bugün
yenile

    ibraakadabra

    0
    +
    -entiri.verilen_downvote
    (#4588102) (#4590669) son karşılaşmamızın üzerinden aylar geçmiş, onu büsbütün unutmuştum. zaten kendini hatırlatmayan şey, unutulmaya mahkumdur bu hayatta. zihnim genel olarak unuttuğum şeylerin çöplüğüyle doluydu. bu çöplük sebebiyle, zihnim önemli şeyleri de anımsama görevini bırakıyor, hayatıma zor da olsa ayakta durmayı başaran 5 hafıza hücremle devam etmeye çalışıyordum. aradan geçen zaman hayatımda çok şeyi değiştirmişti. bahri askere gitmiş, hüsnü dayı ise onulmaz ve bulunmaz bir hastalıkla pençeleşiyordu. hüsnü dayı bir sabah uyandığında afedersiniz s*kinden kan aktığını görmüş, doktora görünmüştü. başlarda boşaltım sistemindeki bir problemden şüphelenen doktorlar, böbreklerin ve üretranın görevini yerine iyi bir biçimde getirdiğini görünce, bu ihtimali elemişlerdi. o günlerde mahallede ve hüsnü dayının kahvehanesinde konuşulan tek konu, hüsnü dayının, yine afedersiniz, s*kinden neden kan geldiğiydi. uzun ve yorucu hastane günlerinin ardından doktorlar, herkesin diline düşen o tanıyı koymuşlardı. hüsnü dayı 50'sinden sonra antropoza girmesi gerekirken, kaydırma yapmış, bütünüyle ters bir yöne girmişti. evet, hüsnü dayı regl oluyordu... bu haber biraz da bizim boşboğaz bahri'nin sayesinde, mahalleye bomba gibi düşmüş, full artı full maskülenitesi çok derin ve kanlı bir yara alan hüsnü dayı ise insan içine çıkamaz bir hale gelmişti. dayımız hayata küsmüştü... hatta yine bahri'nin anlattığına göre, geceleri evinden cash flow'un müziğinin sesi geliyordu. hüsnü dayının, nutellasına doğradığı ülker çikolatalı gofreti kaşıklayarak, battaniye ve sıcak su torbasına sarılı, sabahları zor ettiği yine konuşulan dedikodulardandı. işte kahve de bu sebeple uzunca bir süredir kapalıydı. mahallemiz gülsek mi üzülsek mi ikileminde gidip gelirken, hüsnü dayı kelimenin tam anlamıyla kan ağlıyordu. bahri ise o günlerin ertesinde, yıllardır as.iz'le olan köşe kapmaca oyununu kaybetmiş, nihayetinde 32 yaşında bir asker kaçağı olarak askere alınmıştı. son konuştuğumda as.iz.lere, kendilerini bırakmaları için rüşvet teklifinde bulunduğu için askerliği 1 ay daha uzatılmıştı. bahri'nin anlattığına göre, askerler bu teklif karşısında önce şaşırmış, sonra hunharca gülmüş, bir sonraki hamlede parayı almış ve bahri'yi umutlandırmış, nihayetinde ise bahri'yi bir temiz dövüp, hakkında tutanak tutmuşlar. tuvalet temizleme cezaları ise cabasıydı. ben de o günlerde hem kahveye gidememenin, hem de bahri'siz kalmanın vermiş olduğu bunaltı ile şehrin sokaklarını köşe bucak, amaçsız ve apansız geziyordum. o dönemde, yıllardır özellikle bahri ve birkaç arkadaş yüzünden uzak kaldığım entelektüel ortamlara hızlı bir giriş yapmıştım. içimdeki sanat aşkı yeniden yanmaya başlamış, şehirdeki underground rap olarak tabir edilen, 3 erkeğin 5 erkekle flörtleştiği, ter, testosteron ve sigara kokusundan nefes alınamayacak konserlere katılıyor ruhumu dinlendiriyor, youtube'a koyduğu videoları 78 kişi tarafından izlenen çağımız ulemalarının, haydi bir de kitap yazayım diyerek giriştikleri edebiyatı sikme serüvenlerinin son durağı olan kitap söyleşilerini, hiç sıkılmadan ve ağzım açık biçimde dinliyordum. o günlerde adeta sanat şeyhlerinden feyz alıyor, eski nitelikli günlerime dönüyordum. taze bahar yelinin esintisi etkisinde, dünya serin bir nefesle yeniden doğuyormuşçasına güzel ve ferahlatıcı bir gündü. o gün erkenden yine sokaklara düşmüştüm. sokakta gezinirken birkaç saat sonra başlayacak bir söyleşinin posterini gördüm. konu benim için sıradışıydı, bu sebeple söyleşinin posterini görür görmez katılma isteği duydum. söyleşiye gittiğimde masanın karşı tarafında onu otururken görmeyi hiç ummuyordum. zaten onu umulmaz bir unutkanlıkla unutmuştum. anladığım kadarıyla sonunda yazdığı seks hikayelerini bir kitap haline getirmişti. "sekssizliğin insana kattığı 31 olgunluk"tu kitabının ismi. bu gelecek vadeden genç yazarın o olmasını hiç ummamıştım, zaten önceki karşılaşmalarımızda da ona ismini, cismini sorma fırsatını hiçbir zaman bana vermemişti, bu sebeple posterde gördüğüm isim bana hiçbir şey çağrıştırmamıştı. karşılaştığım şey, benim için şoke ediciydi. onu bu kadar nezih bir ortamda görmeyi ummuyordum. diğer tesadüflerimizin aksine, bu kez şaşıran taraf ben, anlamsız bakan gözlerle izleyen ise oydu. bir an toparlandım, o da kendini toparladı. şimdi ise, anlamsız bakan o hin gözlerine, kibir dolu 'yaptım sonunda' dercesine bakan bir ifade gelmiş oturmuştu. kalabalığın içerisinde (2 kişi) ona doğru hareket ettim, demek sonunda kitaplaştırdın dedim. evet dedi, yarı kibir yarı utançla. ikinci kitabının hazırlıklarını yaptığını, bitme aşamasında olduğunu anlattı. hatta sana bir sır vereyim, kitabın ismini ilk sen duy dedi. yayınlanacak 2. kitabının ismi, nasıl ibne oldum imiş. ne yapsa da bir türlü kadınlarla beraber olamayan çirkin bir erkeğin, sonunda kadınlardan vazgeçerek erkeklerde şansını denemesini anlatan hüzünlü bir hikaye olacağını söyledi. nedense kendisinden söz ediyormuş gibi hissettim, içimi bir korku almaya başladı. zaten her karşılaşmamızda bana bu kadar ilgi göstermesini de garipsiyordum. neden sonra, istersen kitabın taslaklarından bir kopyayı sana hediye edeyim, benle evime gelirsen dedi. kafamda bir an pul koleksiyonumu göstereyim diyen kerkenezler canlandı, tövbe tövbe. bu sohbet artık benim için katlanılmaz bir noktaya gidiyordu. dehşete düşmüş biçimde bu kez ortamdan koşarak ben çıktım. koşarken bağırdığımı söylediler. "ibne olmayacaağğıııımmm."
    2nicki başlıkta görür görmez senin yazdığını anladım jawjansj - fairykiz 08.10.2023 22:06:33 |#4622410
    ... diğer entiriler ...