ne diziydi be!
11. sezona kadar soluksuz izlemiştim ve senaristlerinin kesinlikle normal insanlar olmadığını düşünüyorum. doğaüstü olayları ele almasına karşın aslında dizideki hemen hemen her şey bir şekilde bazı inançlardan yola çıkılarak hikayeleştirilmiş. ruhunu şeytana satmak, hayaletlerden tuzla korunmak, çeşitli canavarlar vs. senaristlerin uydurması değil yani. o yüzden çok etkilenmiştim ve her bölüm her sezon üstüne kata kata ilerlediği için daha çok çekiyordu beni.
melek, şeytan, tanrı mevzuları da aynı şekilde hep geçmişten günümüze olan inançlardaki değişenlere göre karşımıza çıktı. herhangi bir bölümde karşınıza çıkan doğaüstü kelimeyi gidin araştırın binlerce şey bulursunuz hakkında; öyle dolu bir diziydi yani.
oyunculuklara, kurguya, çekime değinmiyorum bile. onlar zaten yüz puan. ben işin kitapsal kısımlarındayım.
en sevdiğim karakter
crowley ve
castiel'di. ve tabi ki
dean winchester üzümlü kekim. ayrıca benim kafamdaki ilk lucifer da buradaki abimizdir , gerçek bir iblisti huuu.
(bkz: mark pellegrino)
öyle ki bu dizi sayesinde en sevdiğim klasik araba
1967 chevrolet impala'dır. türkiye'de yok, dünyada da sayılı ama bir gün alacağım görürsünüz. fonda
carry on my wayward son çalarken uzun yolculuklara çıkacağım. ehe.
*anlatırken özlediğimi fark ettim. son olarak işte akıllara kazınan o muhteşem performans:
eye of the tiger