kadınlar şiir yazamıyor diyenleri utandıracak bir şair.
çok tanınmaz, çok okunmaz, misal bir sahafa çok az kişi gülten akın'ın ilk baskı kitabı var mı diye sorar. hemcinsleri olan nilgün marmara veya didem madak gibi dizeleri şiirilerinden cımbızla seçilerek her fotoğrafın altına kondurulmaz. belki de bu yüzden hiç bilmeyenlerce adı ilk duyulduğunda dudak bükülür. oysa benim için...üç cilt olan toplu şiirler kitabının her cildini ayrı ayrı benim için çok özel olan dönemlerde okumuştum. bu yüzden benim için o... belki kadın olması bir kenara, tüm naifliği bir kenara, bir de evrensel değerlere sahip olduğuna inandığım bir hukukçu olduğu için benim için o... açıklayamıyorum. en iyisi onun cümleleriyle ifade edeyim bendeki yerini.
"benim bir nokta kırılmışlığım
gözlerimin ardında büyür durur" dediği için, ne zaman bir şey kalbimi sıksa ve gözlerimi doldursa aklıma geliyor kendisi.
veya ne zaman insanlara verdiğim kadarını alamayıp onların bencilliğiyle incinsem hatırlıyorum.
"şimdi insanların yalnız kolları var
ve ben delice bir şey istiyorum
şimdi insanların yalnız kolları var
ve ben başımı koyuyorum."
kendimi kimi zaman gereksiz bir fazlalık gibi hissettiğim anlarda anımsıyorum, o da bunu bir yerde hissetmiş olmalı ki şöyle demiş :
"geçerken karışmış gibiydi birisinin çektiği fotoğrafa"
insanlık için küçük, kendim için büyük bir şey yapmıştım. gidenin ardından kapıyı sımsıkı kapatabilmiştim. gelme diyebilmiştim. bu gücü kendime onun dizeleriyle aşıladım.
"beni dünyadan ötelere götürdün
kollarımı bağladın dur dedin
tuz kokan geceler dur dedi
durdum bekliyorum, gelme
...
şimdi kavramların ve cümle rüzgarın dışında
durdum bekliyorum, gelme."
ne zaman geçecek nasıl geçecek diye ağladığım anlarda cevabını kendisi verdi bana farklı farklı şiirlerinde. hepsi içimi umutla doldurdu.
"nasıl ve nerden, bilmeyeceksin
bir bekleyiş, bir unutuş, bir efkar
sonra yeniden yeniden
yeni baştan kızaracak elmalar"
"'acı acıya, su sancıya'
der aslı köylolan
acı acıya, su sancıya
ki yok ola, bir daha tadılmaya"
"ah demem çün bilirim
ne gelir ardından gecelerin
çözülür, çözülmez sandığın kördüğüm
unufak olur bukağı"
kendimi sayesinde alaca dağlarda sarı çiçek hissediyorum.
"alaca dağlarda sarı çiçek
açar kimse duymaz sabaha kadar
alaca dağlarda sarı çiçek
sevgisinden yalnızlığından korkar
....
korkar sevgisinden yalnızlığından
eğilir toprağa toprağa
alaca dağlarda sarı çiçek
bekleyin her gece bekleyin bekleyin
bir gün unutulmuş bir aynadan
bütün sevgiler size geri dönecek. "
son iki dizesi hafızamın baş köşelerindedir. çünkü biliyorum, inanıyorum, bütün sevgiler bir gün bana unutulmuş bir aynadan geri dönecek.
ve...
"siz dayanılmaz bir 'günaydın' sınız
sabah sabah insanı ayağına getiren
hiç yoktan dünyayı kendini sevdiren
siz çocuk ağızlı bir 'günaydın'sınız"
dediği için ben o çocuk ağızlı günaydınımı arıyorum. biliyorum ki bir gün bulacağım ve dünyayı daha çok, daha kendiliğinden seveceğim.
gülten akın benim için... iyi ki doğmuş harika bir kadın. yo hayır, doğum günü bugün değil, ölüm tarihi de değil. özel insanları anmak için veya birilerine iyi ki demek için belirli günlere ihtiyaç duyulmamalı.
son olarak...
birdenbire değil de zamanla birini sevmenin güzelliğini daha iyi anlatan bir şiire henüz rast gelmedim.
"seni sevdim, seni birdenbire değil usul usul sevdim
'uyandım bir sabah' gibi değil, öyle değil
nasıl yürür özsu dal uçlarına
ve günışığı sislerden düşsel ovalara"