bugün
yenile

    aşkın tek kelimelik özeti

    3
    +
    -entiri.verilen_downvote
    (bkz: korku) herkes için geçerli değil belki ama aşık insan modern zamanda tam bir loser'dır bana göre. ve kaybede kaybede artık yeni ufuklara yelken açmaktan korkar. ilk aşık olduğumda beş yaşındaydım. makbule ablaya aşık olmuştum balkonda sofra bezi silkelerken. mahmur yüzüyle balkona çıkmış, sofra bezi silkeliyordu. ama anlatılmaz bir şekilde ya. sanki kuğular gölde bale yapıyordu, sanki bir osmanlı prensesi balkondan mendilini düşürüyordu. öyle efsane bir sahneydi. sonra bizim köyden berduş adem'e kaçtı makbule abla. iki hafta sonra düğününü yaptılar. daha beş yaşımda berduşun biri önüme geçti yani. sonra okula başladık falan. ayıptır söylemesi küçükken kafa basıyordu, ilk kurdeleyi ben almıştım. hoca çıkarıp sınıfta alkışlatmıştı. tahtaya çıkıp beni alkışlayan kişilere bakarken onu gördüm. mehtap'ı. tombul bir kızdı. bir tek o alkışlamıyordu. e tabi ben de aşık oldum. çaktırmamaya çalışıyordum ama sanırım okuldakiler ve bizimkiler anlamıştı durumu. dalga geçip duruyorlardı. sonra 17 ağustos 1988 depremi oldu. mehtap enkaz altında kalıp yaşamını yitirdi. yaşım 10. kimse bilmez ama memlekete her gidişte giderim mezarına. o beni alkışlamadı ama olsun. zaman akıp giderken geldik liseye. kahrolası bir ergen olduğum zamanlar. öyle kasaba okulundaki gibi fiyakamız da yok. anadolu lisesindeyiz çünkü. kanımda oksitosinler tavan yapmış, hayata tutunmaya çalışıyorum. bizim ev ebesinin şeyinde. (uzağında) olduğundan her gün neredeyse iki saat yol çekiyorum servisle. ama usta iki saat yol bile yetmiyor namussuzum. akıyo gidiyo yollar ya. niye çünkü serviste melek var melek. bi biniyorum sabah servise. herkese günaydın falan, hemen hemen geçiyorum arka koltuğa. başlıyorum uyuma numarası yapıp onu seyretmeye. sonraları ufaktan bir soruşturma... bizim bir alt sınıfta, çıktığı falan olmayan, (bu çıktık kelimesini bulanın teee...) kendi halinde bir kızcağız diyorlar. işte bu be diyorum. diyorum demesine de, sürekli ezik triplerindeyim o zamanlar. (çaktırma şimdi de durum pek farklı değil) benim gidip melek'le diyaloğa girmem falan imkansızın ötesinde bir şey. öyle bi dünya yok yani. ne yapıyorum ben de. platonik takılıyorum. en piç ve en iyi arkadaşıma bile söylemiyorum. ama tabi piç ve en iyi arkadaş olunca anlıyor pezevenk ve gidip kendisine durumu bildiriyor. sonra bana gelip "olum hafta sonu dersaneden önce konuşcanız ayarladım ben raaad ol." diyor. yüzene karşı küfür edip, öfkemi haykırsam da piçin boynuna sarılmamak için zor tutuyorum kendimi o zamanlar. hafta sonu hemen düşüyorum dershanesinin önüne. otobüsten bir iniyor. aklım gidiyor usta. öyle bir yere bakardı ki mübarek kız. içim titrerdi şerefsizim. pert olurdum be. tam bir masume usta. (ne güzel günlerdi ya.) sonraları o pis ve iğrenç tabirle "çıkmaya" başladık. sanırım o da benim gibi biraz ezik ve sessiz olduğundan kimseye de söylemedik. sadece melek, ben ve bizim piç biliyordu. neyse uzatmayalım; sonraları çoğu ergen ilişkisinde olduğu gibi sonlandı o ilişkide. bi gece yine klasik ayrılık mesajlarından