bugün
yenile
    1. 2
      +
      -entiri.verilen_downvote
      dünyanın en güzel hayvanı. aynı anda iki farklı sesi algılayıp ikisini de anlayabilirler. bir de size itaat ettiklerini kafalarını aşağı eğip, sizden bir adım geride yürüdüğünde anlayabilirsiniz. diğer türlü baskın olan hep kendileridir.
    2. 4
      +
      -entiri.verilen_downvote
    3. 1
      +
      -entiri.verilen_downvote
      gücü temsil eder.
    4. 1
      +
      -entiri.verilen_downvote
    5. 1
      +
      -entiri.verilen_downvote
    6. 8
      +
      -entiri.verilen_downvote
      insanın bencilliği ve kötülüğü bu muhteşem canlının evcilleştirilmesiyle başladı. bir adam tanıdım. bundan yaklaşık 8-9 yıl önce. nereden baksan 20 yıl öğretmenlik yapmış ve bir sabah çalan alarmı kapayıp yorganı üzerine çekerek uyumuş bir adam. o alarmı kapayıp uyuduğu gün yaşadığı ruh halini bir akşam üstü sorduğumda "ömrümün en huzurlu uykusunu uyuduğum, anam sancılanmadan yeniden doğduğum gün" dediği adam. o zamanlar bir ganyan bayiinde çalışıyordum. daha doğrusu ganyan bayiini çalıştırıyordum. yaşım ya 22'ydi ya da 23. bıyıklarım ve sakalım yeni çıkıyordu. şaka değil, geç çıktı benim bıyığım-sakalım. bu durum bir yönden iyi, şimdi yaşım 30 olmasına karşın en fazla 25-26 gösteren bir adamım, bir yönden kötü, o zamanlar ciddiye almıyordu hiç kimse beni. hele ki o ganyan bayiinde olan adamlar? asla! çünkü hepsi eniğini yemiş kurttu. ben demiyorum. hasan abi diyordu her biri için. hasan abi ise bir sabah alarmı kapayıp öğretmenlik yaptığı okula gitmeyen, ölümüne uyuyan adam. "kişi kendisi olmaya çalıştığı an yanındaki herkes ondan uzaklaşır hatta ondan nefret eder" diyen bir deli. konuşmadan anlaşabildiğim nadir adamlardan. yanıma yaklaştığı an kendisinden önce içtiği kirazlı şarabın kiraz kokusunu aldığım eski bir ressam adayı. o aralar küçük çakıl taşları ile çıtaların arasına resimler yapıyordu. "abi" dedim bir gün. "zor olmuyor mu? o kadar küçük taşlardan koca bir tablo yapmak?" gülümseyip cevap verdi; "kşeke kum taneleriyle yapma şansım olsaydı. en azından ölene kadar zaman geçirilecek gerçek bir uğraşım olurdu." korktum bu cevap sonrası. yaşım daha 23, hayat önümde sonsuz. tek bir kalıtsal hastalığım yok. günde 5-6 saat uyumama rağmen zehir gibiyim. her hafta halı saha maçlarına gidip nefesimi açıyorum. çoğu sabah erkenden uyanıp saatlerce koşuyorum çamlıkta. sabah ereksiyonumu sporla geçiştiriyorum. içimde öyle bir enerji var ki yönlendirebileceğim tek şey spor oluyor. seks ise çok ama çok uzak bir diyarda. bir gün insanlık hakkında konuşurken renkli camın ardında beygirler koşuyordu. hasan abi elindeki kolona bakıp anlatmaya başladı; "at ile başladı insanın evrimleşmesi aslında. ne tekerliğin icadı ne de yazının bulunması. her şey aha şu gördüğün beygirlerle başladı. bu siktiğimin beygirlerine eyeri ve üzengiyi geçiren insan kendini üstün gördü. önce, kendinden başka diğer canlılara hükmetmenin bencilliği sonra da kendi cinsine üstünlük taslamanın hezeyanıyla mikroplaştı. oysa atı evcilleştiremeseydi insan denen şu melun, hiçbir şey başlamayacaktı. iletişim kopuk kalacaktı. ne savaşlar olacaktı ne de kumar. ve inan bana ilk kumar asla ve asla iki kafadarın