bugün
yenile

    kabul edilmesi gereken şeyler

    4
    +
    -entiri.verilen_downvote
    Selam, hayat çok acayip değil mi lan? Kuşlar falan... askdjsald Bu başlıkta zaman zaman fırsat buldukça naçizane kabullendiğim bazı gerçeklerden bahsediyorum. Hatta bazen bu başlığa konu olabilecek iç düşüncelerim ya da gerçek tecrübelerim falan oluyor gelip buraya yazmaya üşeniyorum. Bu başlığın kendisi sözlük dışında sosyal yaşamımda da çok ilgimi çekiyor yani. Bu sefer üşenmeyip biraz anlatmak isterim. Bugün kabullendiğim gerçek hayatın ironisiyle ilgili. Gelin bugün ipleri biraz gevşetip kabul edelim: Hayat; hesaplanamaz ve kontrol edilemez, öngördüğümüz ve öngöremediğimiz binlerce olasılığın aynı anda mümkün olduğu, ironik ve dalgalı tüm olayların toplamının var olduğu bir kumardır. Kabul ettiğimiz şey irademiz dışında fırlatıldığımız bu topraklarda her şeyin mümkün olduğu ve her şeye hazırlıklı olmamız gerektiği. Üstteki cümleyi bu entrynin abstract'ı olarak düşünebiliriz. Şimdi biraz açıp detaylandıracağım. Öncesinde bir derleyip toplanmış bir cümlem olsun istedim. Uzun zamandır kendime düstur edindiğim 2 tane hayat felsefem var. Hani "hayat felsefeniz nedir?" diye sorduklarında mal mal bakmayayım diye zorlama bir şeyler bulmaya çalıştığımdan değil de bir şekilde yola devam edebilmek için uzun uğraşlar sonucu ulaştığım temel kaideler rehberi gibi bir şey. bu 2 felsefenin bir tanesi mutsuzlukla ilgili. Diğeri de bu entry ile ilgili. Olum bence biraz boşa kasıyoruz ha. Bu hayat dediğimiz olasılıklar kitabı gerçekten insanla kedinin fareyle oynadığı gibi oynuyor. Kadere hiçbir katkımız yok hepimiz bize verilen rolleri oynuyoruz demiyorum ama birkaç adımdan ötesi hakkında somut hiçbir fikrimiz yok diyorum sadece. Bunu da negatif anlamda söylemiyor aslında. Tam aksine bu bilinmezlik insan doğasının potansiyelini çok sığ bir alandan neredeyse sonsuza yaklaştırıyor. :)) Şimdi sizin için burada kendimi bir deney faresi gibi ortaya koyup benden 2 örnek göstereceğim. Sözlüğün instagram sayfasında paylaşılan 2 entry'me gelen tepkileri göstereceğim size. Şu 1. entry: Bundan tam 10 ay önce kendim hakkında yazdığım kısacık bir iç döküş. Lütfen beni hiç tanımayan insanlar tarafından dışarıdan nasıl göründüğümü görmek için post'a gelen yorumları okuyunuz. Şu da 2. entry: Bu da sadece 1 ay önce yaşadığım bir olay ve lütfen bunun da altına gelen yorumları okuyunuz. Tamam belki yeterli doneler değil ama kısacık 2 örnek ve birkaç kişinin bu örneklere verdiği tepkiler önemli bence. 2. postta "ne zaman baba mezara girince mi?" yazmış birisi. Bana bakıp bu cümleyi nasıl kurdun olm? Onu okuduğumda bu entry'i yazmaya karar verdim. Nasıl yani ya? Benim hakkımda birilerinin böyle cümleler kuracağı bir insana ne zaman dönüştüm ben? Sonra 1. entry'i arayıp buldum. "Kardeş sen delirmişsin" demiş birisi. Heh aynen ben daha düne kadar oydum lan. Hatta o entry ne ki. Ben çok daha zor, kelimelere dökemediğim günler geceler falan geçirdim kimsenin haberinin olmadığı. Ne ara, ne oldu? Hatırlamıyorum. Kontrolden çıktım ve olaylar olaylar... Heh işte hayat böyle bir şey: "olaylar olaylar..." 