"ve bu yorgun, bu üzünçlü yüreği
benim değilmiş gibi,
kimse görmeden şöyle bir yol kenarına bıraksam."
ah keşke...
2
+
-entiri.verilen_downvote
"sarılıp kendine sımsıkı bir kadın kendini yeniden doğurabilir, eğer isterse. "
1
+
-entiri.verilen_downvote
"kim bilir, belki de biz
tanrısıyız en olunmaz şeylerin."
0
+
-entiri.verilen_downvote
"ve yürürlükten kalkmış bir sözü tekrarlayıp duruyorum:
sevin ki her şey olur.
sevin ki her şey olur.
olmuyor.
biliyorum..."
5
+
-entiri.verilen_downvote
"ne olursa olsun;
bir kemik biraz etlenir, bir deri biraz kirlenir."
(sonrası kalır 1)
1
+
-entiri.verilen_downvote
mendilimde kan sesleri şiiri müthiştir. okuyunca neden bunu daha önce fark etmedim diyorsun
0
+
-entiri.verilen_downvote
"bir renk değildir mavi huydur bende"
1
+
-entiri.verilen_downvote
"elleri getirin elleri
diyorum, bir şeye karşı koymaktır günümüzde aşk,
birleşip salıverelim iki tek gölgeyi."
edip cansever/gözleri
1
+
-entiri.verilen_downvote
altın ayak şiirinin başlığının neden kilitli olduğunu anlayamadığım yazar.
"o kadar gülüyoruz ki, ağlamışa dönüyoruz bir bakıma
sonra çocuk olarak gülmeyi tekrarlıyoruz kırmızı balonlara
sonra da özür diliyoruz; öyle ya, balon çok önemli bir
yuvarlaktır."
14
+
-entiri.verilen_downvote
i̇nsan yaşadığı yere benzer
o yerin suyuna, o yerin toprağına benzer
suyunda yüzen balığa
toprağını iten çiçeğe
dağlarının, tepelerinin dumanlı eğimine
2
+
-entiri.verilen_downvote
"biri fotoğrafımı çekiyorkenki gibi durdum
azıcık gülümsedim
ve dünya bana gülümsedi"
(bkz: ben ruhi bey nasılım)
1
+
-entiri.verilen_downvote
Konuşuyoruz desem, konuşmuyoruz da
Ayrı ayrı şeyler düşünüyoruz üstelik
birbirimize bakarak
Ne seviyoruz, ne de sevmiyoruz birbirimizi
Ne varız, ne de yokuz gerçekte
İki lamba gibiyiz, iki ayrı yerinden
Aydınlatan odayı
Değilsek de yakın birbirimize
Uzak da sayılmayız büsbütün
Gökyüzünde iki uçurtma başıboş
Yan yanayızdır sadece
Her çiçek bir çoğulluktur gününe göre
Yalnızlık çoğulluktur
Sanırım bir giz de yok bu beraberlikte
Doğum günün kutlu olsun Karanfil
"unutulmuş gibiyim ben. ve insan
bir bakıma unutulmuş gibidir
bilmem ki, nasıl anlatmalı, yalnız bile değilim."
2
+
-entiri.verilen_downvote
Her yere yetişilir
Hiçbir şeye geç kalınmaz ama
Çocuğum beni bağışla
1
+
-entiri.verilen_downvote
Bu başlığı görünce aklıma 1 kadın ve ona aşık 3 büyük şairin hikayesi geldi. Hikayemizde ki kadın Tomris Uyar. 3 büyük aşık ise çok yakın dost olan Cemal Süreya, Turgut Uyar ve Edip Cansever.
Tomris ilk olarak Cemal Süreya ile aşk yaşamış ve 3 yıl kadar sürmüştür. Sonrasın da daha uzun soluklu olan evlilikle taçlanan bir ilişkiye başlamıştır Turgut Uyar’la.
Bu hikayede yanan ise Edip olmuş aşkına karşılık görememiştir şanssız şair.
