bugün
yenile

    cin

    3
    +
    -entiri.verilen_downvote
    Yaygın inanışa göre genellikle göze görülmeyen ve çoğu kez insanı andıran küçük yaratıklar olarak tanımlanırlar. Halk edebiyatındaki cinlerle ilgili masal, hikaye ve deyimlerde cinlerin çoğu kez insanların aklını başından alıp onları şaşkın ve perişan bir hale getirdikleri, hastalıklara yol açtıkları, büyülerde aracılık ederek kötülüklere sebep oldukları belirtilir. Cinlerin kurnaz ve sakınılması gereken varlıklar olduğu inancı yerleşmiştir. Bunların daha çok ıssız ve karanlık yerlerde yaşadıkları ve Güneş battıktan sonra ortaya çıktıkları zannedilir. Anadolu’nun birçok yöresinde cinlerin kötü etkisinden korunmak için; mesela hava karardıktan sonra ağaç altına kirli su dökülmez çünkü cinlerin ağaç kovuklarında oturduklarına inanılır. Akşam olduktan sonra hamamda fazla kalınmaz çünkü gece vakti cinler hamamlarda toplanıp eğlence düzenlemektedirler. Karanlık çökünce eski veya terk edilmiş evlere, değirmenlere girilmez. Çünkü bu gibi yerler tekin değildir. Cinlerin sosyal yaşamları da aynı inanışlar çevresinde dile getirilmiş ve bu yaratıkların başlarında bir padişahları olduğuna insanlar gibi kendi aralarında belli kurallara göre yaşadıkları söylenmiştir. Yani onlar da doğup büyümekte, evlenmekte, çocukları olmakta ve sonunda ölmektedirler. İnsanlara görülmek istediklerinde ise bazen iri yarı bir zenci bazen de kara bir köpek, keçi veya tavuk biçimine girerler. Kendilerine iyiliği dokunan insanları ödüllendirirler. Saygısızlık yapanları da cezalandırırlar. Bazı insanları etki altına alıp kendi isteklerine alet ederler veya kötü işler yaptırırlar. Hatta bazen insanlara aşık olan cinler bile vardır. Bu durumda sevgililerini kaçırarak onlara sahip olurlar. İslamiyet açısından iyi huylu cinler de vardır. Bu tür cinler daha çok büyücülükle uğraşanların ilgisini çekmektedirler. “Hüddam” adı altında cinci hocaya bağlanan bu cinler sayesinde hastalıkların iyileştirildiği, kötülüklerin def edildiği veya birtakım doğa üstü olayların meydana getirildiği var sayılmıştır. Anadolu folklöründeki biçimiyle cinlerden hüddam edilme inancının Türklerin Müslümanlık öncesi inançlarında da yer aldığını söylemek pek mümkün değildir. Türk şamanizminde doğa üstü varlıklarla ilişki kuran kişiye kam veya Kırgızlarda da daha çok kullanıldığı gibi bakşı denir. Bakşının koruyucu ruhu olarak sözünü ettiği avrak ile hadim bir cinden bahsetmediği açıkça bellidir. Diğer yandan zaman içinde yok olup giden Türk şamanizminde de cin benzeri varlıklara inanıldığı bilinmektedir. Fakat bu inancın temellerinde budizmin köklü bir etkisinin olduğu da kesindir. Uzakdoğu dinlerinin esas ilkeleri açısından Ortadoğu’dakilere oranla büyük farklılık taşıması sebebiyle bu farkın mitolojik unsurlarda da kendini göstermesi kaçınılmazdır. Nitekim İslam öncesi Türklerden kalma ve çılı olarak geçen terimi Mahmut Kaşgari Divan-ı Lügati Türk adlı kapsamlı sözlüğünde açıklarken İslam’ın etkisi ile bunun cinlerden bir bölük olduğunu yazmak zorunda kalmıştır. Oysa Yakut Türklerindeki şamanizmdeki İslam Arap etkisinde kalmamış nadir bir koldur.
    ... diğer entiriler ...