kendi aralarında attıkları barbut değildi. kesinlikle ve kesinlikle atı evcilleştiren bir megaloman orospu çocuğunun kendisi gibi başka bir atı evcilleştirenle girdiği saçma-sapan rekabet sonrası atların üzerine binip de kendi aralarında gerçekleştirdikleri yarıştı. ha bu arada, karım mezarda, kızımsa şimdi izmir'de sanırım. en son görüştüğümüzde senden nefret ediyorum, senin gibi bir babam yok dedi. ben ise keşke yok olsaydım dedim. maalesef ki varım. varolduğum için de acı çekiyorum. ve varolduğum için senin acının tek kaynağıyım demiştim." konuşmadık daha hasan abinin kendisiyle. ben işlettiğim ganyan bayiinden ayrılıp başka işler peşinde koştum. bir ara bar, ondan sonra da kitabevi işlettim. en son askerliği bitirip denizli'ye geldiğimde kendisini gördüm. elinde kitapla geziyordu. ve gömleğinin üst cebinden ganyanla ilgili tüyoların olduğu gazete eki vardı. gülümseyip "abi" dedim. "tutuyor mu hiç?" o da güldü ve cevap verdi; hayır. tutmasın da yoksa çok zengin olup allahımı şaşırırım." aslında her şeyi şaşmış bir adamdı. beynine düşen ilk kıvılcımla 20 yıl yaşamış bir adam. bir gün de "abi neden o sabah okula gitmedin?" diye sorduğumda, "kıvılcım" demişti, "kabullenememek. beyne düştüğü an fünyesi ateşlenen bir fitildir. bazıları en uca iki saatte ulaşır bazıları ise 20 yılda. benim yanan fünyem 20 yılda ulaştı en sona. ben de işte o sabah yatağımın başucunda duran alarmı kapayarak patlattım her şeyi. 20 yıl neden öğretmenlik yapıyorum diye beynimi patlatırken bir sabah da gerçekleri patlattım. ve ışıltısı her şeyden güzeldi. gözlerim kamaştı. gözlerimle birlikte ruhum. yanımdaki eşimi bile göremedim. öyle bir açıldı ki gözlerim, kör oldum. terketti gitti beni. yok sayılmayı kim kabul edebilir ki? o da etmedi işte. tek celsede boşandık. kızımın velayeti ona kaldı. banaysa hayatın yükü. akli dengemin bozuk olduğuna dair bir yerlerden bir şeyler aldı ve kızımla görüşmemi engelledi. ben de itiraz etmedim. çünkü yüzüm yoktu. o zamanlar ilkokula gidiyordu kızım. en son gördüğümde ise kocaman bir kız olmuştu. iki adım ötemde dikilip bana hakaretler yağdırdıktan sonra gitmişti. ben ise öylece izlemiştim. istesem koşup geri çevirebilir bağrıma basabilirdim. istemedim. koşmadım. geri çevirmedim. ve bağrıma basmadım. çünkü gerçek manada özlediğim hiçbir şey yoktu. ve gerçek manada arzuladığım." anlıyordum onu o zamanlar. ben de aynı ruh halini yaşıyordum çünkü. ailemden uzakta, onları özlemeden bir hayatın tadını çıkarıyordum. çoğu gece hayali bir kahvaltı masası hayal edip annemi alıyordum sol yanıma. babamı ise karşıma. güle eğlene yapılan bir kahvaltı sonrası günlük gazetelere göz atıp dışarı çıkıyordum. oysa öyle değildi. babam, bir bankamatiğin sıfır bakiyesinde yok olmuş annemse o zamanlar bana direttiği her şeyin altında can vermişti. nüfus dairesinde hepimiz hala canlıydık. tek bir farkla. ben kanlıydım bir de. gözlerim kan çanağı oluyordu her gece. içmekten. rakı. sek. tek nefeste. kadeh kadeh. şişe şişe. uyumamı sağlıyordu alkol. uyuşmamı. ve hatırlamamamı. yalan. ne uyuşuyor, ne uyuyor ne de unutuyordum. bu yüzden bıraktım hepsini bir gece yarısı. yeniden kavuştuğumuz gün daha arzulu öpmek için birbirimizi dudaklarımızdan. terkettim