“Tomris rakıyı çok severdi bense onu.” diye peçeteye yazmıştır Tomris’ le rakı masasında otururken ve her yıl martın on beşinde yani Tomris’in doğum gününde bir şiir yazarak aşkını hep ilan etmiştir.
Onu dosttan öte görmeyen Tomris ise; “Sevgililik ya da aşk duygusu zamanla yara alabiliyor, örselenebiliyor, bitebiliyor. Bitmeyen tek aşkın gerçek ve lirik bir dostluk olduğunu Edip Cansever öğretti bana.” demiştir ebedi dostu Edip için.
Başta da dediğim gibi çok yakın dostlardır bu karışık aşk hayatlarına rağmen. Edip, “Cemal Süreya’ya içki içmeyi ben öğrettim.” demiştir. Bunun üstüne yanıt olarak Cemal Süreya ise, "Edip’e şiir yazmayı ben öğrettim." demiştir. Olayı ise hafif esprili bir dille Turgut Uyar, “Bu ikisi tartışırken ben de gittim Tomris’le evlendim” diyerek noktalamıştır.
0
+
-entiri.verilen_downvote
"Nedensiz bir çocuk ağlaması bile
Çok sonraki bir gülüşün başlangıcıdır"
demiş Umuş şiirinde. Kalkıp ayağa devam etmelik, yarının daha aydınlık olacağına inanmalık iki çift laf et deseler daha iyisi söylenemezdi sanırım.
2
+
-entiri.verilen_downvote
Gökyüzü gibi bir şey bu çocukluk, hiçbir yere gitmiyor, diyor Hilmi Bey'e mektubunda. Hani bazı cümleler vardır ya, her okuduğumuzda buram buram gerçeklik hissettiren. Bu cümle bana öyle hissettiriyor.
Can yakan cümlelerden...
1
+
-entiri.verilen_downvote
"yeşil ipek gömleğinin yakası
büyük zamana düşer
her şeyin fazlası zararlıdır ya
fazla şiirden öldü edip cansever"
cemal süreya
1
+
-entiri.verilen_downvote
üçlükler iii
hiçbir dilde söylenmemiş
hiçbir dilde yazılmamış
sözler ve şarkılar içindeyim.
------------------------------------
bir ölünün akşam gezintisi
derin ve ıslak gölgem suda
ölü yaz dalgalarından biraz incelmiş
bana kalırsa bir ölünün deniz kenarıyken
ayaklarını uzattığı bir deniz kenarıyken
sonsuzluğun öğle sonrasına ilişmiş.
kocaman bir ayak sesi göğün altında
kuşların böceklerin sesi kesilmiş
hangi yaz tanrısı nereden geçmiş
elimde sürekli kırmızılanan bir ateş gülü
bitmeyen bir öpüşme gibi bir ateş gülü
ölüm ve dirim birbirine yetişmiş.
ve bir çakıl atarak kabartısını üstünden
ölü yaz yağmurlarından biraz incelmiş
bana kalırsa bir ölünün akşam gezintisiyken
ipek şemsiyesinin altında bir akşam gezintisiyken
sevmenin sevilmenin üzüncüne yetişmiş.
ve dünyayı hiçbir zaman böyle görmemiş
bakarken bakarken öyle gizliden
toplamış bütün eşyalarını yaz
o güzel yaz dupduru
oracıkta ansızın bir süt gibi kesilmiş.
---------------------------------------------------
yaş değiştirme törenine yetişen öyle bir şiir
ben seni uzun bir yolda yürürken görmedim ki hiç
yağmurlar altında gördüm, kadeh tutarken gördüm de
bir kıyıya bakarken, bakarkenki ağlayan yüzünle
ve yarışırsa ancak monet'nin
kadınlarına yaraşan giysilerinle
gördüm de
ben seni uzun bir yolda yürürken görmedim ki hiç.
