bugün
yenile

    geçmişteki haline bir tavsiye ver

    2
    +
    -entiri.verilen_downvote
    gecenin üçünde kulağımda kulaklıkla, bir saat önce içmiş olduğum kahvenin damağımda kalan tadı ve bu saatte normal insanlar gibi uyumam gerekirken şaşmış metabolik saatimle sana bunları yazıyorum. şayet paralel evren diye bir şey varsa ve tesadüf eseri bu siteye girip sana yazdığım bu yazıyı okuyorsan ya da bir gün gelip de okuyacak olursan sana söylemek istediğim birkaç şey var. öncelikle kendi değerini bil. çevrendeki insanlara göre kendini şekillendirme çünkü bir süre sonra ne kadar onların istediği kalıplara girsen de seni beğenmiyorlar ve bir daha hiç şekil alamayacak şekilde seni darmadağın ediyorlar. suçlusu da sen oluyorsun, senden sıkılıyorlarmış, sürekli kendini tekrarlıyormuşsun. güzellik algılarına uymaya çalışmaktan vazgeç. sarı saçların yok, mavi gözlerin yok. hokka gibi bir burna sahip değilsin, yüzün çok orantılı değil. zayıf bir yapıda olsan da dönem dönem beslenme alışkanlıkların yüzünden kilo alıyorsun. böyle basit şeyleri artık kafana takma ve düşünmeyi bırak. nereden biliyorsun dersen de bir başka paralel evrende zaten yaşadın ve hiçbir faydasının olmadığını bizzat kendi gözlerinle gördün. medyanın sana dayattığı gibi olmak zorunda değilsin. seni sen yapan fikirlerin, insanlarla konuşurken ki içtenliğin, ne olursa olsun birilerine yardım etmeye çalışman, altın gibi kalbin. bırak da seni dışın için değil, sen olduğun için sevsinler. bu diyeceğim de yine insanlarla alakalı. çevrene karşı rol yapmayı bırak. bu seni sadece daha da yıpratıyor. yüzünde her daim bir maske var ama o kadar çok taktın ki artık çatlamaya başladı ve o çatlaklardan gerçekler sızıyor. o kadar alıştın ki o olmadan ne yapacağını bilmiyorsun. oysa artık çoktan çıkarıp bir kenara fırlatma vaktin geldi. mutsuzsan bırak görsünler, ısrarla gülümsemeye çalışma. daha doğrusu kendini buna mecbur hissetme çünkü zaten buna zorunlu değilsin. “niye yüzün asık?” diye sordukları zaman “başım ağrıyor.” deme. “mutsuzum.” de. “kendimi yalnız hissediyorum, boşlukta gibiyim.” de. ya da deme. bırak öylece kalsınlar. seni gerçekten umursamayan ve çoğu zaman görmezden gelen, yokmuş gibi davranan insanlara cevap vermek zorunda değilsin zira. yeter ki o maskeyi takma. kendini koruduğunu sanıyorsun ama farkında olmadan daha da incitiyorsun ve aslında farkında olmadan da en büyük zararı kendine bizzat sen veriyorsun. çok bir şeyler anlatan bir insan değilsin, en yakın arkadaşlarına bile. onlar anlatır genelde, sen de seve seve dinlersin öylece. sessizce. oysa senin de içinde kopan fırtınalar var. öyle ki içinde sert rüzgarlar estiriyorlar, kırk yıllık çınarları kökleriyle topraktan söküp sanki birer kağıt parçasıymış gibi havalandırıp savuruyorlar. buna rağmen susman gerekiyor. ne kadar anlatmak istesen de kendini tut. zamanında kendine çok yakın gördüğün, çok şey paylaştığınız ve aynı zamanda aşık olduğun kişiye söyledin ve aldığın cevap koskoca bir gülücük oldu. üzüleceksin, o yüzden bazı şeyler bırak sadece sana kalsın. söyleme