her şeyi. hatta yaşadığım şehri. her hangi bir sabahın kahvaltısını en yakın ilçede yapıp akşam yemeğini başka bir şehirde yemek için elbiselerimi bile sattım. bir tişörtü ve pantolonu 3 ay giydim. tenha sokaklarda yürümemin nedeni camii tuvaletlerinde elimle çitilediğim tişörtümü kimse görmeden üzerime geçirip o tişörtün çarçabuk kuruması içindi. ki kimse görmüyordu. aklıma o adam gelirken benim ömrüm ise gerçek bir yol ayrımına gelmişti. ya öğretmen olup 20-30 yıl o ateşlenen fünyeyele yaşayacaktım ya da başladığım en uca dönecektim. annemin dizine, babamın kucağına. böyle bir seçenek sunulmamıştı ama. babam son konuşmamızda "yok" demişti. ben "ne?" diye sormadan annem eşlik etmişti, "para." ben de bir yolunu bulurum deyip devam etmiştim koşturmacaya. o zamanlar kitap satan bir tanıdık vardı. onu arayıp satmak istiyorum demiştim. o ise bir hafta süre ver demişti. bir hafta sonra bana geri dönmediğinde tekrar aramıştım ve gel demişti. ilk gece lüks bir sokakta, gecenin bir yarısı onlarca kitabı bana bırakıp gitmişti. al ve sat diyerek. bu duyguyu biliyordum. tanıdıktı. ilk gittiğimiz sahilde de babam beni yüzmeyi öğreneyim diye denize fırlatmıştı. ve ben 30 yıldır öğrenememiştim. ama o gece öğrenmiştim satmayı. ayaklarıyla kitapları gösterip fiyatlarını soranlara hiç alakasız kitaplar sunmayı. ve her birini kazıklamayı. tavuk suyuna çorba serisini yemek tarifi kitabı sanan teyzeler kitapları geri getirip kafama vurduklarında ben küçük prens'le tanışmıştım. 23 yaşındaydım. ve bir çocuğun çok küçük yaşta okuduğu o muhteşem kitapla yeni tanışmıştım. dert değildi. ben hayatı hızlı yaşayıp, geri dönüş ve ileri gidişlerle aradaki farkı kapayabilirdim. yaptım. kapadım. hatta bir sabah fark attığımı anladım. artık geri dönüş yoktu ama. alışkanlık olsun diye başladığım her şey bağımlılık olmuştu bende. o adam gitmiyordu ama aklımdan. insanların bedenlerine iğneyle motifler işlediğimde ve çoğu gece yorgun-argın uyuduğumda at geliyordu aklıma. insanlar medeniyet adı altında birbirilerinin parmaklarını ısırıp kariyer yaptıklarını iddia ettiklerinde at geliyordu aklıma. siktiğimin beygirleri koca insanlığı bu kadar manasız bir şekilde yönlendirmiş olamazdı. ama olmuştu. ve bizden belki de milyonlarca yıl önce ata eyersiz ve üzengisiz binen ilk orospu çocuğu her şeyin temelini atmıştı. savaşların, kavgaların, fetihlerin, işgallerin, kapitalizmin, yok oluşun, hızlı tüketişin. ve yine ne acı ki bu kadar kusursuz ve eksiksiz bir canlı, insan denen melunun elinde kötülüğün kapısını açmıştı. miraç gecesi muhammed peygamberi gökyüzüne götürdüğü varsayılan o kanatlı at gibi. tarih denen, kazananların yazdığı masalda süzülerek.
    7. 0
      +
      -entiri.verilen_downvote
    8. 1
      +
      -entiri.verilen_downvote
      güzel kadınlara basılması gereken damga.
      0agasfasfsafdsa - bismillahirrammstein 16.02.2016 14:27:41 |#2551214
      0kimin ne olduğu belli olsun xd - abcdefgyumusakg 16.02.2016 14:29:01 |#2551180
    9. -3
      +
      -entiri.verilen_downvote
    10. 2
      +
      -entiri.verilen_downvote
    11. 3
      +
      -entiri.verilen_downvote
      leyla ile mecnun izleyen biri için kutsal hayvan görünce gülesim geliyor.
