bugün
yenile

    budala

    4
    +
    -entiri.verilen_downvote
    an itibariyle bitirdiğim kitap. bi o kadar yavaş bi o kadar da sabırsızca okudum kitabı. her dostoyevski kitabından sonra olduğu gibi nutkum tutulmuş durumda. anlamadığım şey prens mışkin'in çoğu şeyden olduğu gibi gururundan da vazgeçmiş olabilmesi. en mütevazi bir insanda bile gurur vardır. insanın kaçınılmaz hissidir. ama prens mışkin'de hissedemedim, keşfedemedim bunu. öte yandan nastasta filippovna'ya derin bi his duyuyorum. tüm asil insanlara olduğu gibi. ruhun asilliği tabi burda kastettiğim. gurur duygusu en ağır basan karaktermiş gibiydi. her ne kadar sözde olsa da. bence önemli olan da bu. aglaya ana karakterlerin hepsi gibi oldukça hisli. derin duygular içinde olan herkesi seviyorum. ama eğer ki dostoyevski aşk kavramının gerçekliğinden söz açmışsa -şimdiye kadar okuduklarım arasında- bu hissi en güzel aglaya'nın hissettiğini hissettim. her ne kadar saf aşk kavramı gururdan uzak gibi görünse de aglaya'da durum böyle değil gibi. hırçınlıktan gelen bi gurur da olsa gerçekte yok öyle bir şey. aşk diye bir şey vae ise şayet. rogojin tutkulu bi karakter. tutkuyu tanımlayamasam da rogojin'de bulunduğunu biliyorum. tanımlayamıyorum çoğu şeyi.
    ... diğer entiriler ...