bugün
yenile

    aşık olmak

    4
    +
    -entiri.verilen_downvote
    yalnız çok güzel duygu ha. biz “medeni” insanlar hoşumuza giden ve karşılıklı etkilendiğimiz insanlarla gidip lak diye sevişemediğimiz için bunun uzun uzun evrelere bölünmesi ve en nihayetinde iki bedenin tek olması şahane. düşünsene, bir insan her şeyiyle sana güveniyor. ve o kişi ne annen/baban ne de çocuğun. en temelde hiç bilmeyip tanımadığın biri. ama nasıl oluyorsa işte, onu gözünden gözüne sakınıyor, iş ilerlediğinde her türlü sıvı değişimine giriyorsun. aynı bardaktan ananın içtiği suyu içmezsin, gidip sevdiğin kişinin her yerini yalıyorsun. babana küsüp bir ömür konuşmazsın, gidip elin kızı/oğlu için aşk acısı çekiyor, yerine göre yeniden birleşmek için cümle aleme rezil oluyorsun. güzel şey aşık olmak. mantıkla, fizikle, şunla bunla… her şey ama her şeyle bu kadar ters düşüp de insanı bu kadar iyi hissettiren başka bir duygu yok galiba. çocukken bir kızı sevmiştim. sırf onu görmek için her sabah erken uyanır, dünyanın en mutlu çocuğu olarak sokaklarda dolanırdım. sonra bir sabah yine erkenden uyandım ve onun ailesiyle yaşadığımız yerden gittiğini duydum. dünyam başıma yıkıldı. galiba, o gün bugündür nefret ederim erken uyanmaktan. bunu, şu an fark ediyorum. çünkü o gün o kadar çok üzülmüş, kendimi o kadar yalnız hissetmiştim ki, sanki dünya yıkılmış ve ben altında kalmıştım. işin kötü tarafı, bu durumdan hiç kimseye bahsedememiştim. o zamanlar cep telefonu ya da internet yoktu. bir gün o kızın evini normal telefonda aradım. şansıma, telefonu o açtı. sesini duyar duymaz göğüs kafesim kalbime dar geldi. hiçbir şey diyemeyip kapattım. galiba, o günden beri bu dünyaya hiç sığamadım. bunu da şu an anladım. gerçekten çok sevmiştim ama o kızı. yaşım ya 11 ya da 12’ydi. ömrümün en deli yıllarında en ağır yükü sırtladım. ve bir insanın bir diğeri için ne denli eşsiz ve değerli olduğunu canlı canlı yaşadım. ve o günden sonra her şeye temkinli yaklaştım. tüm güzelliklerin bir sabah bitebileceğine mesela. ya da insanın her şeye gücünün yetmeyeceğine. ama çok küçüktüm. ne dünyayı sırtlayıp götürecek kadar güçlü omuzlarım ne de mutsuzluktan çürümek üzere olan yanaklarımı saklayacak sakallarım vardı. şimdi geriye dönüp baktığımda pişmanım. sevdiğim kızı götüren taksinin peşinden bir sokak köpeği gibi dalağım patlayınca dek koşmadığım için. pişmanım. telefonu o açtığında “sana tapıyorum” deyip, işlenecek en büyük günahla insan olma kariyerime başlayıp bir bent gibi karşımda duran inanç kalelerimi tek bir cümleyle un ufak etmediğim için. olmadı. yapamadım. ama o zamanlar çok çok çok küçüktüm. bu yüzden çok üzgünüm.
    ... diğer entiriler ...