2005-2007 yılları arasında oyun değişti, evet. uzunların hüküm sürdüğü;temponun az ama bir o kadar bize zevkli gelen bir oyun oynanıyordu...
sonra değişti.
bir oyuncu, bir takım nba tarihine şampiyon olmadan, yüzük kazanmadan oyunu değiştirdiler. kuşkusuz
steve nashve onun etrafında toplanan takım
phoenix suns. ne alakası var diyeceksiniz şimdi, duyuyor gibiyim.
steve nash oyunun temposunu arttırmayı başardı, takımı koşturdu. uzunların daha esnek olması,
yao ming,
shaq gibi ayakları yavaş adamlardan daha çok havalı smaçlar basan bir oyuna geçirdi takımı bu adam. felsefesi,"6 saniyede hücum, yüksek tempoda basketbol!" oldu her zaman. kadroda şuan hala önemli tamamlayacı rollerde rol alan oyuncular vardı,
leandro barbosa,
boris diaw ve şuan aktif basketbol hayatını sonlandıran
shawn marion vardı. bu adamların hepsinde her şeyden azar azar var, marion'ın şut stiline rağmen bir estetik var. nash bu oyuncuları aldı, düşündü. şöyle bir sonuç ortaya çıkardı;
artık parkede daha fazla koşmalıyız, daha fazla üçlük atmalıyız.
öylede oldu, steve nash şuan oynanan atletizme dayalı basketbolun temelini attı. bu organizasyonun kırılma noktaları vardır, michael jordan'ın basketbolu bırakıp artık oyunda yeni kralın kim olacağını tartışmamız gibi. ne kadar daha sürer bilemem bu atletizme dayalı sistem ama şu bir gerçek, nash gibi bir oyuncu bir daha asla
nbaorganizasyonunda yer almayacak.