın
bu durdurulmuş zamanın işkencesi mavi çanaklarda kan gibi
bu göz susuzluğundan sen yürürken odada
bense bilirim büyüyü bozmamak gerektiğini
daha beter seni kaçak
seni yabancı bilmekten
aklın ayrı bir yerde gönlün ayrı bir yüzyılda kalmaktan
tanrım ne ağırdır sözcükler. asıl demek istediğim bu
hazzın ötesinde sevgim
hiç bir zararın erişemeyeceği yerde bugün sevgim
sen ki benim saat-şakağımda vurursun
boğulurum soluk alıp vermesen
tenimde bir duraksar ve yerleşir adımın
sana büyük bir sır söyleyeceğim. her söz
dudağımda bir dilenen zavallı
acınacak bir şey ellerin için kararan bir şey bakışının altında
işte bu yüzdendir sık sık seni seviyorum deyişim
boynuna takabileceğin bir tümcenin o parlakça kalp kristali
kaba konuşmamdan gücenme benim. bu konuşma
ateşte şu tatsız cızırtıyı çıkaran sudur o kadar
sana büyük bir sır söyleyeceğim. bilmem ben
sana benzeyen zamandan söz açmayı
bilmem senden söz açmayı bilir görünürüm
tıpkı uzun bir süre garda
el sallayanlar gibi gittikten sonra trenler
bilekleri sönerken yeni ağırlığından gözyaşlarının
sana büyük bir sır söyleyeceğim. korkuyorum senden
korkuyorum yanın sıra gidenden. pencerelere doğru akşam üzeri
el kol oynatışından söylenmeyen sözlerden
korkuyorum hızlı ve yavaş zamandan
korkuyorum senden.
sana büyük bir sır söyleyeceğim. kapat kapıları
ölmek daha kolaydır sevmekten
bundandır işte benim yaşamaya katlanmam
sevgilim.
gerçekten zamanı bile bize unuttruracak kadar güçlü mü bu aşk denen şey?
kaldirimlar
sokaktayım, kimsesiz bir sokak ortasında;
yürüyorum, arkama bakmadan yürüyorum.
yolumun karanlığa saplanan noktasında,
sanki beni bekleyen bir hayâl görüyorum.
kara gökler kül rengi bulutlarla kapanık;
evlerin bacasını kolluyor yıldırımlar.
ın cin uykuda, yalnız iki yoldaş uyanık;
biri benim, biri de serseri kaldırımlar.
ıçimde damla damla bir korku birikiyor;
sanıyorum, her sokak başını kesmiş devler...
üstüme camlarını, hep simsiyah, dikiyor;
gözüne mil çekilmiş bir âmâ gibi evler.
-necip fazıl kısakürek
0
+
-entiri.verilen_downvote
"halbuki korkulacak hiç bir şey yoktu ortalıkta
her şey naylondandı o kadar
ve ölünce beş on bin birden ölüyorduk güneşe karşı.
