dünya üzerinde abartısız en güzel coğrafyada yaşıyoruz. 3 tarafımız denizlerle çevrili; bildiğimiz, tattığımız deniz mahsulü sayılıdır. tarım ve hayvancılığın dolu dolu olduğu bir memleketken şimdi yediğimiz meyvenin, sebzenin tadı tuzu yok (onu bile almak mesele artık) et desen zaten cevhere döndü. ilkokulda öğrendiğimiz o orman bölgesi karadeniz'imiz talan oldu. tüm doğal güzelliklerimiz beton, tarihi eserlerimiz yok oldu. bırak bir yanımızın avrupa olmasını, komşu ülkelere gitmek hayalden de öte artık. bizim iki üst nesle bakıyorum da festivaller, haftasonu bulgaristan, gürcistan gezmeleri standartlarıymış. iş kaygısı belki hep vardı ama okumazsan "sanayiye giderdin" en kötü. en donanımlı üniversitelere sahipken şimdi merdiven altı "fakülteler" bitki örtümüz oldu. adalete değinmiyorum bile. hakkın yendiyse, mağdursan, kurbansan ve twitter'da tt olmadıysan geçmiş olsun.
içtiğimiz içkinin hesabını sorma haddini, sokakta sevgilimizi öpünce "devreye girmeyi" kendinde hak bulan zihniyetlerin türediği, şaibeli ihalelerle yolunu bulan yobaz adamların milyon dolarla oynadığı, hasta çocukların tedavisine ulaşması için hem zamanla hem kurla mücadele ettiği, yaşlıların yorgun, gençlerin kaygılı, çocukların siyaset konuştuğu... iki kıtalı değil, orta doğulu bir ülke olduk. yaşamak bu değil. çok zoruma gidiyor yemin ederim.
ve bunda ufacık payı olana hakkımı asla helal etmiyorum.
"abartmıyorum, altın-zümrüt içinde yaşayan bir millet olmalıydık. tarımın cenneti, tohumu taşa atsan, taş filizlenir. yirmiden fazla maden var incil'deki 7 kilisenin 7'si de burada. nuh'un gemisinin indiği topraklar... mezopotamya'nın yanı, göbeklitepe! hitit, bizans...
selçuklu tarihi fışkırıyor. yetmezse 3 tarafı deniz ve turizm! kar, yağmur, güneş nem hepsi var. cahil ve fakir kalman imkansızken, halkın yarısı açlık sınırında. sebep? iki sebebi olmalı:
1) cehalet 2) ihanet "