attı melek. “sen çok iyisin ama, dersler, yaşımız, ve bir sürü ottan boktan şeyler var, bu yüzden ayrılalım.” özeti bu. eee tabi ondan sonra ne oldu. ne olacak; bir iki hafta zorlamalar, zorlamalara gelen kırmamaya çalışan cevaplar, bir iki hafta sonra daha kırıcı cevaplar ve en sonunda da cevapsız sorular. velhasıl kelam deep of the man'in kaderi değişmemişti ve tekrar başa döndü. ama zaman durmadı ve gösteriyordu ki bundan sonra da durmayacaktı. sonra gittik üniversite falan da bitti hayata atıldık. büyüdük lan! ottan boktan bir sürü derdimiz olmaya başladı. faturalar, tayinler, zamlar, evlenme baskısı vb. bir sürü boktan şey. etrafımdaki herkesin sürekli bul bi hatun evlen baskısı artık tepemin tasını attırmaya başlamıştı. bu arada meleğin'de evlendiği haberini alalı 3 yıl olmuştu. açıkçası onu unutmaya da başlamıştım. çünkü evlenene kadar hala bir umudum vardı ama umut kalmayınca telaş ta bitti sanırım. yine de birine aşık olup aynı hüsrana uğramamak için elimden geldiğince kadınlardan uzak durmaya çalışıyordum. taa ki bir sabah uyanıp lavaboya gittiğimde. klozetin içinde ev arkadaşımın bırakmış olduğu ve sifonu çekip göndermek istemediği eserini görene kadar. gördüğüm şey sanki onun eseri değildi de. kendi hayatımdı. ordaydı işte ya bana bakıyordu. tasvir edilemeyecek kadar iğrençti ve kaybolup gitmiyordu. hani bazen "eh yeter bee." diyerek gaza gelip bir şeyler yapmaya çalışırsınız ya. annemi aradım evlenmek istediğimi söyledim. şaşırdı ve sanırım küçük bir kalp krizi tehlikesi atlattı. iki saat sonra tekrar aradı annem. "falanca kişinin bir kızı var, öğretmen, çok hanımcıkmış oğlum, çok ta güzelmiş, bi konuş ne olur." dedi. "höh anne bu ne hız yaa." diyerek sinirlenmiş rölü yaptım ama tel numarasını da aldım. yeter la sohaaarım böyle işe deyip, kıza mesajı attım. face'den de ekledim. başladık konuşmaya. sonra hafız tabi gönlümüz aç kaç yıldır. la insan gibi sevmiyoz ki sevince, illa köpek olucaz. neyse; başladık konuşmaya, birbirimizden çok etkilendik. yani ben çok etkilendim, o da etkilendiğini söyledi. etkilenmiştir herhalde. sürekli "ne kadar iyisin yaa" deyip dururdu. ben de "iyi ya seviyo lan bu kız" falan derdim kendi kendime. ama sonraları tabi benim durum etkilenmeyi aştı. müjgan'a aşık olmuş sadri alışık gibi dolanmaya başladım ortalıkta. tabi yaş artık 30'a dayanmaya başladığından, "oğlum çok seviyorum yaa." muhabbeti de yapamıyoruz. annemin sorularına, "bilmiyorum anne ya, olursa olur, çok ta önemli değil." vb cevaplar veriyorum. ama aslında biliyorum ki; olmazsa hayatımdan bi beş sene daha gider minimum. çünkü deep of the man olmak bunu gerektirir. eveeeet. son hikayemizin sonu da tabi ki aynı şekilde bitti. hanımefendinin ailesi doğuya tayin olma ihtimalim ve düğün yapmak için henüz 50.000 liramın olmaması sebebiyle (evet tam olarak rakam verdiler) bu ilişkiyi onaylamadı. yani deep of the man'a yine kapı gözüktü. o yüzden benim için aşk demek "korkmak"demektir. çünkü içimde oluşturduğum kendi yalnızlığım, içine başkaları tarafından düşürüleceğim bir yalnızlıktan her zaman daha iyidir.
    ... diğer entiriler ...