bugün
yenile

    senin korkularını benim inceliğimi

    4
    +
    -entiri.verilen_downvote
    Necip Fazıl Kısakürek'in "beklenen" şiiri için Türk edebiyatında beklemek üzerine yazılmış en iyi şiir denir. Bence biraz abartı bir ifade ama yine de beklemek üzerine yazılmış iyi bir şiir. Gerçi genel geçer bir şekilde böyle bir kaide var mı bilmiyorum. İlber Ortaylı söylemişti bunu. Bu ihtiyarın da her bok hakkında fikri var. Sallıyo da olabilir. Beklenen şiiri beklemek üzerine yazılmış en iyi şiir mi bilmiyorum. Takdir edersiniz ki konumuz da bu değil zaten. Ama nasıl girizgah yapılır ben komple unuttum. Bana soracak olsaydınız eğer(niye soracaksanız artık) hiç abartmadan söylerdim: Senin korkularını benim inceliğimi şiiri, Türk edebiyatında ayrılık üzerine yazılmış en iyi şiirdir. Bu benim için neredeyse nesnel bir durum. Öznel olarak da bu şiir tek başına hayatımı değiştirmiş bir şiir olabilir. Neden ve nasıl hayatımı değiştirdiğini anlatmayacağım. O başka bir entrynin konusu olurdu zaten. Ben bu şiiri okuduğumda ayrılığı iliklerime kadar hissediyorum. Hiçbir ayrılık acım olmasa bile dizelere gizlenmiş o parçalanmış benlik hissi durduk yere canımı sıkıyor. Bunu kağıt ve kalemle başarabilmek muazzam bir şey olsa gerek ya. Bence şairlerin çoğu yalan söylüyor. Gerçekten böyle bir ayrılık hissiyle mi yazıldı yani bu şiir? Olm gerçekten çok kötü yani. Yani ne bileyim bu adam sonra nasıl hayata devam etti o zaman? Rabbim sen bir daha yaşatma, düşmanımın başına verme gerçekten ya. Tövbe bismillah şiirin son kısmını aşağıya ekleyeceğim. Tam o kısmı okurken benim boğazım düğümleniyor. Çok zor olsa gerek. Belki ölümün ağırlığı kadar belki ondan bile zor. Bir de kendi içinde öyküler barındıran şiirleri ayrıca severim ben. İsmet Özel'in şiirleri öyledir mesela. Çoğundan uzun metraj bir film çıkartılabilir. Bu şiir de öyle. Şükrü Erbaş şiirinde bir de bahsettiği kadının gidişinin bir ayrılık değil yalnızca toplama işleminin bir sonucu olduğundan bahsediyor. Aslında nerede, nasıl ve ne zaman terk edildiğini anlatıyor. O kısımlar da çok iç burkan detaylarla dolu. Başını sonunu at, ortasında bir öykü var. O öykü biraz kış uykusu filmini andırıyor. Filmi çekilse muhtemelen kış uykusundan bin kat daha iyi bir film olurdu. Ama en çok Banu Özyürek'in "bir günü bitirme sanatı" kitabındaki "unutulmaz peruk" öyküsüne benziyor bu şiirdeki hikaye. Kitabı yarım yamalak hatırlıyorum. Unutulmaz peruk ismini hiç hatırlayamadım internetten falan buldum. Ama o öyküyü okuduğumda hissettiğim şeyi bu şiiri okurken de hissediyorum. Ben çok hisli bir insanım, bir çok şey hissederim ama genellikle anlatamam. İdare edin artık. Muhteşem bir ayrılık şiiri demiş miydim. Ayrılık üzerine bundan daha iyi bir şiir varsa gösterin onun kusurlarını ortaya çıkartayım ve bu şiir yazılmış en iyi ayrılık şiiri olarak kalmaya devam etsin. Bir de ömür hanım'la güz konuşmaları var. Onun hakkında da çok konuşmak isterim. Şaka maka bu şükrü erbaş baya iyi yazar galiba ya. Yeterince övmüyoruz sanırım. Neyse çok da önemli değil zaten. --- spoiler --- ne mi yapacağım bundan sonra? ayak izlerimi silmek için sana gelen bütün yolları tersinden yürüyeceğim önce. şiir yazmayacağım bir süre, fotoğraflarını güneşe koyacağım, bir an önce sararsınlar diye. hediyelik eşya satan dükkanların önünden geçmeyeceğim. senin için biriktirdiğim yağmur suyunu, bir gül ağacının dibine dökeceğim. falcı kadınlara inanmayacağım artık. trafik polislerine adres sormayacağım, geleceğe ışık düşüren bir gülüşle gülmeyeceğim kimseye.... ne yapacağımı sanıyorsun ki? tenin tenime bu kadar sinmişken, ömrüm azala azala önümden akarken, gittiğin gerçek bu kadar herkese benzerken.. senin korkularını, benim inceliğimi doldurup yüreğime, bıraktığın boşluğu yonta yonta binlerce heykelini yapacağım. --- spoiler --- lan olm...
    ... diğer entiriler ...