öyle kısaydı ki adımların, diyelim bir yaz tatilinde
bir otel kapısının önünde, tahta bir köprünün üstünde
bir demet çiçekle paslanmış bir kedi arasında
öyle kısaydı ki adımların
şöyle bir bardak yıkayışının vaktiyle
ölçülür ve denk düşerdi ancak
ben seni uzun bir yolda yürürken görmedim ki hiç.
yok bir yanıtın "nereye" diyenlere
bir buz titreşimi gibi sallantılı ve şaşkın
ve çabuk bir merhaban vardır bir yerden gelenlere
o bir yerler ki, diyelim çok uzak olsun
sen gelmiş gibisindir oralardan, otobüslerden
yollardan, deniz üstlerinden topladığın gülüşlerle
ben seni uzun bir yolda yürürken görmedim ki hiç.
seni görünce dünyayı dolaşıyor insan sanki
hani etiler'den hisar'a insek bile
bir küçük yaşındasın, boyanmış taranmışsın
çok yaşında her zamanki çocuksun gene
ben seni uzun bir yolda yürürken görmedim ki hiç.
mart ayında patlıcan, ağustosta karnıbahar
mutfağın mutfak olalı böyle
bir adın vardı senin, tomris uyar'dı
adını yenile bu yıl, ama bak tomris uyar olsun gene
ben bu kış öyle üşüdüm ki sorma
oysa güneş pek batmadı senin evinde
söyle
ben seni uzun bir yolda yürürken gördüm müydü hiç.
-------------------------------------------------------------
yıllar önceki gibi
demin
oturduk bir kıyıda ikimiz
yeni bir aşkla, karımla ben
yeni, yepyeni bir aşkla
üstümüzden pek acayip kuşlar geçti
bir sonsuzdan bir başka sonsuza.
yaşlandıkça daha iyi anlıyorum galiba
bu anlamlı sevgiyi
önümüzde biraz peynir, bira
hiç bitmemiş konuşacaklarımız sanki
gecemiz gündüzümüz öyle değişik
yüzü öyle aydınlık ki, yıllar önceki gibi.
kalktık
geçtik kendi denizlerimizden, kendi ormanlarımızdan
dinlendik bir ağacın gölgesinde
buluştu ellerimiz kendiliğinden
göz göze geldik sık sık
sevgimize eklenen bambaşka bir duygu derinliğinde.
demin
oturduk bir kıyıda ikimiz
ben bunları düşündüm, yazdım
bir aralık, pazartesi
imzaladı bu şiiri gözlerimiz.
------------------------------------
eylülün sesiyle
baylar!
bin dokuz yüz seksen birdeyiz
karşınızda eylülün sesi
ağustosa çekildi, eylülün sesi
birazdan konuşacak
"bu dünyada yaşamak can sıkıcı bir şeydir baylar."
tepelerde bulamaçların kahverengi eridiği
eriyip sarı sarı aktığı bir mevsim
bir saat gibi işlerken avucumdaki güz çiçeği
yosunların kapılara usulca
tırmanıp yerleştiği
yani eylülün sesi, buysa çok iyi baylar.
yaz geçti, sözgelimi midyelerden yorulduk
eni boyu belirsiz bir ıslaklıktan
upuzun gündüzlerden, sevimsiz otellerden
eylül ki, sorabilir mi
hüzünler iç kamaştırıyor, aşklarsa niye yoksul
bir asfaltın kuru sıcak soğuğundayız
oysa bir deniz feneri mevsimsiz ölür baylar.
dahası
bu düğmesiz giysileri şöylece giymek
bir boşluuğu giyinmek mi olur
olsun
işte karşınızda ekimin sesi
kasımın sesi sonra
yağmurun eşliğinde -çocuğunu emziriyor yaz-
bundan böyle günlerimiz nasıl geçecek baylar.
her şey o kadar dokunaklı ki
eylülsem, istemeden kırılıyorsam bazen
dağınık, renksiz bir mozayık gibiysem
üstelik yalnızsam bir de -telefonda kuş sesleri-
aynalardan duvarlara bir üzünç akıntısı
bu dünyada çekingen olmak çok iyi bir şeydir baylar.
sonra bir kır kahvesi kendini okurken
masaları toplanmış, bardakları toplanmış
tam kendini okurken
derim ki bir semti iyi tanımak kadar
iyi tanımal dünyayı
açın radyolarınızı: eylülün sesi
bu dünyada can sıkıntısının bir başka anlamı var baylar.
elmalar silik silik kırmızı artık -olsun-
gözlerimiz tozlanmış, kirli
gizlisi yok, bu dünyada böyle sıkılmak iyi
sıkılmak iyi baylar
biz hazır tuttukça böyle
içi yangından alev alev
dışı buz tutmuş kalplerimizi.
