bugün
yenile

    yalnızlık

    0
    +
    -entiri.verilen_downvote
    Yalnızlığın; insanın asla söküp atamadığı, doğum lekesi gibi sürekli üzerinde taşımak zorunda kaldığı bir şey olduğunu fark ettim çölde. Çöl diyorum, çünkü kamufle olabilmemiz için ekilmiş ağaçlar dışında göz alabildiğince uzanan çıplak arazide kaktüsler, engerekler, kocaman örümcekler ve akrepler dışında bir bok yoktu. Bir de, koca koca arılar. Konu bu değildi. Dağıldım. Ondan önce, hiç de öyle yalnız biri olmadığımı; hayatımdaki yüzlerce folyo karakterin yanında, en az 15-20 tane dişe dokunur insanın olduğunu düşünür, mutlu olurdum. Yanılmışım. Öyle duygusal bir top olduğumu düşünmeyin. Hastaneye gidemediğim halde kırık bir parmağın, tonsilitin, üzerine bir de akciğer enfeksiyonunun birlik olup da deviremediği biriyim. Sadece bazen biraz kırılgan oluyorum sanırım. Bu zamanlada anlatmak hafifletiyor. O yüzden anlatıyorum. Dağıldım. Konuya gelelim. Fiziken zor şartlar yaşadığı zamanlar, insan aranmak ister. Zaten insanın eli kolu bile boş zamanda sallanır. Bacağınız bile mesela, uzun süre durduğunda istemsizce "Şşşt, ben buradayım." diye sallanmaya başlar. Ben de aranmak, merak edilmek istedim. Zaten yeni numaramı bilen 10 kişi yoktu. Bir kaçı hariç hepsi aradı. Arayanların büyük çoğunun; karşılıklı bir diyalog için değil de, dinlenmek istedikleri için aradıklarını fark etmem kısa sürdü. Her dakika katlanarak büyüyen telefon faturalarını bildiğimden; başlarda yanlış düşündüğümü, hatta bencillik ettiğimi, aylık 600-700 lira faturayı insanlar beni düşünmedikleri için mi ödüyorlar ya, der kendime kızardım. Dönmeden önceki son bir kaç ayda şahit olduğum bazı şeyler kuşkumu perçinledi. Size olanları şöyle özetleyeyim. En azından cenazesine katılmak istediğim bir kaç kişi var. Bazen babama ulaşamıyorum, hislerim de kuvvetlidir, bir şeyler dönüyor kesin diyorum ama annem gazımı alıyor. Sonradan öğreniyorum ki, peder bey ciddi hastaymış. Tabi annemin geçirdiği ağır bir ameliyat. Devamında gelişen bazı vurucu şeylerin sonunda ben; ilk zamanlar, postalla girerken çekindiğim yerlerde terlikle dolanmaya başladım. Ölümün garip bir biçimde etrafınızda dolaştığınızı hissediyorsanız ve buna alışıyorsanız; bir de yalnızsanız, böyle aptallıklar bile yapabiliyor insan. Uzun lafın kısası; yalnızlık, sizin seçiminiz olsa bile, hiç de güzel bir şey değildir. Tabiatta bile, dolmalık biberle aynı fidede bir sürü erkekli dişili büyüdüğü bir düzen var. Yalnız olan hiçbir canlı yok. Bakteriler bile birbiriyle konuşuyor. Teşekkürler.
    ... diğer entiriler ...