bugün
yenile

    takıntı

    3
    +
    -entiri.verilen_downvote
    ooo kalem oynatmalık başlık. olur olur, yeriz. t: insan fıtratının en yaygın defosu. bu kavramı giriş - gelişme - sonuç olarak ele aldığımda benim perspektifimden şöyle bir tablo çıkıyor ortaya; "takıntı" tabiri insana en çok yaraşan kavramlardan biri. çünkü duyduğun anda bile temiz değil, kirli. berrak bir kelime hiç değil, gayet gri. sevgi öyle bir kelime değil mesela, son derece parlak ve sevecen. ama takıntı resmen bir hastalık, bir kusur, bir dert, bir bela... nerede bir takıntının var olduğunu duyarsak duyalım, kendimizi şaşırmaya hazır etmeye başlarız daha takıntının ne olduğunu spesifik olarak bilmeden. bizzat yapmasak bile farkında olmadan yaparız bunu. içimizden kendimize şunu deriz; hazır ol olm louis, birazdan şaşırabilirsin. çünkü takıntılar böyledir, çoğu zaman pürüzlüdürler. tek seferde kabullenemezsin, sindirmen gerekir. daha önce duyduğun, bildiğin bir şeyse bile şaşırabilirsin. çünkü nadir görülen bir şey baş göstermiştir, ona şahit olacaksındır. sende olmayan(?) ama karşındaki insanda olan garipsenebilir bir şey göreceksin. kendi durumunu o kişiyle mukayese edeceksin, empati yapacaksın, yaşamadan deneyimleyeceksin. sonra daha da yadırgayıp daha da makul karşılamayı öğreneceksin o şey her ne ise. ya da zaten sende de olan bir takıntıya şahit olacak, yalnız olmadığını görecek, bu sefer de ikinizi bir edip diğer insanlara şöyle bir bakacaksın. ulan diyeceksin, bir biz miyiz bu hâlde olan? iyi de neden? dağ gibi adamlarız, düştüğümüz kuyuya bak... . evvela şunu itiraf etmekte yarar var, her insanın en az bir takıntısı vardır. ama makro ölçekte, ama mikro ölçekte. ama az, ama çok. ama faydalı, ama zararlı. kumandayı televizyona paralel bir şekilde bırakmak da bir takıntıdır, cengiz atay'ın eyşan'a duyduğu aşk da bir takıntıdır. merhametli değildir cengiz, bencildir. yaşadığı şey aşksa da makul bir aşk değildir o yüzden. aşık adam merhametli olur, sevdiğine zeval vermez. ama sen öyle yapmadın dimi cengiz? her neyse konu dağılmasın, şimdi ezel'e girersem çıkamam hdjasgkdhfasd insan olmak takıntılı olmak demektir. çünkü insan asla kendi hayatındaki en güçlü kavram olamaz. ona zayıflıklar lazım. zaaflar lazım. kusurlar lazım. çapı kadar hazlar lazım. insanın kendini insan olarak hissetmesi için, tanrı olmadığını açıkça kendine göstermesi; basitliğini kendi yüzüne vurması lazım. bu mesela tam olarak bu aşamada devreye giriyor. (ki tanrı kompleksi de bir takıntıdır xd) takıntıların bünyemizde şöyle bir etkisi var, insanın takıntısı çoğu zaman en güçlü düşmanlarından biri. x kişinin y takıntısı var diyelim. x ne yaparsa yapsın, ne kadar zengin ve güçlü olursa olsun, y takıntısı onda olduğu sürece iki tarafın güçlerini kafaya kafaya tokuşturduğumuzda y > x... çünkü y bir hayalet. y aslında yok. y ölümsüz. y giderilebilir ama yok edilemez, en fazla halının altına süpürülür. fakat x öyle değil, x olmazsa y de olmaz. x'in kendine yaptığı en net kötülük y'yi var etmek. çünkü onu yok edemez. (takıntının türüne göre edebilir gerçi ama bu başka bir konu, istisnalar kaideyi bozmayacağı için genel konuşuyorum şu an.) açıkça bir örnek vermek gerekirse, kurtlar vadisi'ni izleyenler deve tuncay'ın mikrop takıntısını bilirler. tuncay kantarcı isterse vadi'nin baronu olsun, hatta abartıyorum 97. bölümdeki "amon" olsun, mikroplar hâlâ tuncay abimizin kabusu olacaktır. yaptığın hatalar kadar büyük olmadın diyor ya sago, o hesap işte. objektif bakarsak takıntılar bizim en sürekli hatalarımız. . gelelim fasulyenin faydalarına. takıntısız bir varlık olamayacağımız için hayatımızı buna göre kurgulamamız gerektiği kanaatindeyim. yani