-----------------------------
bir genelev kadını ve...
girdi
sırtında eski bir ceket vardı
bir yerlerden sızmıştı sanki, gün ışığı gibiydi
sarışındı
önce bir süre kapının önünde durdu durdu
gölgelendi, inceldi, beni gördü
pek önemsemedim
baktı, hiç konuşmadı
oysa bir isa tasviri gibi uçumluydu, güzeldi
yer gösterdim, oturmadı
bir sigara yaktım, ona da verdim
aldı
sigarasını ben yaktım
kısa bir gülümseme yürüdü dudaklarından
benim dudaklarıma da geçti
çocuklar gibi kızardım
öteki kızlar gülüştüler
ben kendimi sevdim, güvendim
saçlarımı düzelttim, göğsümü biraz kapadım
bana elini uzattı, ellerimiz birbirine değdi
sıcaktı, inceydi, kıskanırım anlatmaya bu eli
ağır ağır odama çıktık.
girdi
açık pencereyi kapadım
perdeyi çektim
arkamı döndüm, yavaş yavaş soyundum
bileğimdeki saati çıkardım
sigaramı söndürdüm
tam o zaman..
zaman da değildi belki
önce korkunç bir gözyaşı seli
sonra alabildiğine bir kayalık
kayaların üstünde bir kertenkele
ardından bir ormanın uğultusu
binlerce kanat sesi
sağ elinde bir bıçak
yok, hayır, bıçak da değildi
vuran, ezen, öldüren bir el
ve eller
ve dişler
kendimden geçtim.
bir daha gelmedi, hayır, bir daha hiç gelmedi
ama onunla ben
ne zaman istedimse o zaman yattım.
4
+
-entiri.verilen_downvote
“Ne gelir elimizden insan olmaktan başka
Ne çıkar siz bizi anlamasanız da
Evet, siz bizi anlamasanız da ne çıkar
Eh, yani ne çıkar siz bizi anlamasanız da.”
2
+
-entiri.verilen_downvote
“Müthiş sıkılıyorum. Daha kötüsü, insanlardan soğuyorum galiba. Oysa ben onlarsız, onlara güvenmeden edemem. Ama elimden ne gelir. Sevgiden, yakınlıktan, insanca davranmaktan anlayanlar o kadar az ki. Büsbütün kabalaşmaktansa, uzaklara gitmek daha iyi.”
1
+
-entiri.verilen_downvote
nedenini izah etmek istemiyorum, şu fotoğraf çok ama çok hoşuma gitti; :d
2
+
-entiri.verilen_downvote
"tavşansı sıçramalarla bitirsek şu ormanı böylece,
niye olmasın?
işte bir orman daha...
sanki bir gölgeye geldik, yorulduk, acıktık, susadık biraz.
ve doyduk, içtik, ayıldık bir anlamda.
ayıldık ve sorduk, baktık ki hep ormandayız.
kaç kere ölmemişiz,
kaç kere sormamışız, bu kaçıncı dalgınlığımız?
yani kaç sesli bir evrende; kaç kere yalnız?
ne ölmek, ne ansımak!
sadece yaşamakla
tam öyle gibi.. demeyin!
eh, biraz yorulsak da demeyin, sakın ha!
yok şu kadar bir şey, insanın sonsuzunda.
biz şimdi ne yapsak,
biz şimdi ne yapsak?
biz işte, biraz bilmiyoruz ya.
diyoruz: yaşasak çıkmazları, sevişsek olmayanlarla.."