bugün
yenile

    sözlük yazarlarının çektiği en iyi fotoğraflar

    9
    +
    -entiri.verilen_downvote
    yıl 2012, kenar mahallede büyümüş olmanın verdiği cahil cesareti ile bulaşmadığımız pislik kalmamış, lise çağlarına gelene kadar tabiri caizse her boku püsürü görmüşüzdür. varoş mahalleden kalan her türlü alışkanlığı ergenliğe de aktarmış, hatta daha da ilerletmişiz, okul okumak dışında kafayı her halta çalıştırmışızdır. ülkemizde hangi ile giderseniz gidip görebileceğiniz tipte, cehaletten veya yokluktan veya başka bir sebepten okumamış, sağda solda torba tutan, kahvelerde aylak aylak okey oynayan, köprü altlarında bali soluyan, sürekli kavga eden gençler hep vardır. işte o gençlerden olmayayım diye çok uğraşan, beni çok uzaklaştığım okul ortamına tekrar sokan dedemi tam da hayatımı yoluna koymaya başladığım dönemde kaybetmiştim. evde kalamadığım için, sokak çocukluğunu da bırakacağıma dair dedeme söz verdiğim için boşluğa düşmüş gibi hissediyordum ve ne yapacağımı şaşırır halde sabah sokağa çıkıp koca istanbulun bilmediğim semtleriniz gezer dururdum. vakti zamanında pis bir mahallede büyümüş olsam da sonra sonra pederin işler açılmış, ticaretten eline geçenlerle beli doğrultup üzerine de para biriktirip güzel bir mahalleden ev almıştı. cebimde param olması güzel bir şey olsa da alışamadığım bir şeydi. parasız gezmeye çok alışmıştım ve neye harcanır bilmiyordum. dolayısıyla param cebimde büyüdü de büyüdü. liseye gidiyordum ve yaz gelmişti. sınav seneme geçmiştim ve dedeme verdiğim söz aklımdaydı. son senemde derslerime asılıp güzel bir üniversite kazanıp güzel bir hayat kuracaktım. fakat önümde koca bir yaz tatili vardı ve dedem daha yeni ölmüştü. içinde bulunduğum boşluk hissi ve cebimde olan bir ton parayla o zamanlar facebookta çok popüler olan otostopla türkiye gezisi yapayım dedim. hem yeni yerler görmüş olurum hem söz verdiğim gibi beladan uzak dururum hem de sınav seneme kadar kafa dağıtırım diye çıktım yola. tecrübesizlikten ötürü standart kampçı malzemelerim ve fotoğraf makinem dışında bir şey almayarak çok sıkıntı çektim. aç kaldım, soğukta kaldım, sokakta uyudum, dayak yedim, eşyalarımı çaldırdım ama sorun etmedim. yazın sonlarına doğru diyarbakıra vardım ve bir ailenin kebap dükkanında karnımı doyurmaları karşılığında çalışmaya başladım. bir gün yine çalışırken patronun eşi rojda abla her zamanki gibi kasada otururken birden bire ağlamaya başladı. niye ağladığını sordum cevap vermedi. hiç konuşmadı kasada sessiz sessiz ağlaya ağlaya çalıştı. dükkanı kapattıktan sonra rojda abla gitti. temizlik yaparken patrona sordum. abi yenge bugün çok ağladı, sordum bir şey anlatmadı, var mı yapabileceğim bir şey. derin derin iç çekti mesut abi. sonra sordu "rakı içelim mi?" hayatımda çok insan tanıdım, çoğuyla içtim, dertlerini dinledim. hiçbiri bu kadar zorlamadı, bu kadar canımı yakmadı. oğlumuz çok hasta, vücudu tedaviyi reddediyor, yakın zamanda ölecek ve elimizden bir şey gelmiyor. ne denir ki... tabi bunu duyunca hastaneye gitmeye başladım sürekli, hasta ziyareti gibi davranmıyorum tabi. hafi kalk artık da parka gidelim diyorum. yeter yattığın iyileş de beraber gidelim diyorum. bir gün giderken fotoğraf makinemi de aldım yanıma. beraber fotoğraf çekindim. kendisi babası ben. dedim ki ileride iyileşince bakarsınız gülüşürsünüz. beni de ağlattı baya. neden evinden bu kadar uzaktasın diye sordu. dedemi anlattım. o ağladı ben ağladım. velhasıl kelam, bir kaç hafta sonra vefat etti. elimde fotoğraflarla hastane odasında kala kaldım. öldüğü günün sabahı fotoğrafları bastırmıştım. moral olsun diye götürmüştüm. annesiyle babası çığlık çığlığa ağıt yakıyorlar. doktorlar hemşireler sakinleştirmeye çalışıyor. beyhude çaba, evlat acısı acıların en büyüğüdür, hiçbir şey merhem olamaz. bir sonraki gün sabahtan uyanıp eşyalarımı topladım. daha fazla kalamazdım diyarbakırda. öğle vakitlerinde cenazeye katıldım. vedalaşmaya gittim, baş sağlığı dileyip her şey için teşekkür ettim. adı özgürdü çocuğun. dedesine selam söyleyeceğim demiş ölmeden önce. dizlerimin bağı çözüldü. ne diyeceğimi bilemedim. giderken de yengeye fotoğrafları verdim. hıçkırı hıçkıra ağlayarak yırttı fotoğrafları. ben oğlumu hasta haliyle hatırlamak istemiyorum, bizde sağlıklıyken çekilmiş bir sürü fotoğrafı var bize onlar yeter dedi. peki dedim, nasıl isterseniz. belki iyi oldu benim için fotoğrafları yırtması, belki kötü oldu, bilmiyorum. fakat şunu çok iyi biliyorum. birini iyi hatırlamak için fotoğrafa gerek yok. anılarımız bunun için varlar. seviklerinizin kıymetini iyi bilin gençler. ölüm çok apansız gelebiliyor. kimse sonsuza kadar yaşayamıyor. huzur içinde yat özgür.. huzur içinde yat dedem...
    ... diğer entiriler ...