bugün
yenile

    ruanda soykırımı

    9
    +
    -entiri.verilen_downvote
    kaba taslak anlatacak olursak, şöyle gerçekleşmiştir: afrika'daki birçok ülke yeraltı zenginlikleri yönünden eşsizdir. bunu bilen fransa ve belçika gibi ülkeler afrika ülkelerini birbir himayesi altına alır. daha doğrusu, sömürür. ancak ruanda'nın hem yeraltı zenginliği yoktur hem de ülkede etnik çeşitlilik sıfırdır. oysa diğer afrika ülkelerinin birçoğunda farklı dinlere ve mezheplere ait bir dünya insan mevcuttur. ruanda, yerltı madenleri yönünden zengin ve etnik çeşitlilik yönünden yoğun olmamasının bedelini işte tam da bu nedenlerden ötürü ödeyecektir. ruanda'da insanlar özgür ve kavgasız yaşarken diğer afrika ülkeleri bu duruma ayıkır. hatta bir dünya komşu ülkeden ruanda'ya insanlar gelir. göç eder. haliyle, o ülkelerde işgücü azalır. bunu gören fransa ve belçika hükümetleri bir planın peşine düşer. halkı bölmek. ama nasıl? hutular ve tutsiler olarak halk göstermelik de olsa ikiye ayrılır. herkese kimlikler verilir ve o kimlikleri sürekli boyunlarında taşımaları emredilir. bununla da kalınmaz, okullar açılır ve cahil halk şovenizmle zehirlenir. hatta yine bununla yetinilmez, tutsiler'in hutulardan daha üstün insani ve bedensel özelliklere sahip olduğu, hz. nuh'un soyunda geldiği ve bununla da yetinilmeyip ruanda'ya çok daha önceden gelip yerleştiği kabul ettirilir. bu arada, ikiye ayrılan insanlarda zenginliğe de önem verilir. örneğin; 10 inekten fazla mal varlığı olan herkes tutsi sayılır. zarif ve uzun boylu olanlar da. bir üst paragraftaki nedenlerden ötürü. burada amaç şudur; nüfusun çoğunluğunu, azınlığa yönettirmek. burada azınlık tutsiler, çoğunluk ise hutulardır. tüm bunlarla yetinmeyen fransa ve belçika sıradan vatandaşların hepsine kahve işçiliğinde ölümüne çalıştırır. amaç üretim değildir, hatta üretilen kahveler nehirlere dökülür. burada amaç, insanları çalıştırarak meşgul etmektir. gel zaman git zaman sscb'nin dağılması sonrası afrika'nın popülerliği biter ve avrupa ülkeleri için doğu avrupa daha çok önem kazanır. ancak ruanda'dan elini kolunu sallaya sallaya çıkmak istemeyen avrupalılar fitili ateşler. ateşlemeden önce de çinden 5 milyon balta ve pala getirtilir ve hutulara dağıtılır. ateşli silahlar kolay elde edilmeyip mermiye de para harcanamadığından. tabii bu arada seçimler falan yapılır. göstermelik de olsa başa hutulardan biri geçer. zaten her şey, o kişinin ölümüyle başlar. daha doğrusu, uçağının düşmesiyle. 6 nisan 1994'te hutular devlet başkanının uçağının düştüğünü öğrenir ve önceden filedikleri ellerinde listeleri olan tutsileri öldürmeye başlar. 100 günde tam 1 milyon tutsi öldürülür. hatta şiddetin derecesi o kadar artar ki, ilk başlarda boğarak dürdükleri kendi kardeşlerini fazla yoruldukları için direk kesmeye başlar hutular. öldürmekten yoruldukları zamansa kaçmasınlar diye aşil tendomlarını keserler tutsilerin. soykırım devam ederken birleşmiş milletler ruanda'ya müdahale etmek ister ancak olayın baş aktörlerinden biri olan fransa, cesetlerin gömülmeyip sokak ortalarında bırakıldığı için oluşacak kolera ya da tifo benzeri salgınlardan korunmak için hiçbir birleşmiş milletler ülkesinin ruanda'ya müdahale etmemesini belirtir ve o yönde oy kullanır. keza, abd de tüm önergelerde yer alan soykırım ibaresi yüzünden bu işe yanaşmaz. en nihayetinde, ruanda'ya müdahale edilmez. ve bir milyon insan acı çeke çeke kendi özkardeşlerinin elinden, en acı şekilde ölümü tadar. ruanda, insanlığın utanç kaynaklarından biridir. srebrenitsa katliamı gibi! yaşatan ve engel olmayan herkesin amına koyim! tam detaylı bilgi için; link
    ... diğer entiriler ...