bugün
yenile

    29 ekim cumhuriyet bayramı

    4
    +
    -entiri.verilen_downvote
    efendiler yarın cumhuriyeti ilan edeceğiz! -mustafa kemal atatürk cumhuriyetin ilanından bir gün önce tarihe geçmişti elbette ama günün ve sözün anlam ve önemine binaen can dündar'ın mustafa filminden aklımda kalan hikayeyi buraya ekleyeyim. mazhar müfit anlatıyor; tarih 8 temmuz 1919 -mazhar, not defterin yanında mı? diye sordu. -hayır paşam. dedim. -zahmet olacak ama, bir merdiveni inip çıkacaksın. al, gel. dedi. nerede ise sabah olacaktı. fakat, o’nun yanında iken dünya, gecesi gündüzü olmayan bir dünyadan ibaretti. bundan dolayı, uyku ihtiyacı da yoktu. hemen aşağıya indim. not defterimi alıp geldim. o, hatıra defterime ve günü gününe her olayı not edişime hem memnun olur, hemde bazen şaka yapmaktan kendini alamazdı. -belleğimiz zayıfladığı zaman mazhar müfit’in defteri çok işimize yaracayak... derdi. defteri getirdiğimi görünce, sigarasını bir kaç nefes üst üste çektikten sonra: -ama, defterin bu yaprağını kimseye göstermeyeceksin. sonuna kadar gizli kalacak, bir ben, bir süreyya, bir de sen bileceksin. koşulum bu... dedi. süreyya da, ben de: -buna emin olabilirsiniz paşam... dedik. paşa, bundan sonra: -öyle ise önce tarih koy ! dedi. koydum: 7-8 temmuz 1919. sabah karşı . tarihi sayafanın başına yazdığımı görünce: -pekala... yaz! diyerek devam etti. -zaferden sonra hükümet biçimi cumhuriyet olacaktır. bunu size daha önce de bir sorunuz nedeniyle söylemiştim. bu bir. iki: padişah ve hanedan hakkında zamanı gelince gereken işlem yapılacaktır. üç: örtünmek kalkacaktır. dört: fes kalkacak, uygar milletler gibi şapka giyilecektir. bu anda istemeksizin kalem elimden düştü. yüzüne baktım. o da benim yüzüme baktı. bu gözlerin bir takılışta birbirine çok şey anlatan konuşmasıydı.paşa ile zaman zaman senli benli konuşmaktan çekinmezdim. -neden durakladın? -darılma ama paşam, sizin de hayal peşinde koşan taraflarınız var. dedim, gülerek: -bunu zaman gösterir. sen yaz. dedi, yazmaya devam ettim: -beş: latin harfleri kabul edilecek. -paşam yeter ... yeter.... dedim ve biraz hayal ile uğraşmaktan bıkmış bir insan davranışı ile: -cumhuriyet ilanını başarmış olalım da üst tarafı yeter! diyerek, defterimi kapadım ve koltuğumun altına sıkıştırdım. inanmayan bir adam davranışı ile: -paşam saban oldu. siz oturmaya devam edecekseniz hoşçakalın... diyerek yanından ayrıldım. gerçekten gün ağarmıştı. süreyya (yiğit) de benimle beraber odadan çıktı. fakat, burada ve bu anda olayların beni nasıl yalanladığını ve mustafa kemal’i doğruladığını, daha doğrusu mustafa kemal’in beni nasıl bir cümle ile susturduğunu ve utandırdığını açıklamalıyım. çankaya’da akşam yemeklerinde bir kaç defa: -”bu mazhar müfit yok mu, kendisine erzurum’da örtünme kalkacak, şapka giyilecek, latin harfleri kabul edilecek dediğim ve bunları not etmesini söylediğim zaman defterini koltuğunun altına almış ve bana hayal peşinde koştuğumu söylemişti.” demekle kalmadı, birgün önemli bir ders de verdi. şapka devrimini açıklamış olarak kastamonu’dan dönüyordu. ankara’ya döndüğü anda otomobille eski meclis binası önünden geçiyor, ben de kapı önünde bulunuyordum. manzarayı görünce gözlerime inanamadım. kendisinin ve yanımda oturan diyanet işleri başkanı’nın başında bir şapka vardı. kendisi ne ise? fakat kendisini karşılamaya gelenler arasında bulunan diyanet işleri başkanı’na da şapkayı giydirmişti. ben hayretle bu manzarayı seyrederken otomobili durdurttu. beni yanına çağırdı ve birden: -”azizim mazhar müfit bey, kaçıncı maddedeyiz? notlarına bakıyor musun?” günahıyla sevabıyla büyük bir önder m. kemal atatürk'ün kararlılığı ve deli cesaretine hayran kalmamak elde değil. "eyvallah paşam yarınlar bizimdir!" edit: imla
    ... diğer entiriler ...