bugün
yenile

    serdar kuzuloğlu

    9
    +
    -entiri.verilen_downvote
    t: myk medya'nın kurucusu, görüşlerine değer verdiğim insan, sohbetine nail olmak istediğim teknoloji yazarı. mekanı için; link o ünlü ferrari demecini yad etmeden olmaz; link okunmaya fazlasıyla değer bbc kaynaklı eski bir röportajı; --- spoiler --- + sosyal medyanın internet kullanıcılarına getirdiği en büyük değişim nedir? - twitter olmasaydı belki milyonlarca kişi mikroblog ile tanışmayacaktı. twitter ve benzerlerinin yaptığı mikroblogdur. 140 karakterlik kısa kısa blog girişleri. bugün şarkıcısından gazetecisine kadar, şu ana kadar internette belki iki üç cümleyi bir araya getirip bir şey yapmamış insanlar bir içerik hazırlıyorlar. ve bunu binlerce, kimi durumlarda on binlerce, yüz binlerce kişi takip ediyor. bunu sıradan insanlar da yapıyor. ve bu insanlar yani twitter'da kimse kimseden bir kat daha üstün değil. kimsenin avatar resminin yanında "bu bir celebrity'dir", "bu bir gazetecidir" yazmıyor. dolayısıyla orada herkes birbiriyle eşit ve herkes herkesle konuşma hakkına sahip. i̇nsanlar bir birini bloke etmediği sürece. internetin eski dönemlerinde çok yaygın olan anonimliğin de kalkmasıyla birlikte, sanal dünya dediğimiz kavram giderek bizim kendi dünyamızla birleşiyor. eskiden kimse internette ismini kullanmazdı. hatta çok acayip bir şeymiş gibi görünürdü: "internette kimseye ismini verme, cismini verme, fotoğrafını koyma." denirdi. bu gün herkes bar bar bağırıyor, "ben şuyum, fotoğrafım bu, evim bu, işte sakalımı kestim, burnum kanadı, bilmem ne oldu, bu köpeğim, bu sevgilim, buraya hastayım, bak pilav yiyorum çok lezzetli..." insanlar artık bir ifade ishali misali her şeylerini yayma derdindeler. + bazen insanlar şunu söylüyorlar: facebook ve diğerleri aslında aşırı milliyetçiliğin, hatta bazen faşizmin yayılmasına veya pompalanmasına hizmet ediyor. böyle bir tehlike var mı gerçekten? - bugün türkçe internetteki topluluklara baktığımızda ciddi bir fanatizm görüyoruz. sol, sağ, i̇slami vesaire, yani her alanda çok ciddi uçlar var. mesela bilgisayar korsanları bile, aşırı derecede politik türk hacker grupları. i̇nanılmaz faşist kolları var. işte islami kolları var. bunların hepsinin kendine görev bellediği noktalar var. onlara yönelik şey yapıyorlar. ben biraz şey görüyorum, kendini siyasi yelpazede ifade edemeyen ya da kendini mevcut politik düzende temsil edilmiyor varsayan insanların burada birazcık o anonimliğin de getirdiği şeyle kin kusması olarak görüyorum. bunun aslında çok daha ciddi bir tezahürü de youtube ve benzeri video paylaşım sitelerindeki yorumlarda kendini gösteriyor. bugün bakın ben hatta yabancı video kliplerde bile görüyorum. bir anda altta kürt-türk çatışması başlıyor. istisnasız bugün istediğiniz videoya girelim. eline bağlamayı alan türkü söyleyen bir ozan, rap yapan bir genç, tek tekerini havaya kaldırıp bisiklete binen çocuk, ne olursa olsun altında bir türk-kürt kavgası göreceğiz yorumlarda. bu çok tehlikeli bir şey. üstünde çok konuşulmayan, gazetede televizyonda görmediğimiz ama halkta giderek yayılan yarı şaka yarı ciddi kimilerinin dalgasına topa girdiği ama çok ciddi sinyaller veren bir sosyal kıpırdanmalar var. bunun uçlarını da yine sosyal medyada görmek mümkün. + bir yanda anonimliğin kolaylaştırdığı iftira ve karalamalar, karşılıklı çatışmalar, diğer yandan da youtube yasağı gibi uç önlemler. bunların ortasını bulmak çok zaman alacak mı türkiye'de? - şimdi türkiye'deki sorun şu: biz offline olarak çok özgürlükçü bir ülke olmadığımızdan, online dünyada da bunu sağlayamıyoruz. alışmadık donun durmaması misali bizim geleneksel reflekslerimiz aynen internete de