bugün
yenile

    asosyal itiraf

    1
    +
    -entiri.verilen_downvote
    Neden karşı taraf uzaklaştıkça benim özlemim artıyor? Ulaşamayacağımı anladıkça kaybettiklerimin değerini mi daha iyi anlıyorum? Kaybetmenin çaresizliği kaplıyor belki de bedenimi ve en savunmasız hallerimi gösterebildiğim, en rahat hissedebildiğim kişi yine o olduğu için mi ona sığınmak istiyorum? Ama o beni istemiyor ki. Ve zaten aslında istemediği ve uzaklaşma yoluna gittiği için böyle hissediyorum. Böyle saçma bir ironi işte. Ne kadar salağım o zaman. Kabul edemiyor muyum istemediğini? Kabul etmek mi istemiyorum? Ne zaman kurtulucam bu hislerden? Kendini çok kapattı. Bitecekse de böyle bitmemeliydi. Böyle olmamalıydı. Bu düşünceden hiçbir şekilde kurtulamıyorum. Onunla adam akıllı iletişim kurmadan, her şeyi ortaya dökmeden, dertleşmeden, her şeyi denemeden bitmiş olması beni kahrediyor. Ama o olumsuz kısımlara o kadar odaklanmış ki bunların hiçbirini umursamıyor ve kaçtı, kaçmaya da devam ediyor. Belki de o doğrusunu yapıyor. Ama bana haksızlık ediyor. Kendine de haksızlık ediyor. İlişkimize de haksızlık ediyor. Koca bir haksızlık var ortada. Ve ben bunu kendi kendime aşamıyorum. Bir çözüm veya birleşme olmayacaksa bile bunu onunla konuşmadan, ona içimi dökmeden aşamayacakmışım gibi geliyor. Ama kendini gerçekten o kadar kapattı ki. Hiçbir şekilde ulaşılmıyor ona. Dinlemiyor, anlamıyor, anlamak istemiyor, öylece bırakmak istiyor. O yüzden ulaşmaya çalışıp bir sonuca varamamak, hatta sonunda daha da üzülmek istemiyorum. O yüzden çabalayamıyorum. Yoksa asla gocunmam. İlişkinin sonlarına doğru özellikle karşılıklı olarak çaba gösteremedik, enerjimizi oraya veremedik ama ben sonrasında bu şekilde bitmesine pişman oldum ve izin verse çabalayıp ilişkimizi kurtarmak çok isterim. Ama yok. Zaten tek taraflı kurtaramam. Ama en azından bana izin verse ve kendini kapatmasa belki becerebiliriz gibi geliyor bazen. Denemeden bırakmak istemiyorum. Ama yok, o öyle düşünmüyor. Seni suçlamıyorum diyor bir şeyler için ama aslında tam da beni suçluyormuş gibi geliyor. Çok fazla yük var üstümde. Çok ağır geliyor. Taşıyamıyorum. Altında eziliyorum. Kurtulamıyorum. Bu yüzden hiçbir şey de yapamıyorum. Öylece yerimde sayıyorum. Hatta düşüyorum. Yaşıyorum ama yaşamak bu değil. Böyle yaşamak istemiyorum. Ben ayrılmadan önce böyle değildim. Hatta son sözü o söylemiş olsa bile ben de zaman zaman bir şeyleri sorgular, ayrılığı düşünürdüm. Ama bu şekilde değil. Bu şekilde olmamalıydı. O zaman kendime özgüvenim vardı. Böyle bir şey yapmamız gerekirse bunun üstesinden gelebileceğimi düşünürdüm. Kendimi değersiz de hissetmezdim uzaklaşmış olmamıza rağmen. Ama yok. Şu an hem çok değersiz hissediyorum hem de özgüven falan kalmadı. Buna da çok üzülüyorum. Değmeyecek bir ilişki değildi. Üstüne üstlük beraber büyüdük ve zorlu da olsa, dolu dolu yaşayamasak da 5 yıl sürdü. Dile kolay. Bu yüzden denemeden bırakmak istemiyorum. Ama karşılık alamıyorum ki. Çok zor. Ama bir yanım da kendin kaşınıyorsun diyor. Çünkü unutmak istemiyorum ki. İstesem nolcak gerçi içimdeki diğer isteklere engel olamıyorsam. Kendimi kandırmış olacağım. Her şey geçer elbet. İnsan acımasızdır. Zaman acımasızdır. Ama şu an bunlara inanamıyorum. İnanamıyorum. Hala saçmaysa bile allahım lütfen bize bir yol göster diye dua ediyorum. Onun kalbinin umutla sevgiyle dolmasını ve güzel bir adım atmasını diliyorum. Her şeye rağmen bunları dilemekten alamıyorum kendimi. Çok saçma gelebilir ama durumlar böyle. Bu da böyle uzun bir itiraftı. Tabi ki aslında çok kısa ama işte...
    ... diğer entiriler ...