bugün
yenile

    roman okumayı kitap okumak sanmak

    9
    +
    -entiri.verilen_downvote
    Bu başlığa tek bir cümle yazma zorunluluğum olsaydı bu başlığı gördüğümde ya da bu tür konular açıldığında ilk söylediğim cümleyi söylerdim: Roman okumadan olmaz. Bu kadar net. Kurmaca olmadan olmaz. Maalesef olmaz, iyi ki olmaz. Ama olmaz yani. Tamam roman dediğimiz şey çok modern bir yazın türü ama kurmaca ve hikaye anlatıcılığı insanlık tarihinden bile daha eski bir kültürel aktarım. Bazı bilgi küpü arkadaşların zaman zaman bok attığı kurmaca sanatı insanlığı ve medeniyeti bugüne kadar taşıyan en önemli araçlardan bir tanesiydi. Olmasaydı, olmazdı. Kurmaca, hikaye anlatıcılığı, retorik, süslü anlatım, şiir gibi yazın türleri olmasaydı olmazdık. Bunların hepsine birden meftun olmak zorunda değiliz. İlla şiir okuyun falan da demiyorum. Ama zaten roman dediğimiz tür tam da tüm bunların hepsini birden okuyamayacağımız için var olmuş bir yazın türü. Hiçbirini okuyamıyorsanız bile roman okuyun derim ben. Roman okumadan olmadığı gibi bir ikinci "spotligth" cümlesi daha söyleyeyim; ansiklopediler de bir boka yaramaz. Vakanüvis misiniz amk? Napıcan ansiklopedi okuyup? Enformasyon çağında bile hala böyle komplekslere sahip olan insanlar beni geriyor. Arkadaşlar ansiklopediler tek bir işe yarar; gerekmedikçe ansiklopedik bilgileri öğrenmekle uğraşmamak. Yani ansiklopediler okunmak için yazılan metinler değildir. İhtiyaç halinde kullanılır ama bu bir okuma değildir. Bilgisayarın, google'ın, vikipedia'nın, academia'nın var olduğu enformasyonun temel kaide olduğu bir zamanda ansiklopediler de bir boka yaramaz artık. Bu konuda biraz sinirliyim. Çünkü zaman zaman bu yaftalardan etkilenerek yazıldığını düşündüğüm modern romanlarla karşılaşıyorum. "roman ne abi yağğ bana bilgi katacak şeyler lazım" diyen tayfaya yaranmaya çalışırcasına ansiklopedi gibi yazılmış romanlar görüyorum bazen anksiyete krizine giriyorum. Nefret ederim öyle kuru kitabi bilgilerle donatılmış romanlardan. Yazarın, adeta "bakın ben bu romanı yazarken çok fazla araştırma yaptım ve sana bir şeyi hikaye ederken bir sürü de bilgi veriyorum beni öyle bayağı romancılardan sanma sakın" dercesine yaltaklık etmesine. Ali Nesin'in "Matematik hayatımızda hiçbir işe yaramıyor" diyen Abbas Güçlü'ye söylediği söz geliyor aklıma. "Abbas Bey, çok haklısınız, matematik bir şeye yaramaz, çünkü matematik çok şeye yarar! O kadar çok şeye yarar ki neye yaradığını söylemek imkânsızdır." Ali Nesin biraz nahif davranıyor ama yeterli bir cevap. Roman okumak kitap okumaktır. Hatta modern anlamda en güçlü okumalar arasındadır. O yüzden tamam kendinizi geliştirecek, bilgi yüklü kitaplar okuyun ama noluurrr roman falan da okuyun demiyorum bu yazıda. Valla keyfiniz bilir. Kendinize rahat rahat "okur" demek istiyorsanız kurmaca okumak zorundasınız. İsterseniz okumayın uzun vadede yaptığınız tüm okumaların son tahlilde bir boka yaramadığını yaşayarak öğreneceksiniz zaten. Bu ne katacak bana derseniz bir cevap vermek zor olacaktır. Çünkü hayattaki sofistike meşgalelerin çoğunda olduğu gibi bunda da şu işe yarar demek zor olur. Ne işe yaradığını söyleyemiyor oluşumuz tam olarak bu işin ne kadar kompleks olduğunun ispatıdır. Ayrıca romanına göre değişir zaten. Roman okumak bazen şiir okumak, bazen ansiklopedi okumak, bazen siyaset okumak, bazen toplumu okumak, bazen de insanı okumak gibidir. Kitap okumak eylemi konusunda ciddi kaygılarım var. Birçok insanın bu meseleyi yanlış anladığını düşünüyorum sık sık. Şöyle bir şey yazmıştım geçenlerde. Burada Okuyabilirsiniz orayı. Siz şimdi herhangi bir konuda entelektüel bilgi yüklenmek için kurgu dışı şeyler okuyup duruyorsunuz. Hatta bir çoğu onu bile yapıyor ya neyse. Hadi okudunuz diyelim. Herhangi bir konuda "nitelikli