koyuvermek. salmak, akışına bırakmak.
dedem uçurtmacıydı benim. öyle meslek olarak değil. kendimize kadar yapardı. ben de ondan öğrendim zaten. üç tane odun, bikaç plastik poşet ve ip verin bana. hallederim.
küçükken dedemin evinin arkası çayırlıktı. uzun uzun kavak ağaçları vardı yan yana. şimdi bina yaptılar hep oralara. orada uçurtma uçururdum ben. koşarak uçurtmayı havalandırdıktan sonra da dedem bana bağırırdı. koyver, koyver diye. bu saatte soğuktan beynim sikilmiş olsa gerek, beynimde bu canlanıp ulan ipi sal diyordu adam şeklinde bir aydınlandım. koyvermenin ne olduğunu biliyorum. ama o zaman bilmiyordum.
şimdi koyvermelerin kralıyım. bana üç kavak çıtası, sağlam bir ip, bir de yırtık olmayan naylon verin. o uçurtmayı sizin götünüze sokayım. öyle bir koyvermek.