ama geyikli geceyi bulmadan önce
hepimiz çocuklar gibi korkuyorduk
geyikli geceyi hep bilmelisiniz
yeşil ve yabani uzak ormanlarda
güneşin asfalt sonlarında batmasıyla ağırdan
hepimizi vakitten kurtaracak
bir yandan toprağı sürdük
bir yandan kaybolduk
gladyatörlerden ve dişlilerden
ve büyük şehirlerden
gizleyerek yahut döğüşerek
geyikli geceyi kurtardık
evet kimsesizdik ama umudumuz vardı
üç ev görsek bir şehir sanıyorduk
üç güvercin görsek meksika geliyordu aklımıza
caddelerde gezmekten hoşlanıyorduk akşamları
kadınların kocalarını aramasını seviyorduk
sonra şarap içiyorduk kırmızı yahut beyaz
bilir bilmez geyikli gece yüzünden
"geyikli gecenin arkası ağaç
ayağının suya değdiği yerde bir gökyüzü
çatal boynuzlarında soğuk ayışığı"
ister istemez aşkları hatırlatır
eskiden güzel kadınlar ve aşklar olmuş
şimdi de var biliyorum
bir seviniyorum düşündükçe bilseniz
dağlarda geyikli gecelerin en güzeli
hiçbir şey umurumda değil diyorum
aşktan ve umuttan başka
bir anda üç kadeh ve üç yeni şarkı
belleğimde tüylü tüylü geyikli gece duruyor
biliyorum gemiler götüremez
neonlar ve teoriler ısıtamaz yanını yöresini
örneğin manastır'da oturur içerdik iki kişi
ya da yatakta sevişirdik bir kadın bir erkek
öpüşlerimiz gitgide ısınırdı
koltukaltlarımız gitgide tatlı gelirdi
geyikli gecenin karanlığında
aldatıldığımız önemli değildi yoksa
herkesin unuttuğunu biz hatırlamasak
gümüş semaverleri ve eski şeyleri
salt yadsımak için sevmiyorduk
kötüydük de ondan mi diyeceksiniz
ne iyiydik ne kötüydük
durumumuz başta ve sonda ayrı ayrıysa
başta ve sonda ayrı ayrı olduğumuzdandı
ama ne varsa geyikli gecede idi
bir bilseniz avuçlarınız terlerdi heyecandan
bir bakıyorduk akşam oluyordu kaldırımlarda
kesme avizelerde ve çıplak kadın omuzlarında
büyük otellerin önünde garipsiyorduk
çaresizliğimiz böylesine kolaydı işte
hüznümüzü büyük şeylerden sanırsanız yanılırsınız
örneğin üç bardak şarap içsek kurtulurduk
yahut bir adam bıçaklasak
yahut sokaklara tükürsek
ama en iyisi çeker giderdik
gider geyikli gecede uyurduk
"geyiğin gözleri pırıl pırıl gecede
imdat ateşleri gibi ürkek telaşlı
sultan hançerleri gibi ayışığında
bir yanında üstüste üstüste kayalar
öbür yanında ben"
ama siz zavallısınız ben de zavallıyım
eskimiş şeylerle avunamıyoruz
domino taşları ve soğuk ikindiler
çiçekli elbiseleriyle yabancı kalabalık
gölgemiz tortop ayakucumuzda
sevinsek de sonunu biliyoruz
borçları kefilleri ve bonoları unutuyorum
ikramiyeler bensiz çekiliyor dünyada
daha ilk oturumda suçsuz çıkıyorum
oturup esmer bir kadını kendim için yıkıyorum
iyice kurulamıyorum saçlarını
bir bardak şarabı kendim için içiyorum
"halbuki geyikli gece ormanda
keskin mavi ve hışırtılı
geyikli geceye geçiyorum"
uzanıp kendi yanaklarımdan öpüyorum."
turgut uyar - geyikli gece
0
+
-entiri.verilen_downvote
sen
seni,
vereme yakalansan,
kötü huylu bir kansere tutulsan
kör kalsan
yatalak olsan
sevebilecek birini kaybettin
sen
tanrı'nın
sana
o muhteşem elleriyle verdiği armağanı,
tuttun
duvara vurdun,
sen
tanrı'ya ayıp ettin
bu akşam vakti deniz,
o bütün hasretimiz,
sanki gelmiş de dile,
nedametin sesiyle,
çarparak kafalara,
yetmez mi, diyor deniz,
karada çektiğiniz?
2
+
-entiri.verilen_downvote
ezgi misali güzelliğin en güzel mırıltım,
bir tınısı var ki çaldıkça yıkıldım.
0
+
-entiri.verilen_downvote
--- spoiler ---
aşağıdaki şiir, edebiyat tarihimizin saygın şahsiyetlerinden sümbülzade vehbi efendi’nin müstesna bir eseridir. şiirin hikayesi ise şöyle: bir gün padişah vehbi efendi’yi yanına çağırır ve: “bana öyle bir şiir yaz ki bir mısrasını okuyunca içimden seni öldürmek, bir sonrakini okuyunca ise ödüllendirmek gelsin” der. ve işte sonuç aşağıda:
azm-u hamam edelim, sürtüştürem ben sana,
kese ile sabunu, rahat etsin cism-u can.
* * *
lal-u şarap içurem ve ıslatıp geçirem,
parmağına yüzüğü, hatem-i zer drahsan.