tezahür ediyor. biz giderek küçülen bir çember içerisinde giderek yükselen duvarlar arkasında bir şeyler yapmaya çalışıyoruz. bir yandan da şu var: youtube türkiye'de sansürlü. internetteki istatistik raporlarına bakıyorsunuz, türkiye’nin ilk beş sitesi arasında en çok ziyaret edilen. bugün sokakta sorsanız "youtube'a girebiliyor musun" diye? eminim beş kişiden üçü dördü "girebiliyorum" diyecektir. sansürün kendisinin de işlevsel bir faydası yok. ülkenin başbakanı bile gazetecilere "ben girebiliyorum, siz de girin" diyebiliyor. başbakan giriyor, sokaktaki insan giriyor, daha bu niye sansürlü? biz youtube'u, içinde atatürk'e hakaret videoları barındıran bir site olarak etiketledik. youtube bugün dünyanın en büyük üniversitelerinden bir tanesi, mesela niye bunu hiç kimse konuşmuyor? yani bugün oradan buradan taklalar atarak ulaşabiliyor olabiliriz, bu sevinmemiz gereken bir şey değil asla. çünkü yarın bir gün çin'de ortadoğu'da olduğu gibi bu yöntem de yasaklanabilir, o zaman ne yapacağız? + ideolojik olarak baktığımızda, acaba bütün bu sistem kime hizmet ediyor? internette büyük birader mi, kullanıcılar mı kârda? - kimin ne yaptığı, nerede olduğu, ne yediği, ne içtiği, nereye gittiği, kiminle arkadaş olduğu, kiminle yazıştığı, ne yazıştığı, kimi aradığı, kim tarafından arandığı, kitapçıdan hangi kitabı satın aldığı. her şeyin bir veri tabanında kayıtlı olduğu bir durumdayız. şimdi mesela insanlara bunların hepsi dağınık bilgi ambarları gibi geliyor ama google, social search diye bir hizmetini tanıttı geçtiğimiz günlerde. işin özünde bütün sosyal mecralarda bıraktığımız bilgi artıklarını bizim ismimizle eşleştiren ve tek bir noktada toplayan ve arayabilen bir sistem. yani şu meşhur polisiye filmlerde bilgisayarın başına geçip birinin adını yazıp yedi şeceresini birden dökme olayı, aslında bugün herkesin ulaşabildiği bir koz haline geliyor. ama bütün bu kullandığımız ağların birçoğunun amerika merkezli olması bence ileride rüzgârın farklı taraftan estiği durumlarda hiç aklımıza hayalimize gelmeyen şeylerin olmasına da yol açabilir diye düşünüyorum. + bireysel kullanıcılar için sosyal medyada yer alma isteği, kendilerini gösterme veya insanlardan ilgi görme ihtiyacının bir yansıması mıdır? - bireysel kullanıcılar için düşündüğümüzde, tamamen sıradan insanların "ya ben o kadar sıradan birisi değilim, kendime has çok enteresan bir hayatım var ve bunu sizle paylaşmak istiyorum." derdi. tabii bunu aslında geleneksel medyanın şu anki ana akımlarıyla da örtüştürmek lazım. bugün bütün dünyadaki televizyon yapımlarında ciddi anlamda bir ifşa, teşhir ve faş etme duygusunu görüyoruz. yeni akım bu. işte kameralı evler, kendi hayatını teşhir eden insanlar. kendi özel hayatlarındaki problemleri televizyon programlarında çözmeye çalışan insanlar. ki bu yatak odası dertlerine kadar inmiş durumda. bütün dünyada böyle bir süreci görüyoruz. bu internette de aynı şekilde yansıyor. bir anlamda ve şunu unutmayalım insani olarak çok teşne olduğumuz bir şey takip ediliyor olmak, insanların bizim ne dediğimizi dinliyor olması, tepki veriyor olması. çok doğal olarak hepimizi bir anlamda mutlu ediyor ve buna bağımlı kılıyor. + tüketime mi hizmet ediyor sosyal medya? - tabii bu teşhir tüketimle de ilintili bir şey. yani teşhir ettiğimiz şey evimizde ördüğümüz kazak falan değil. satın aldığımız şeyler, gidip yediğimiz içtiğimiz şeyler, gördüğümüz ülkeler, yeni keşfettiğimiz mekânlar vs. bunun tüketimden çok bağımsız bir şey olduğunu düşünmek çok doğru olmayabilir. --- spoiler ---
    0Bunu sonra okumak için favlayamıyorum bari yorum bırakayım. - devriksekiz 26.07.2020 23:06:10 |#3867814
    ... diğer entiriler ...