takıntılar seni bulmadan, sen kendi takıntı eşiğini bulup, kendine uygun dengelemeyip yapıp, faydalı takıntılara kendini yönlendirmen gerekiyor. aksi takdirde olay saçma sapan yerlere gidebilir. emsal olarak şu; (#4470738) olayda kıza dadanıp, kızın babasına kızı şikayet eden sapık orospu çocuğu da takıntılı biri. benim de kısmen başıma gelmiş bir şey olduğu için bu konuyu rahatça örnek verebiliyorum. bir insanı takıntı yapmak takıntı türlerinin en kötülerinden biri. at gözlüğünü sadece kafalarına takmıyorlar, kalplerine de takıyorlar çünkü. akla vicdana sığmayan şeyleri o kadar pervasızca yapmalarının takıntıdan ziyade bir izahı yok. dedim ya takıntının birçok türü var diye. bunları saymaya gerek yok. yönelimlere dikkat etmemiz yeterli olacaktır. zira bir makamı/mevkiyi kendine takıntı edinmiş biriyle, sadece bir sigara markasına kendini bağımlı yapmış; o markadan günde en az x adet kadar sigara içmeyi kendine tenkit etmiş biri arasında pek bir fark yok. sonuçları açısından değil, yönelim açısından. tespitim o ki; makul takıntılar edinemediği için ilk fırsatta aşağılıkça takıntılar edinen bir yığın insan var. örnek o yüzden kendi takıntılarımızı kendimiz atamalıyız. ben mesela kendimi 36.5 numara aya... şaka şaka. günde 30 sayfa kitap okuma olur, yapboz olur, sudoku olur, hangisi size hitap ederse işte. bu saydıklarım bir çırpıda aklıma gelen, kısa vadeli, çok çabuk tamamlanabilir görevler. seviyenizi tespit edip ona göre kendinize bir takıntı programı yapmak size kalmış. tabii gerçekçi hedefler belirlenmeli. "20 yaşına kadar 3 ülke gezmiş ol ✍🏻✍🏻✍🏻" falan demeyin. pazartesi diyete başlayıp salı bozmanız daha oluru olan bir şey çünkü. uzun vadeli takıntıları kendinizi geliştirmeye yönelik belirlemeniz lazım. mesela yüzme konusunda eksiğinin olduğunu mu düşünüyorsun? kendine en yakın spor merkezine gidip benim selamımı söylüyorsun. onlar da sana bön bön bakıyor. sonra yüzme kursuna yazılıyor, 2 ay boyunca her hafta sonu akşamı 2 saat kadar kursa gidiyorsun. 2 ay içinde yüzmeyi kendini tatmin edecek seviyede öğrenmezsen gel beni yastıkla döv. (aynı mantıkla yabancı dil ya da bilgisayara dair bir şeyleri de kendine takıntı yapabilirsin, o sana kalmış.) her neyse. özetle, bana göre her insanın takıntı kotası var. takıntılarımızı kendimiz belirleyip takıntı konsantrasyonumuzu doğru şekilde harcarsak aslında aleyhimize olan bu durumu bence lehimize kullanabiliriz. rte'yi kendine takıntı yapacağına git spor yap, en azından merdivenden düşünce götü başı dağıtıp hastanelik olmazsın. (bkz: krizi fırsata çevirmek için kriz yaratmak) (bkz: kavgayı sevişerek sonlandırmak için kavga çıkartmak) bu arada haz verici şeyleri takıntı yapmak da uzun vadede monotonluğa yol açacağı için o şeyin etkisini yok ediyor. yani hedonist arkadaşlar bir zahmet kullanmasınlar bu reçetemi, onlara zarar çünkü. siz zaten siktirin gidin lan hödükler, size anlatacak bir şeyim yok benim. hıh. son olarak ne olur ne olmaz ikazımı yapayım da olay benden çıksın. YATIRIM TAVSİYESİ DEĞİLDİR! dikkat edin bu olay ters tepmesin. birkaç ay sonra beni bulup "ulan senin yüzünden takıntı dozajım yükseldi, şimdi hafif takıntılar bana işlemiyor. son raddeye geldim, insan eti yemek istiyorum!" demeyin. öyle bir ihtimal her zaman var çünkü. yamyamlık bizlere çok da uzak bir şey değil... - (#2342130) not: ellerini yıkama takıntısı ayarında olan güzel insanlara selam olsun. . edit: al işte
    0eyşan'a* - fak 29.10.2022 23:01:38 |#4473533
    1eşyan ne ya hajshfagsah düzelttim, ikaz için teşekkür ederim :d - louis froziel 29.10.2022 23:03:51 |#4473535
    0rica ederim .d - fak 29.10.2022 23:07:34 |#4473540
    ... diğer entiriler ...