    12. 1
      +
      -entiri.verilen_downvote
      latince adı equus caballus'tur.
    13. 4
      +
      -entiri.verilen_downvote
      Birbirimizi bu adamın elif'i sevdiği kadar sevsek yeter be. Gördüğüm en ilginç profil
      0sevmek değil birader ya. bir arkadaşımdı, sevindirmek için upladım. sonuç olarak mühim bir mevzu değil yani. - at 17.09.2016 23:25:31 |#2797248
      0son zamanlarda gördüm en güzel şeydi - florist 17.09.2016 23:33:22 |#2797296
      0eyvallah. - at 17.09.2016 23:36:18 |#2797265
    14. -1
      +
      -entiri.verilen_downvote
      sizi at kafalar sizii
    15. 0
      +
      -entiri.verilen_downvote
      at avrat silah.
    16. 1
      +
      -entiri.verilen_downvote
      bak aklıma leyla ile mecnun dizisi geldi yine , duygulandım.
    17. 0
      +
      -entiri.verilen_downvote
      melikenin sürekli kullandığı kelime, ata karşı fantezisi var
    18. 1
      +
      -entiri.verilen_downvote
      at avrat silah bi bağlantı vardı ama şimdi bilemedim.
    19. 2
      +
      -entiri.verilen_downvote
      hep atım olsun istedim yaa hatta anneme falan derim arada sen sünnet çocuğu musun diyor arkadaşlarım da taklidimi yapar sanki koca istiyom gel beni al der gibi demişim (bkz: yalan)
    20. 1
      +
      -entiri.verilen_downvote
      kolumda dövmesi olan canlı
    21. 1
      +
      -entiri.verilen_downvote
      üzerindeki türk değilse yüktür.
    22. 0
      +
      -entiri.verilen_downvote
      türk'ün kanadıdır.
    23. 8
      +
      -entiri.verilen_downvote
      erkeğine aygır, dişisine kısrak, yavrusuna tay denir. en meşhur at ırkı arap ve yine menşei arap atına dayanan ingiliz atıdır. ömürleri ortalama 20 ile 30 sene arasında değişir. bilinen en yaşlı at ingiltere'de 1822 senesinde 62 yaşındayken ölmüştür. atın kıllarının gösterdiği renge atın "don"u denir. bir atın rengi karakterini göstermektedir. eskiler "alma alı, sat yağızı, besle kırı, bin doruya" diyerek atların renklere göre karakter analizini yapmışlardır.
    24. 3
      +
      -entiri.verilen_downvote
      günümüz şarküteri bölümlerinin bir numaralı besin kaynağı olan hayvan.
    25. 1
      +
      -entiri.verilen_downvote
    26. 1
      +
      -entiri.verilen_downvote
      mejnun çınar geldi aklıma yavuz: ben size bişey söylim mi hangover kafası bu mecnun: han mı gar sahnesinde kadrajda bir at vardı,ismail abimiz de vardı..iyi ki varlardı.
    27. 2
      +
      -entiri.verilen_downvote
      en sevdiğim hayvan. fırsat verseler at olmayı tercih edebilirim.
    28. 4
      +
      -entiri.verilen_downvote
      hasta olmadıkları veya doğum yapmadıkları sürece kolay kolay yatmayan hayvandır. dizlerini kitleyerek ayakta uyurlar. ayrıca hipoterapi adı verilen özellikle serebral palsili çocukları tedavi etmede kullanılırlar. o değil de çok kral hayvanlar lan nasıl koşuyorlar ama dıgıdık dıgıdık
    29. 0
      +
      -entiri.verilen_downvote
    30. 1
      +
      -entiri.verilen_downvote
      Bu başlığı nasıl açmışlar lan jdjdkdks
    31. 2
      +
      -entiri.verilen_downvote
      L gider.
