...
al bu hayat kiminse billahi ben yaşamıyorum
al bu hayat kiminse billahi ben
sarılan bir yarayı fışkıran bir damardan daha çok sevmiyorum
saat kim bilir kaç olacak yine, kaç!
bugün bitip dün olacak gece yine gün olacak
...
kaçıp kaçıp sana geliyorum, ne diye?
gidecek bir yerim olmadığından değil
bir yerlere senden gidiyor olmamdan belki de
borç olsak geçirmişiz tarihimizi
çoktan kalkmış bir treni bekliyoruz biletsiz
yabana atılacak şeyler var bavulumuzda
şu havuza çakılırım şu ummana nefessiz
şu kazanda yakılırım şu nazarda hevessiz
gitmiyorum diyorsam ve ne kadar gidiyorsam
yüzme bilmiyorsam ve ne kadar yüzüyorsam
şu yüzmediğim suların da cümlesinin dibisin
çok sarhoş olsam dediğim her dakika
şaraba testisiz yakalanmak gibisin
sonra bir süre her yanıma dökülüyorsun -dökül! -
ne önemi var geçmeyen bir izin unutkanlığımız karşısında
zaten kırık bir gökyüzüdür artık mutlu olmanın damı
hayat böyle dımdızlak ortada bırakır işte adamı
ben bir kere görmüştüm çokça cenazelerde
topraktan gayrısı tortop edip saklamıyor insanı
gözlerin yeter ki sözlerime ilişkin olsun
istersen gövdeme ihanetler sırt sırta yuva yapmıştır
boş bulduğun yere saplan senin de canın sağ olsun
...
o kadar yorgunum ki o kadar ki yorgunum
uykumdan çalıyorum uyumak için
ben ölümden gayrı yazmayı bilmiyorum
sen hırkalara bakıyorsun şallara niçin?
havalar ısınıyor yar bahar diye
ölümlü şeylerle avunmamak vaktidir
gözlerin çocukluğumun bozulmamış aktidir
...