çünkü etrafındakiler senin kadar düşünceli değiller. sen daha tam anlatamadan onlar anlatmaya başlıyor ve senin derdini unutuyorlar bile. “bencil” demek istiyorsun ama bunu yaptıklarını farketmiyorlar bile. merak etme, ben seni anlıyorum. hiç düşünme, bencil de onlara. içinde tutma çünkü onların karşısında gülümseyip gece yastığına başını koyduğunda yanaklarından süzülen göz yaşlarını bir sen biliyorsun, başkası değil. kendinden asla taviz verme. bir duvarın var, ne kadar sağlam tutmaya çalışsan da günden güne çatlıyor. özellikle de sevdiklerin karşısında. o duvarın daha fazla çatlamasına izin verme. bunun için iradeni kuvvetlendirmen gerekiyor. onların her istediğini yapmak zorunda değilsin. çünkü nankörlük ne yazık ki doğamızda var ve yaptıklarının sonucunda onlardan aldığın tepkilerle bunu çok net bir şekilde görüyorsun. iyiliği havada uçuşan ateş böceklerinin yanıp sönen ışıklarına benzeteceksin ki bu çok haklı bir mecaz. unutulması ve üstünün kalemle çizilmesi için tek bir fısıltı yetiyor değil mi? bunu aynen bir kağıt parçasına içini dökerken gözlerinin sulanmasının verdiği bulanık görüşün ile yazacaksın ama yazmanı istemiyorum. o yüzden çevrene iyilik yapmaktan vazgeç. kendine bir sınır belirle ve insanların geçmesine sakın izin verme, yeri geldiğinde anneni bile çizginin ötesinde bırakman gerekecek. hiç düşünme, bırak. sevdiklerin de bir yere kadar yanında oluyorlar zira. daha sonrası mı? zaten bunu tahmin ediyorsun o yüzden söylemeyeceğim. sadece insanlar değil, o çizgiye sen de yaklaşmayacaksın. bastığın anda dönüşeceğin kişiyi zamanla göreceksin ve bu okudukların senin için daha da anlam kazanacak. sorumluluk almaktan kaçınma ve yapman gereken işleri yap, görevlerini yerine getir. çok bocalayacaksın. psikolojik olarak çökeceksin ve buna hazırlıklı olmaya çalış. gün gelecek “hayat kalitesini düşüren şeyler” başlığına yazdığım gibi dişlerini fırçalamayı bırak yataktan çıkmak bile istemeyeceksin. ama sen bu kadar salma. pencereni aç, odanı havalandır ve üstündeki kırışmış, lekeli pijamalardan kurtul. dişlerini fırçala ve güzel bir duş al. depresyon öz bakımını ihmal etmene engel değil. gitmek istediğin ama üşendiğin için gidemediğin yerlere git. derslerine karşı bilinçli ol ve hepsini biriktirme, surat astığını görür gibiyim ama belki de en çok sorumlu olman gereken şeylerden biri. geleceğini etkileyecekler ve güzel bir yaşam standartının olmasını istiyorsan şimdiden asılmaya başla, bugünden itibaren çok çalışman gerekecek. annenin gece kitap okumana kızdığı için aldığın o ışıklı gece gözlüklerini kitap okumak için değil, yazar eser ezberi yapmak ve seksen dört gün sonra gireceğin üniversite sınavında 3-4 tane de olsa matematik neti yapmak için kullansan iyi edersin. sonra üzüleceksin, benden demesi. bir iki tane de ufak şeye değineceğim; diş teli kullandın ve tedavinin sonunda verilen plakları tak. bunları yazan paralel evrendeki sen takmadı ve dişleri kaydığı için şimdi pişmanlık duyuyor. hatta kendine itiraf edemese de arada internetten güzel diş resimlerine bakıp kendine mazoşist gibi