    32. 1
      +
      -entiri.verilen_downvote
    33. 2
      +
      -entiri.verilen_downvote
      (bkz: çılgın attın hayaleti) bacanak koş sana mesaj veriyorlar, aldın mı mesajı
      0Meşajını aldım. - cilgin attnin hayaleti 04.08.2020 22:17:56 |#3888534
    34. 0
      +
      -entiri.verilen_downvote
      Başlığa bak yıllardır sözlük takip ederim ilk defa denk geliyorum
    35. 0
      +
      -entiri.verilen_downvote
    36. 3
      +
      -entiri.verilen_downvote
      arapça kökenli sözcükler ile birleştiğinde onları çoğullaştıran bir son ek. inşa-inşaat izah-izahat Haşere-haşarat tahrip-tahribat
      1Eski Türkçede köken fark etmeksizin çoğul yapıyor aslında. Er, Türkçe mesela ama askeriyede erat derler. - kil donmesi olan kirpi 14.08.2020 20:04:54 |#3907369
    37. 2
      +
      -entiri.verilen_downvote
      Çok güzel canlılar ya. Bayılıyorum. Ayrıca çok sadıklar. Evet, köpeklerden daha sadık.
    38. 3
      +
      -entiri.verilen_downvote
      öncelikle; (bkz: ahal teke) harun furkan dursun'un tercümesi ile, lisânları hakkında rebecca endicott şunları söyler; --- spoiler --- atlar insanların konuştuğu gibi konuşamazlar. ama iletişimde mükemmeldirler. vücut dilleri ve kendilerine has sesleriyle, "sinirim tepemde", "acıktım" hatta "seni çok seviyorum" diyebilir, düşüncelerini açığa vurabilirler. ancak atlara mahsus bu dili anlamaya çalışmak gerekir. biraz eğitimle herkes "at dili"ni öğrenebilir! bütün mesele atların birbirleriyle ve sevdikleriyle iletişim kurmak için yaptıkları hareketlerin nasıl yorumlanması gerektiğini öğrenmekten ibârettir. . kulaklar: at binmeye yeni başlayanların atların ruh hâlini okuyabilmek için ilk öğrendikleri şey "kulakları" kontrol etmektir. atlar oldukça ifâdeli kulaklara sâhiptir ve onları okumak da gâyet basittir. bu nedenle ister binici olsun ister olmasın bu ders herkes için önemlidir! atın kulakları "dik ve hafif öne doğru eğik" ise bu onun canlı, ilgili ve muhtemelen heyecanlı olduğunu gösterir. rahatlamış ve "öne doğru" veya "yanlara doğru düşmüş" ise bu onun huzurlu, memnun ve muhtemelen uykulu olduğunu gösterir. "dik ve dört açılmış" ise o at korkmuş veya sinirlenmiştir. çok dikkatli olun, bu at yerinde duramaz ve ehil olanlar dışında yanına kimsenin yaklaşmaması gerekir. . boyun ve baş: atın başı "aşağıya doğru eğik ve göğsünün önünde asılı" duruyorsa oldukça rahatlamış ve muhtemelen uyuyacak hâldedir. "dik" duruyorsa muhtemelen ürkmüş veya tetiktedir. atlar ürkütüldüğünde ya da ânî bir ağrı hissettiklerinde veya dikkatle bir şeye odaklandıklarında da kulaklarını dikleştirebilirler. atın "başını öne ve arkaya sallayıp kıvırması" damızlık atlarda kavga belirtisi, ısırmanın veya başka tür bir saldırma hazırlığının işâreti sayılabilir. bu duruma sebep olan şeyi hızlı şekilde belirlemeniz gerekir. . ön ayaklar: genellikle atların bacakları düz bir şekilde durur, ayakları da aynı hizâda olur. aksi bir duruş, yolunda gitmeyen bir şeye delil olabilir. örneğin, "geniş bir şekilde yayılmış" ön ayaklar atın endîşeli ve hamle yapmaya hazır olduğuna işâret eder. ya da atın ön toynaklarında bir rahatsızlığı vardır. diğer yandan "toprağı eşeleyen" bir at bulunduğu yerde durmaktan sıkılmış olmalıdır. tıpkı kıpır kıpır hareketli bir çocuk gibi, bir yere gitmek