* * *
eğil eğil sokayım, iki tutam az mıdır?
lale ile sümbülü kakülüne nevcivan.
* * *
diz çökerek önüne ılık ılık akıtam,
bir gümüş ibrik ile destine ab-i revan.
* * *
salınarak giderken arkandan ben sokayım,
ard eteğin beline, olmasın çamur aman.
* * *
kulaklarından tutam, dibine kadar sokam,
sahtiyenden çizmeyi, olasın yola revan.
* * *
öyle bir sokayım ki, kalmasın dışarda hiç,
düşmanın bağrına, hançerimi nagehan.
* * *
eğer arzu edersen, ben ağzına vereyim,
yeter ki sen kulundan lokum iste her zaman.
* * *
herkese vermektesin, bir de bana versene,
avuç avuç altını, olsun kulun şaduman.
* * *
sen her zaman gelesin, ben vehbi’ye veresin,
esselamun aleyküm ve aleykümselam.
--- spoiler ---
3
+
-entiri.verilen_downvote
durakta üç kişi
adam kadın ve çocuk
adamın elleri ceplerinde
kadın çocuğun elini tutmuş
adam hüzünlü
hüzünlü şarkılar gibi hüzünlü
kadın güzel
güzel anılar gibi güzel
çocuk
güzel anılar gibi hüzünlü
hüzünlü şarkılar gibi güzel
"çetrefil bir savaşın ortasındayız.
uzun bir günün sonundaki gecede
adımlarını saymak, adımlarını ezberlemek.
güzel bir güneşin tam karşısında
dalgalı bir denizin kıyısında
unutulmaz manzaralar çiziyoruz sayılı saatimizle.
bir gemi kaçıyor, ağlıyoruz.
hayalimde dünyanın en güzel portresi.
yüzün değince yüzüme
bir kıvılcım beliriyordu.
onlar görmüyordu, göremezlerdi.
güzellik görecelidir sevgilim.
sen görülesi güzelliksin.
seni yalnız ben görmeliyim,
ellerini yalnız ben öpmeliyim.
bunlar kıskançlığımın yazılı halidir.
sakla beni, büyüt beni, yaşat.
ne güzel de yaşarım içinde.
şimdilerde sana beni beklemek düşüyor,
bana seni beklemek.
bekleyelim birbirimizi.
sevelim.
çetrefil bir savaşın ortasındayız,
vazgeçmeyelim."
yazmak için gece olmasını bekleyemedim :)
0
daha saat 3 allahsız. bari güneş batana kadar bekle. - defolu adam 2017 01.01.2017 15:01:11 |#2891329
parlıamanet'i de bozdular tutunacak dalımız mı kaldı?
pavyonda tanıdığım bilge bir pezevenk vardı!
kötü kitaplar okumak kötü yaşamak gibidir derdi.
iyi kitaplar okudum bir boka yaramadı..
1
+
-entiri.verilen_downvote
bu vatana nasıl kıydılar...
insan olan vatanını satar mı?
suyun içip ekmeğini yediniz.
dünyada vatandan aziz şey var mı?
beyler bu vatana nasıl kıydınız?
onu didik didik didiklediler,
saçlarından tutup sürüklediler.
götürüp kâfire: "buyur."dediler.
beyler bu vatana nasıl kıydınız?
eli kolu zincirlere vurulmuş,
vatan çırılçıplak yere serilmiş.
oturmuş göğsüne teksaslı çavuş.
beyler bu vatana nasıl kıydınız?
günü gelir çarh düzüne çevrilir,
günü gelir hesabınız görülür.
günü gelir sualiniz sorulur:
beyler bu vatana nasıl kıydınız?