2 entry'deki kişi de benim zaten. arasında da hepi topu 8-9 ay falan var. Nasıl görünüyorum? Ya da daha doğrusu beni hiç tanımayan insanların beni nasıl gördüğünü, hakkımda neler düşündüğünü ve bu iki olay arasındaki deriiin uçurumu görüyor musunuz? Resmen 2 ayrı insan kadar fark var. İşte bu hesaplanamaz bir şey. Postlardaki konulardan bağımsız olarak benim asıl dikkatimi çeken şey insan yaşamındaki sert dalgalar ve bu derin makas aralığı. Hatta benim hayatımda yukarıda gösterdiğimden çok daha sert dalgalar var gelip anlatamadığım. Beni de geç bir sürü insanın bunlara rahmet okutacak cinsten virajları var. Acun Ilıcalı bile burada iyi bir örnek olabilir hatta. Bu bence inanılmaz bir şey. Bunun kaçınılmaz bir sonuç olduğunu kabul etmek de insana acayip kapılar açıyor: İyi ve kötü her şey ama her şey buradan mümkün görünüyor arkadaşlar. Peki şimdi ne yapacağız? Her şeyi salalım mı? Hayır tam aksine her şeye hazırlıklı olalım diyorum ben. Kumar dememin sebebi de bu zaten. İnsanın biraz çivi gibi dimdik olması gerekiyor. İyiye de kötüye de her an hazırlıklı olması ve o gün geldiğinde Théoden gibi "işte başlıyor" diyebilmek gerekiyor sanırım. Kürk mantolu madonna'da Raif efendi karakteri bu konuda dehşet bir örnek mesela. Kitabın başında anlatılan o görünmez adamın geçmişinde roman olacak bir aşk acısına sahip olduğunu kim bilebilirdi? Yeterince gözlemlerseniz gerçek hayat filmlerden ve romanlardan daha zengin ve şaşırtıcıdır. Kişisel gelişimcilerin "akışı anla" zırvalıklarından nefret ederim. Burada akışı anlayın vaazı vermiyorum ama akışa ayak uydurun demekten de gocunmuyorum. Hem o zaman her şey inanın daha eğlenceli oluyor. Ben eskiden bu akış meselesine çok uyuzdum. Akış ile "savrulmak" arasındaki ayrımı yapamıyordum çünkü. Ne akışı lan, kendi hayatımdan ben sorumluyum diye öfkeleniyor önüme çıkan hemen her şeyle kavga ediyordum. Kendimle, çevremle, devletle, aşkla, insanla, duygularımla, karakterimle, kaderimle... Her şeyi kontrol etmeye çalışıyor, hiçbir şeyi kontrol edemiyor işte o yüzden savruluyordum. Manyak gibi her şeyi kontrol etmeniz kendi kendinizi kandırmanızdan ötesi değil. Gerçi ben hala önümdeki günleri, ayları, yılları planlıyorum ama bu sefer hiç kimseyle ve hiçbir şeyle kavga etmiyorum. Planlarım gerçekleşmek zorunda olan doğa yasaları olmaktan çıktılar çünkü. Ben sadece yolda olduğumu hatırlamak için planlar yapıyorum yolda oluşan kazaları da bu doğrultuda değerlendiriyor ve keyifle onlarla mücadele ediyorum. Hayatın öngörülemez bir zenginlik barındıran bir oyun olduğunu içselleştirdikten sonra iyi de olsa kötü de olsa her şey bana bir miktar muzip ve eğlenceli geliyorlar. Bunu sağlayan tek şey bu farkındalık bence. Yarın ne olacak bilmiyorum, bilmeye de çalışmıyorum ve bu oyunu oynamaktan aşırı keyif alıp heyecanlanıyorum. Sanırım bence işin sırrı duygularınızın iplerini bırakmak ve her şeyi coşkuyla karşılamaktan geliyor. En kötü günlerinizi de en güzel günlerinizi de en yüksek duygularla yaşamanın bir sakıncası yok bence. Çünkü yarın muhtemelen bambaşka şeylere sevinip bambaşka şeylere üzüleceğiz ve bugün yaşananlar yarın üzerinizde bir miktar tortu bıraksa da çoğunlukla bugünde kalacaklar. Yarın için hazırlıklı, heyecanlı, meraklı olup bugün için alabildiğine obur olmanızı dilerim. Nihayetinde şairin de dediği gibi dünya koca bir sahnedir. Erkekler ve kadınlar sırayla girer ve çıkarlar. Hepsinin birden fazla rolleri vardır. Hepsinin aklında birbirine benzer hayaller, umutlar, arzular, yakarışlar ve gülüşler... Ve bir gün herkes ölecek. Maalesef öleceğiz, neyse ki öleceğiz. :*
    ... diğer entiriler ...