işkence ediyor. yine de üzülme. ileride tekrar taktıracak ve harika görünecek! üç yıl kadar önce bir yeme bozukluğu geçirdin ve neredeyse bir buçuk - iki yılın anoreksik olarak geçti. bedensel olarak iyileşsen ve “yaşamak için yemek” felsefesinden vazgeçerek sağlıklı beslenmeye yönelmiş olsan da zihninde hala dalgalanmalar ve ara sıra gel - git halleri mevcut. canın tatlı çektiği zaman ye çünkü senden önemli değil. demek ki çalışmaktan şekerin düşmüş ve beyninin o son geceye ertelediğin sınavına konsantre olabilmek için glikoza ihtiyacı var ki sana mesaj gönderiyor. vücudunu dinle, ona elinden gelen en iyi şekilde bakmaya çalış. o sana verilmiş en büyük nimet. tanrıya pek bağlı olmasan da hesap günü eğer gelecek olursa ve karşısına çıkacak olursan onun sana verdiği bu hazineye en iyi şekilde sahip çıkmaya çalıştığını ona gururla söyle. ve son iki şey; kendin ol. hayat çok kısa ve başkası gibi davrandığın zaman bu kısacık ömründe sadece kendini üzeceksin, başkaları bunu takmayı bırak farketmeyecekler bile. inan bana. hayatını dolu dolu yaşa. bir daha gelemeyebilirsin ve başka bir paralel evren olmayabilir. istediğin her şeyi yap. sevgilin mi var, gecenin üçünde onu arayıp telefonun bir ucuna çılgınlar gibi bağırarak onu ne kadar sevdiğini söyle çünkü bunu bir daha yapamayabilirsin. belki cesaret edemezsin belki de o kadar seveceğin biri çıkmaz karşına. annene sabah için sürpriz kahvaltı hazırladığında yüzüne öylece bakma. sımsıkı sarıl ve yanağına sulu bir öpücük kondurarak “seni seviyorum, iyi ki benim annemsin.” de. kısacası bu yaşamak denen eylemi tüm iniş çıkışlarıyla, uç noktalarıyla yaşa. yaşlanmaktan korkmuyorsun. saçlarının dökülmesinden, göz kenarlarında oluşacak kaz ayaklarından ve derinin kırışmasından. aynı zamanda da yaşlanmaktan korkuyorsun çünkü eski bir kanepeye oturup pencereden dışarıya bakarken yoldan geçen insanları seyredeceksin ve onların mutluluklarını gördüğünde “keşke şunu ve şunu da yapsaymışım, şunları hiç yapmamam gerekiyordu.” diyeceksin. böyle demeni istemiyorum ve düşündükçe tüylerim diken diken oluyor. senin de yazarken tüy köklerinin pütür pütür olmasını istemiyorum. umarım bu dediklerimi hayatındaki bazı şeyler için çok geçmeden okursun ve yapmamış olduğun hataların için bile kendine bir ders çıkartırsın. ve umarım burayı okumazsın, hayatındaki her şey yolunda olur çünkü. farkındalığını kazanmış olursun ve güzel bir şekilde yoluna devam edersin bu hayat denen zorlu sınavda. geçmişteki ve belki bunu okuyacak, belki de bu yazdığım hataların hiçbirini yapmayacak olan ben; seni seviyorum. kendine iyi bak.
    0Kanka yazının yarısı yok. Okumak istiyorum ama anlaşılmıyor böyle olunca. - karakekik 25.09.2020 11:18:20 |#3965570
    0Kanka yazının yarısı yok. Okumak istiyorum ama anlaşılmıyor böyle olunca. - karakekik 25.09.2020 11:18:20 |#3965571
    0Aslında tamamen atmıştım ama bir aksilik olmuş sanırım, silip yeniden yükleyeyim olmadı. Nereye kadar görünüyor peki? - hyacinthuss 25.09.2020 12:35:40 |#3965610
    butun yorumlari goster (9)
    ... diğer entiriler ...