0
+
-entiri.verilen_downvote
bekleyenler için
bir ayak sesi duymayayım
kapıya koşuyorum
gelen sen misin diye
bir sarı saç görmeyeyim
yüreğim burkuluyor
ağlamaklı oluyorum
her şey bana seni hatırlatıyor
gökyüzüne baksam
gözlerinin binlercesini görürüm
bir rüzgar değse yüzüme
ellerini düşünmeden edemem
yaktığım bütün sigaraların dumanları sana benzer
tadı senden gelir
yediğim yemişlerin
içtiğim içkilerin
ve içimdeki bu dayanılmaz sıkıntı
bu emsalsiz hüzün
seni beklediğim içindir
resmine bakamaz oldum
uykulardan korkuyorum artık
utanıyorum odamdaki bütün eşyalardan
şu sedir hala gelip oturmanı bekliyor
şu ayna karşısında güzelliğini seyretmeni
şu kadeh dudaklarına değebilmek için duruyor masada
ve şu saat geldiğin anda
durabilir sevincinden
zaman çıldırabilir
çünkü benim dünyamda
ölümsüzlük, seni sevmek demektir.
bir çocuk doğmayı bekler
bir ağır hasta ölmeyi
bitkiler yağmur ve güneşi bekler
yalnız bir kadın sevilmeyi
ve düşün ki bir adam
içinde bütün bekleyenlerin korkusu ve ümidi
seni bekler
asılmayı bekleyen bir idam mahkumu gibi
sen gelinceye kadar
pencerem kapalı duracak
rüzgar gelmesin diye
artık perdeleri açmayacağım
gün ışığı girmesin diye
sonra kahrolacağım
bu karanlıkta, bu derin yalnızlıkta
ve günlerce gecelerce haykıracağım
nerdesin diye, nerdesin diye
bir gün bu kapıdan sen gireceksin
biliyorum
ergeç bu bekleyişin bir sonu gelecek
yıllarca sonra
öldüğüm gün bile gelsen
bütün bu bekleyişlerimi ve öldüğümü unutup
çocuklar gibi sevineceğim
kalkıp sarılacağım ellerine
uzun uzun ağlayacağım
ümit yaşar oğuzcan
0
+
-entiri.verilen_downvote
şimdiki aklım olsaydı; dünün acısını, bugünün sancısını, yarının kaygısını yaşamazdım. ulaşılmaz aşkların tartışılmaz üstünlüğüne inanmaz, tel örgüye
takılarak pantolonumu yırtmazdım.
şimdiki aklım olsaydı; aşkın,"sen benim erişilmezim, vazgeçilmezim,
unutulmazımsın" diyenlerin dayandıkları palavradan ibaret bir payanda
olduğunu bilir ve ulaşılmaz sandığımız yıldızların gerçekte bir taş ve kum
yığını olduğunu, yıllarca beni oyalayan aynanın arkasının katranlı kağıtla
kaplı olduğunu anlardım.
şimdiki aklım olsaydı; yıllar sonra, "öyle değil, şöyle davransaydım sonuç
daha değişik olurdu"nun muhasebesini yapmanın faydasız olduğunu, dua
çiçeklerini ağlatmanın, gökkuşağının canlı renklerini soldurmakla eşdeğer
olduğunu anlardım.
şimdiki aklım olsaydı; bir başkasıyla asla derken, sevdiğinizi bir
başkasıyla gördüğünüzde, bu kadarı da fazla demenin kendimi aldatmaktan
başka bir işe yaramayacağını, yeryüzündeki bütün yolların denize
çıkmadığını, bütün nehirlerin ummanına akmadığını öğrenmek olduğunu
bilirdim.
şimdiki aklım olsaydı; içimde derin bir hüzün, kumsalda yürürken uzun uzun,
bir sarhoşun kafasında geçmişteki sancıların bilançosunu hesaplarken bu med
ve cezir bileşkesinin kimyasını bir simyacı gibi düşünmekten başka birşey
olmadığını anlardım.
şimdiki aklım olsaydı; önümü görmeden hep geriye bakmaz
ve istasyonda oturup, giden trenin dönmeyeceğini bile bile dönmesini
beklemezdim.
şimdiki aklım olsaydı,"bir dönüp baktım ki geçmiş seneler, içimde birikmiş
neler neler olmuş kördüğüm, aynadaki gözlerimde gördüğüm, hala senin için
yanmakta ve ağlamaktayım," demez ve boş bir şişe içinde başarı kutlamazdım.
şimdiki aklım olsaydı; en yaşlı totemi bu gece yaşantımdan çıkaracağım
derken, tapınağa her zamankinden daha çok gitmezdim.
