bugün
yenile

    once upon a time

    2
    +
    -entiri.verilen_downvote
    Bununla birlikte bu başlığa dördüncü entry girişim oluyor. İş, okul, sınavlar derken çok vakit ayiramiyorum izlemeye (amaan fairy sen de arkandan at koşturan mi var sanki) hâlâ 1. Sezon 12. bölümdeyim. Şu ana kadar ki geldiğim bölümlerden en en en sevdiğim bölüm bu olabilir. Her bölüm de bir masal kahramaninin hikayesini diziye uyarlayarak anlatıyorlar. Bu bölümde de Güzel ve Çirkin (Beauty and the Beast) konusunu işlediler. Dizide Rumplestiltskin rolündeki adamın oyunculuğunu ne kadar çok sevdiğimi belirtmiştim son entrymde. Dizide kötü, çirkin ve karanlık güçlere sahip, güçlü bir karakteri canlandırıyor. Belle ile bir araya gelmeleri prensesin babasıyla birlikte yapmış olduğu anlaşma sonucu yanına alarak başlıyor. İlk başta evin işlerini, kendisine hizmetçi olarak aldığı kadına zaman geçtikçe farklı duygular beslemeye başlıyor. Belle'nin ona karşı yaklaşımı, şevkati, sevgisi kendisinin bir kalbi olduğunu ona hatırlatıyor. Zaman geçtikçe duygularının farkına varıyor ve ona güveniyor. Bir gün plan kurup Belleye kasabaya gönderip saman alıp gelmesini istiyor. Tabiki bunu yapmasindaki sebep özgür bıraktıktan sonra ona geri dönüp dönmeyeceğini öğrenmek. Belle ormanda yürürken kötü kraliçe Regina ile karşılaşıyor. Regina her şeyin farkında. Lanetli kötü kalpli bir büyücünün yanında olmasının sebebini ona soruyor ve zamanla kendisiyle bir bağ kurduğunu açıklıyor. Kötü kraliçe ise "Bütün masallarda lanetin bozulmasını tek bir şey bozar o da gerçek aşkın öpücüğüdür." diyerek bunu ona yapmasını söylüyor. Rumplestiltskin, Belle dönene kadar onu camda çaresizce bekliyor. Ve döndüğünü görünce çok seviniyor hemen aşağı inip hiç saatlerce yolunu gözlememiş gibi masasına geçip oturuyor. Belle geldiğinde "itiraf et dönmemi beklemiyordun, beni görünce mutlu oldun" diyor. Ve ona kendi hikayesini anlatmasıni istiyor. Yanına oturuyor, yakınlaşıyor ve öpüyor... Yavaş yavaş lanetin bozulduğunu görüyor. Gerçek aşkın olduğu kanitlaniyor. Rumplestiltskin bu durumdan hiç memnun kalmıyor. Çünkü o sadece hırsına, kötü kalbine o kadar bağlı ki hiç kimsenin onu seveceğini, onun kadar çirkin ve kötü bir insanla birlikte olmayacağını düşünüyor. Ama bir yandan da gerçek aşkı kendi gözleriyle yıllar sonra görüyor. Bu durum onu hem sevindiriyor hem de üzüyor. Çünkü yenildiğini düşünüyor. Bu kadar hafif bir duygunun en güçlü bir insanı aşağı çekeceginden korkuyor. Öfkesinden camları pencereleri kırıp döküyor. Evdeki eşyaları parçalıyor. Belleyi ise alt kata indirip zindana kilitliyor. Aradan günler geçiyor belleyi çıkarıp gitmesi gerektiğini söylüyor. Belle ise dönüp ona "gerçek aşkı sen de gördün, mutlu olabilirdin iyi bir hayat sürebilirdin. Lanetin bozulmasına izin vermedin çünkü yenildiğini düşündün. Hiç kimsenin seni sevmeyecegini düşünüyorsun. Sen aşk yerine güçlü olmayı tercih edip seçimini yaptın. Ama şunu asla unutma çok pişman olacaksın Rumplestiltskin. Elindeki karanlik güçler, kırık bir fincan ve boş kalbinde tek kaldığında bunları anlayacaksın." Yemin ediyorum izlerken ağladım ya. Neden bu kadar duygulandırdı bu beni bilmiyorum ama çok duygusal bir bölümdü. Gerçek hayata çok benzer yönleri vardı elbette. Bu yüzden de duygulanmis olabilirim. O kızın gözündeki gerçek sevgi ve aşk, kötü kalpli karanlık büyücünün bir kalbi olduğunu öğrenmesi ve gerçekten onu her haliyle sevecek bir kadının karşısına çıktığını görmesi. Narsist bir kişiliğe sahip insanların kendinden başka hiç bir şeyi düşünmeyip yoluna hep böyle devam ettiklerinde hayatın onlara hiç gülmeyeceği... Hepsi çok güzel işlendi gerçekten. Bu entrymi de şu sözle kısaca özetleyerek bitirmek istiyorum. (Rumplestiltskin ve Belle görsel) "Saygının, sevginin hatta şevkatin bile iyileştiremeyeceği insanlar var..." - Sabahattin Ali
    ... diğer entiriler ...