bugün
yenile

    asosyal itiraf

    -1
    +
    -entiri.verilen_downvote
    Bu bir itiraf değil, bir günlüktü şimdi. Fakat bir günlük olamayacak kadar yıllarımı kapsayacağını biliyordum. O yüzden bu bir itiraf; insanın kendi içindeki itiraz ve itirafları arasındaki o savaşta imzaladığı bir ateşkes… …anlaşma olmayan bir ateşkes, bitirmek zorunda olduğu; yenilgiyi kabullendikten sonra aslen kazandığını anladığı bir savaştan ölü doğan bir anlaşma. Bir antlaşma, tüm anılarıma bir anıt gibi dikildi. Bir iltifat olsaydı bir şeyleri sonlandırmak için sürüklemez, daha da önemlisi o şeyleri toparlamak için ördüğüm duvarları kendi üzerime yıkmak pahasına kendime ceza çektire çektire sırf bir iltifat olmadığı için sana da yaşatmazdım ki. Bir iltifat olsaydı savaşmazdım, kaçmazdım. Durmazdı beynim bunların arasında. İçindeki tilki ısırmazdı yılanın kuyruğunu, bir kedinin kuyruğuna basılması kadar sessizce çığlık atmazdı o yılan. Bir iltifat olsaydı bir şeyler beklemez, ne beklediğimi dahi bilmeden o şeyi duyar duymaz sana özel bir tepki vermezdim. Bir iltifat değildi, senin bana hissettirdiğin bir his de değil. Tamamen bir olgu gibi kapladı içimi. Ve zaman geçmek bilmedi. Bu olgu içimde umudu yeşertti, minik minik olaylardan meydana gelen tomurcukların çiçekleriydi. Umut ekip acı biçmek, derler bazıları, umudu ekmiyorsun. Umudu içime konduruveriyorsun ve ben senin toprağında yeşerebiliyorum. Her çiçek her toprakta yeşermez, derler ama ben bir kardelen olmama rağmen bu sıcak iklimde beyazı görüyorum. Umut ekseydin ve ben acı biçseydim vurduğun yerlerin menekşe olması gibi, dikenlerini kabullenirdim. Tüm morluk ve pembelikler, sen battıkça gülleşirdi. Yeşillenirdi zaman zaman; zaman geçtikçe her ezilmiş tenin geçmesi gibi geçerdi. Pastel renkleri de gözüme belki de ilk defa o denli alacalı görünürdü, şafağın benliğimden söküp göğü karanlıklaştırması da bu dünyada ilk kez alaca bir karanlığı kıpkırmızı hale getirirdi. Şehvet ve acı, freni patlayan bir arabanın çığlıklarıyla doğurduğu zevki meydana getirirdi. Şehvet bendim, acıysa sen. İlk defa yokuşa sürdüğüm bir aracın tekerleklerindeki sürtünme kuvvetinde süründüre süründüre öldürmek isterdim ruhumu. Öldürürdüm de, sonra bir yokuşa gömerdim. Dikiz aynası bir mezar taşı, sırf senin için ruhumun saçlarını nasıl süpürge ettiğimi, yana yakıla nasıl onları da cesedimle yok ettiğimi; ruhumun kimliğinin senin dışında kimsenin anlayamayacağı şekilde her bir telini nasıl o lastiklerle harap ettiğimi izle diye; geçmişimin gölgesinin sana yaktığı ışıklar o aynadan gözünü alsın ve beni unutama diye.
    ... diğer entiriler ...