bilgi" topladınız durdunuz. Bir de her şeyi kitabi bilgi yüklenerek çözdüğünüzü varsaydınız. eee? Sonra ne oluyor? Siz o bilgileri en azından unutana kadar bulutların üzerinde falan geziyorsunuz. Etrafınızdaki insanları cehaletle falan suçluyorsunuz ama nihayetinde olacak olan şey çok açıktır: dunning-kruger etkisi! Ben şimdi bu bilgilerle ne yapıcam lan diye sormaya bile haliniz kalmıyor. Bizzat gözlemliyorum ben bu tipleri. Sahi, ne yapıcaksınız şimdi siz bu kadar bilgiyle, bilimle, tarihle, siyasetle falan? Cafelerde boktan kahvelerinizi içerken caka satacaksanız eyvallah. Bundan fazlasını beklemeyin ama. Ben 18 yaşında ailesine bana 800 dolar verin ben bir 20 gün arabistan'a gidicem diyen çocukla tanış değilim artık. O günden bugüne çok şey oldu, çok şey değişti. Bunu sağlayan şey ne bilmiyorum. Sadece hayat işte deyip geçemiyorum bile. Ama onca yıl arasında bana ne olduysa etiyolojik faktörler arasında roman okumayı ilk sıralara falan koyarım. Sebebini kestiremesem de koyarım. Okumak bir kavrayış meselesidir. Sadece roman okumak da değil. Yazılı olan hemen her şeyi okumak bir kavrayış meselesidir. Siz hiç kafanızın basmadığı herhangi bir şeyi okumaya öğrenmeye çalıştınız mı? Dünyanın en çileli, en acıklı halidir. Bazı kitapları okumak için bazı kitapları okumak gerekiyor. Dilerim bunu yaşayarak öğrenmeyecek kadar şanslı olursunuz. Hayatınızı aşk romanları, vampir hikayeleri, fantastik edebiyatın dehlizlerinde heder edin demiyorum. Ama gazetede gördüğünüz kadın cinayeti haberiyle yaşadığınız toplumdaki kadın dayanışması arasındaki ilişkiyi görüp hakkında bir şeyler düşünebilmek için gazete ve istatistik okumak yetmiyor. Felsefe tarihi okumak hatta direkt felsefe okumak kurmaca bazı metinleri okumadan bir halta yaramıyor. Sartre'ın bir lafı var; "her pratik bilgi teknisyeni aydın değildir" diye. Pratik bilginin sahibi olmak teknisyeni olmayı, pratik bilgi teknisyeni olmak da aydınlanmayı yanında getirmiyor. Albert Camus'un kuramsal anlamda en derli toplu kitabı "sisifos söyleni" ama "yabancı" romanını yazmasaydı nobel ödüllü bir filozof olamayacaktı muhtemelen. Kitaplardan ne istiyorsunuz? Eğer derdiniz bilgi sahibi olmak ve bir şeyler öğrenmekse eve aldığınız televizyonun kullanma kılavuzunu okumakla aynı işi yapıyorsunuz demektir. Üniversitelerde size yapılan da bu. Üniversite okumak zaten sırf bu yüzden okumak değil artık. Anlamadığınız şeyleri sağda solda tekrarlamanın acısını ben biliyorum, umarım başkaları da deneyimlemez bunu. Kitap yüklü eşeklerden olmak çok ironik bir hal çünkü. Benim kitap okurluğundan tek bir beklentim ve talebim var: Kavrayış. Eğer aynı dertten muzdarip birileri varsa bilgi yüklü bir android olmak, ham bilgi yüklenmek dertleneceğiniz en son şey. Kişisel olarak konuşmak gerekirse okuduğum çoğu şeyi unutuyorum. Bunun için çok şey denedim. Yazdım, not aldım, tahlil yaptım, özet çıkardım falan fistan. Sonunda pes ettim. Birileri kitapları unutsak da zihinimizin bir yerlerinde durduğunu iddia ediyor. Ama artık umurumda değil. Hafızamda hiçbir şey tutmaya çaba göstermiyorum artık. Çünkü yeterince yaşlanırsam çoğunu unutacağım zaten ki o kadar yaşlanmama bile gerek kalmıyor çoğu zaman. :D Ben son sürat ölüme doğru akan bir nehir gibi hissediyorum kendimi. Sırf roman değil başıma gelen, maruz kaldığım hemen her şey bu nehre bir ufak dokunup yönünü değiştiriyor. Kitapların aktığım doğrultuya etkisi çok daha güçlü oluyor sanırım. Başıma gelen hiçbir şeyi yanımda taşıyamıyorum. Ben tek başıma akan bir nehirim. Bunlarla iyi bir yere dökülmeyi, döküleceğim yere gidene kadar da anlamlı yollardan geçmeyi diliyorum sadece. Haa romanlar hafifçe dokunup doğrultumu değiştirmekle kalmıyorlar. Zaman zaman başımı bile döndürüyorlar. Kavrayış dediğim şey bu.
    ... diğer entiriler ...