istiyordur. "tepiniyor" veya "ayağını sonuna kadar kaldırıp yere sertçe basıyor" ise muhtemelen huzursuz olmuştur ve taşkınlık yapmaya hazırlanıyordur. . arka bacaklar: at rahatlamış bir hâldeyse veya uyukluyorsa genellikle arka bacaklarından biri "hafif yana doğru dönük" olur. ağırlığını diğer üç ayağının üstüne verir ve bir ayağının boşta kalıp rahatlamasını sağlar. ancak siz yine de dikkatli olun. vücut dili gergin ve uyanık hâlde ise (uyuşuk değilse) boştaki ayağıyla çifte atmayı düşünüyor olabilir! aynı uyarı "arka ayaklarından birini tamâmen havaya kaldırmış" bir at için de geçerlidir. mümkünse arkasından çekilin. . ağız: atlar tıpkı insanlar gibi yüzleriyle birçok duyguyu yansıtırlar! sinirli bir at karşısındakini uyarmak ve yaptığı şeye son vermesini sağlamak için "ağzını geniş bir şekilde açabilir" veya "üst dudağını kaldırarak" dişlerini gösterebilir. ısırmaya hazırdır. mutlu ve zihnen meşgul bir at, ağzında çiğneyecek bir şey olmasa dahi "çiğniyor" gibi görünür. bu onun bir meseleye odaklandığının işâretidir. yeni bir şeyi deneyimleyen atın kafası karışıktır. merakla, yeni bir kokuyu veya uyarıcıyı tanımaya çalıştığında duygularını "dudaklarını geriye atıp yayarak" ifâde eder. . gözler: "gözler kalbin aynasıdır." derler. bu söz atlar için de geçerlidir. gözler konusunda en önemli gösterge atın gözünün "beyaz" kısmının görünmesidir. bu durum gözünün normalden daha fazla açık olduğu anlamına gelir. atlar "üzgün", "korkmuş" veya "kızgın" olduklarında böyle yaparak temkinli hareket etmeleri için muhataplarını îkaz ederler. gergin ve ortadan kaybolmak isteyen bir at ise "gözlerini hızlı bir şekilde öne ve arkaya doğru çevirir". göz kapakları "düşüyor" ve "yarı kapalı gözlerle bakıyor" ise bu onun oldukça memnun ve muhtemelen lezzetli bir öğünle karnını doyurmuş olduğunu gösterir. . kıç: eğer at binme konusunda biraz deneyiminiz varsa atın kıçını hareket ettirme tarzından bir sonraki hareketini kestirirsiniz. bu durum, atın sırtında binici olmadığında da geçerlidir. eğer atın kıçındaki kaslarda "ânî çekilmeler" görülüyorsa dikkatli olmalısınız, çünkü karşınızda üstünlüğünü veya öfkesini göstermek için şahlanmaya hazırlanan bir at bulunmaktadır. kıçını hızla sağa sola "sallayan" bir at çifteyle saldırmaya hazırlanmaktadır. ancak bu at bir "kısrak" ise çiftleşme döneminde olduğunu gösterir. . kuyruk: atlar kuyruklarını duyu organlarının bir uzantısı olarak kullanır. bu nedenle hareketleri bize birçok konuda bilgi verebilir. çoğu zaman sinekleri kovmak için kuyruklarını bir yandan diğerine "üşenerek sallayabilirler", ancak kuyruk hareketi "hızlanır" ve bir "kırbaçlama" şekline dönüşürse öfkeli oldukları anlaşılır. bu durumdaki bir at çifte atmaya teşebbüs edebilir. bir at yeni bir durum veya sevmediği bir şey karşısında (veterinerin ziyâreti gibi) kendisini rahatsız, gergin hisseder ve "kuyruğunu aşağıya doğru sıkı bir şekilde kenetler". atın "kuyruğunu telleri aşağı düşecek şekilde yukarı dikmesi", onun oldukça enerjik ve heyecanlı olduğunu gösterir. bu durum, gösteri atlarında ve sevdiği insanları gören atlarda gözlemlenebilir. --- spoiler ---
    39. 1
      +
      -entiri.verilen_downvote
      kedilerin akıllı ve iri halidir denilebilir manyaklık konusunda. baksanıza allah'ın psikopatına asddasdas