içimin kıpırdandığı, kimi zaman huysuzlandığı; zihnimin mola vermeden düşünecek bir şeyler bulduğu adını koyamadığım bir dönemdeyim.
Kabuk değiştirmenin en sancılı evresi -muhtemelen daha sancılı evreler de var ama şu an "en" bu-
kaçtıklarım, kovaladıklarım, ağladıklarım ve güldüklerim. sayamadıklarım. çok iyi saydıklarım. salise salise hissettiklerim, saatleri fark edemediklerim.
Dört yılım.
geçti
adımlar büyüdü, kararlar değişti. kararlar verilemedi.
insanlar geldi, geçmeye çalıştı, bazıları kaldı bazıları -mış gibi yaptı. bazıları geçti gitti bile.
arkadaşlıklar, zor kelimeler. söylenmeyenler. içe atılanlar.
alttan alınanlar, üstte tutulanlar.
Ben de zorlandım, ben belki haykıramadım ama ben de zorlandım. ben belki bir bakışımla yok ettim gereksiz cümlelerinizi, belki gülüp geçtim
ama
haykıramadım.
bugün buradayım
içime yapışmış katran karasını temizlemeye çalışır gibi çırpınıyorum.
iyi niyetimi, gülen yüzümü, iki çift sözümü hiçe sayanları zihnimden yok etmeye çalışıyorum.
yolumu temizliyorum.
önüm açık
biliyorum
taş atıyorlar, görüyorum.
aldırış etmeden yürümeliyim, farkındayım.
yorgunum ve ağrılar.
Hayatın keşiften ibaret olduğunu hatırlıyorum. İçimdeki kımıldanışları ve tüm heyecanları; bir dahası olmayacak geçmişimin hüznüyle harman edip yoluma devam etmeye çalışıyorum.
İtiraf etmem gerekirse biraz ağır geliyor :)
heyecanı güzel
büyümek ağır..