bugün
yenile

    farz edin ki babanız bunu okuyor

    5
    +
    -entiri.verilen_downvote
    annem geçen bizim için, bunların inatlaşmaları hiç bitmez dedi. ikimiz de güldük. inatçılığımı senden almışım, insanlara hoşlanmadığı gerçekleri söylemeyi de senden almışım, gereksiz atarlanmaları bile senden almışım. hatta kafamı attırana, konumu ve kim olduğu fark etmeksizin siktiri çekebilmeyi de senden almışım. anneme benzetirler beni, saçlarım, kaşlarım vs biliyorum ama ben en çok senin kızınım. babanın bir kere bile, bir derdin mi var diye sormayışının acısı nasıl oturduysa içine ablamların ya da benim yüzümüzü biraz dalgın görsen hemen gelirsin, bir derdin mi var, anlat hadi diyerek. genel olarak arkadaş gibi takılırsın bizle de o baba çizgisini de aşmazsın. ben mesela hiç dayak yemedim senden. ablamlar da öyle. üçümüzün dediği tek şey vardır, babamın bakışı yeter. dövüp sövmezsin ama senin o ters bakışın bizi susturmaya yeter. mesela pat küt saydırmazsın bize hiç. ortalık duman olur, annem, ablamlar birbirimize gireriz. herkesi ayırıp tek tek ağzımıza sıçarsın bağırıp çağırmadan. hayatın boyunca kazık yedin biliyorum. hem de ciğeri beş para etmez insan müsveddeleri tarafından. hepsi de arkandan atıp tutardı ama karşına geçince elleri ayakları dolanırdı. çocuk aklımla bilirdim, senin sessiz kudretinden nasıl korktuklarını. ufak tefek bir adamsın, ben doğmadan önce geçirdiğin ölümcül kazadan sonra hafif de topallarsın ama senden daha kalıplı adamlar bile korkar senden. deli kuvveti var çünkü sende. genel olarak sakin bir adamsın ama sinirlenince asla geri adım atmazsın. bu huyumu da senden almışım bak. karşımdaki ağzımı burnumu bile dağıtsa, o geri adımı atmak öyle ağrıma gider ki ölmeyi yeğlerim. herhalde vaktimin çoğunu seninle geçirdiğim için böyle oldum. çocukluk anılarımın çoğu seninle. birlikte bütün jackie chan ve sylvester stallone filmlerini izlerdik. oturur kucağına senle gs maçlarını izlerdim. kelime avını öğretmiştin mesela bana. yüzmeyi öğretmeye çalışmıştın. zorla çarpım tablosunu öğretmiştin. matematiğe kafamın basmadığını anladığında bıkkınlıkla matematik çalışmalarından vazgeçmiştin. bak, bi o yönüm sana benzemiyor işte, bende sayısalcı kafası yok. belki de ilk hayal kırıklığını o zaman yaşattım sana. ya ben sana hasta rolü yapardım sırf hastaneye götür diye. çünkü ordan hastanenin yanındaki konservatuara götürürdün, çalışma arkadaşlarını ziyaret etmek maksadıyla. beni hep dokuz eylül'ün güzel sanatlar fakültesinde gezdirirdin, heykelleri, vazoları, tabloları gösterirdin ,o kulak tırmalayan piyano konserime bile katlanırdın, sırf bunun için rol yaptığımı bile bile hep götürürdün yine de. bi keresinde bana, sen ablanlardan farklısın demiştin. birisi sövseler bile sesini çıkarmaz, diğeri incir çekirdeğini doldurmayan şeylerden kıyametleri koparır. sense durduk yere kavga etmezsin demiştin. ama insanların hoşuna gitmeyen gerçeklerini yüzlerine vurma gibi bir huyun var, bazı şeyleri görmezden gelmen lazım, yoksa çok kavga edersin demiştin. o zamanlar kızmıştım sana. ama zamanla anlar oldum seni. fakat bunu sen de yapıyorsun. belki de kendinden bildiğin için dedin. bi de hep şey derdin bana. kızım senin başını belaya sokmadan duramadığın bi gün yok mu ajdjjdjf! ama en çok şu huyunu seviyorum. ne bok yersem yiyeyim hep ilk önce nedenini dinliyorsun. ve hep hepimiz gençtik, hepimiz hata yaptık, diyorsun ya, sağol baba.
    ... diğer entiriler ...