Benim yerime
Gökhan Çınar söylemiş.
"Seni, senle yorgun kendimi, bu ilişkiyi istesem düzeltmeyi denerim yine. Ama istemiyorum artık.
Sözün bittiği yere geliyorsun, söz ekliyorum.
Kalbimi kırıyorsun, onarıyorum.
Canımı yakıyorsun, görmezden geliyorum.
Bu ilişkiden anladığımız şeyler aynı değil.
Ben sabretmeyi, umut etmeyi, iyileştirmeyi ilişki zannediyorum; sen yok saymayı, ihmal etmeyi, bizi ertelemeyi ilişki sanıyorsun.
Çok denedim.
Bizimle ilgili umutlarım kırık birer deneme tahtasına dönüştü.
Duyuyorsun ama dinlemiyorsun.
Karşımdasın ama orada değilsin.
Sorduğumda benimle bir ömür varsın, hislerine neresinden baksam yoksun.
Bizi iyileştirme çabama aldığım karşılık hissizlik.
Sen benle değil kendinle yaşıyorsun bu ilişkiyi.
Bizi korumakla değil derdin, kendini savunmakla ve haklı olmakla uğraşıyorsun.
Kırdıklarını telafi etmekle işin yok, hata yapmamış olmamı önemsiyorsun.
Gösterdiğim sabır seni dönüştürmüyor.
Yaşadığım çaresizlik sana değmiyor.
Biraz beni duysan, birlikte nefes alırdık.
Sen kulaklarını kapattığında haklı olacağını zannediyorsun.
Yok saydığımız onca kırgınlığı görebilsek onarırdık. Sen gözünü kaçırıp bakmadığında dertlerimiz yok olsun istiyorsun.
Ben anlatmaktan yorgunum, sen de belki suçlanmaktan.
Sınırlarımı ihlal etmenden, beni duymanı beklemekten, hayal kırıklığı biriktirmekten ve hep yalnız kalmaktan yorgunum.
Sana değil, en çok bana böyle hissettirmene izin veren kendime kırgınım.
İstesem düzeltmeyi denerim yine.
Ama istemiyorum artık."