şimdiki aklım olsaydı; milyonların yaşadığı bu kentte, yamaçtan inen
huzursuz akşamların koynunda yalnızlığımı paylaşacak bir dost bulamamak,
caddeden geçen araçların motor gürültüsüyle sabahlamak, yeni bir güne
başlarken, bir gün döneceksin diye kaç yıl aç ve muhtaç kaldım sevgiye demek
yerine, yeryüzündeki bütün nehirlerin sevgidenizine akmasıyla ve sevgi
denizinin ummanına kavuşmasıyla son bulacağına asla inanmazdım.
şimdiki aklım olsaydı; kumsalda büyük bir ateş yakıp, denizin yakamozlarını
seyrederken sabahlamazdım, martı çığlıklarını gitar mırıltısı sanıp
ağlamazdım, dalgaların kumsalı öperken çıkardığı hışırtıyı aşk ninnisi
sanmazdım.
ve sevgilim şimdiki aklım olsaydı, seni sevmezdim, nefret etmem gerekirken
seni övmezdim, denize bakıp bakıp sövmezdim.
şimdiki aklım olsaydı...ahh şimdiki aklım olsaydı...
alıntıdır
0
+
-entiri.verilen_downvote
hani diyorlar ya
olurken hayatin gözünün önünden bir film şeridi gibi geçiyor
işte ben ondan çok korkuyorum.
o film şeridinde her şeyin seninle alakalı olmasından korkuyorum
sin nefesimde bile yüzümde acı bir gülümseme ile bu dünyadan ayrilmaktan bahsediyorum ben
seninle yaşadığımiz onca seyi belki 40-50 yıl sonra bile ilk gunki gibi gozumun onunde canlanmasi nasil bir duygu olabilir ki?
acaba olurken bile canimi acitir mi ?
simdi ben bunlari dusunurken bile seni affediyorum biliyor musun? allah afetsin,cok sevmisim.
3
+
-entiri.verilen_downvote
kısa bir şiir:
"seni seviyorum."
2
+
-entiri.verilen_downvote
dünyanın dışına atılmış bir adımdın sen
ömrümüzse karşılıksız sorulardı hepsi bu
şu samanyolu hani avuçlarından dökülen
kum taneleri var ya onlardan birindeyim
yeni bir yolculuğa çıkıyorum kar yağıyor
bir aşk tipiye tutuluyor daha ilk dönemeçte
çocuksun sen sesindeki tipiye tutulduğum
dönüşen ve suya dönüşen sorular soruyorsun
sesin bir çağlayan olup dolduruyor uçurumlarımı
kötü bir anlatıcıyım oysa ben ve ne zaman
birisi adres sorsa önce silaha davranıyorum
kekemeyim en az kasabalı aşklar kadar mahçup
ve üzgün kentler arıyorum ayrılıklar için
bir yanlışlığım bu dünyada en az senin kadar
ve sen kendi küllerini savuruyorsun dağa taşa
bir daha doğmamak için doğmak diyorsun
ölümlülerin işi bir de mutlu olanların
onların hep bir öyküsü olur ve yaşarlar
bırakıp gidemezler alıştıkları ne varsa
çocuksun sen her ayrılıkta imlası bozulan
susan bir çocuktan daha büyük bir tehdit
ne olabilir, sorumun karşılığını bilmiyor kimse
kötü bir anlatıcıyım oysa ben ve ne zaman
bir kaza olsa adı aşk oluyor artık
aşksa dünyanın çoktan unuttuğu bir tansık
seni bekliyorum orda, o kirlenen ütopyada
kirpiklerime düşüyorsun bir çiy damlası olarak
yumuyorum gözlerimi gözkapaklarımın içindesin
sonsuz bir uykuya dalıyorum sonra ve sen
hiç büyümüyorsun artık iyi ki büyümüyorsun
adınla başlıyorum her şiire ve her mısrada
esirgeyensin bağışlayansın, biad ediyorum.
çocuksun sen ve bu dünya sana göre değil
(bkz: ahmet telli)
0
+
-entiri.verilen_downvote
gece kurşun gibi ağır
karıyı bağır bağır
bağırtıyorum
-nazım hikmet ran