aşk bilmeyenin konuştuğu, bilenin sustuğu şeyin adı. eğer ben burda size aşkı anlatıyorsam bildiğimden değil bilmediğimdendir. bilen söylemez, söyleyen bilmez, racon budur. yani aşık olan susar. aslında aşık susar diyemeyiz hani diyor ya; aşık susarsa helak olur, arif konuşursa. arif sırrı ağzından kaçırır, daha ona bir şey verilmez, malından mülkünden olur. aşık susarsa bir şey verilmez...
hz.fuzuli diyor ya hani;
ahu feryadın fuzuli incidibdir alemi,
ger belay-ı aşk ile noşnud isen koğandır..
madem diyor hani aşk hoş diyosun daha çok aşk istiyorsun o zaman neden ah ediyorsun? ama aşık ah etmezsede olmaz; mesela demiş ki "aşıkların esmahı ahtır." lise yıllarınızı aklınıza getirsenize sağ ön sırada oturan kıza aşık olduğunuzu, farkında olmadan ah çekişinizi.. ben aşkın ne olmadığını söyleyim siz aşkın ne olduğunu anlayın; aşktan bahsettiğimiz zaman birini sevmek lazım diye düşünüyoruz aşk bu değil..
hani kvp de araya kaynayan bir replik vardı bilenler bilirler; elife diyor ya
ben senin için yaşamayı göze almışım, işte aşk budur. biz ne yazık ki bir çok kavramlarımızı ucuzlattığımız için, aşkla; meyli, arzuyu, hevesi, karıştırdığımız için ve aşkın iki gönül arasında değilde iki vücut arasında olduğunu sandığımız için karıştırıyoruz, karıştırdığımız için ayrıştırıyoruz. öyle ise iki beden arasında değil, iki gönül arasındaki ilişki olan aşk hakikatta elbette o gönlü bize verene yöneliktir. ama biz bizden olan aynı cinsten alakaları daha rahat algılıyoruz ve zannediyoruz ki algılama yolları yalnızca 5 duyudan ibarettir halbuki 5 duyu bedene aittir. sezgi nerede? doğuş nerede?... öyleyse bizim sorumuz yanlış...