Başlığı nasıl açacağımı bilemedim. Daha iyi bir fikri olan varsa düzeltilsin.
Akşamları belli bir saatten sonra yollarda, ışıklarda falan sık sık gördüğüm bir babanın hüznüdür bu.
Bunlar genelde esnaf olur. Çarşıda küçük bir dükkanları vardır. Hayatları çalışmakla geçmiş kıt kanaat geçinen bir adam. Eskimiş bir yüz, esmer, kavruk bir ten...
Orta sınıf ya da onun biraz altında bir arabaya çoluk çocuk, hanım doluşmuştur. Nereye gidip, nereden geliyorlar bilmem ama gece vakti caddede bu araba ilerlerken arabanın şoför koltuğu harici geri kalan kısımlarında başka bir hikaye varken arabayı kullanan aile babasının yüzünde sürekli bir hüzün var.
Hani böyle bir kere denk gelsem üstüne düşünmem, dikkatimi de çekmez. Ama çocukluğumdan bu yana sürekli böyle bir babaya ve onun anlayamadığım hüznüne şahit oluyorum. En çok da anlamsız bir kasvete sahip karanlık günlerde gözüme ilişiyor. O kadar dikkatimi çekmiş ki artık kafamda bir streotip oluşmuş.
Ben bu adamları gündüz de görüyorum. O zaman neşeliler. Belli bir mizah anlayışları var. İşlerini seviyorlar. Az kazanıyorlar belki ama işlerine sadıklar. Hatta dürüst esnaflardan oluyorlar.
Diğer esnaflarla samimi sıcak bir ilişkileri var. Çok yoruluyorlar ama ya hissetmiyorlar ya belli etmiyorlar. Ta ki eve girene kadar. Evde sadece dinlenmek ve istirahat etmek istiyorlar gibi geliyor.
Senede iki kere en az 3-4 aile pikniğe gidiyorlar. Belki kendi küçük arkadaş çevresiyle iki kere de rakıya falan gidiyorlardır o kadar.
Ağlar gibi seviştiklerini düşündüğüm adamlar, evine ekmek getiren, karısının ihtiyaçlarını karşılayan, çocuklarına imkanlar sağlamaya çalışan ama nihayetinde sevgi ve neşe yetisinden mahrum kalmış adamlar...
Hepsi spekülasyon tabii. Böyle bir adam olmayabilir de. His sadece. Sonrası kafamın kurduğu fanteziler. Ama ne zaman böyle bir arabayla karşılaşsam ışıklarda. Dönüp uzun uzun o adamı izliyorum. Boş bakıyorlar. Suratları asık, sanki orada değiller gibi. Kişisel kabus senaryolarımdan bir tanesi gibiler.
Aklıma hep
Raif Efendiyi getiren adamlar.
Bunun böyle olmaması lazımdı, başka bir şey mümkündü diye iç geçiren, ruhunu zindana kapatmış hayatı rölantiye almış adamlar. Kendini hüzne teslim etmiş adamlar.
Şöyle bir şarkı var. İçinde şu cümlelerin geçtiği:
---
spoiler ---
Nereye gittiğini bilmeyen adımlar
Yine kendimi dağıtcam
Gelip kurtar hadi beni gün batımından
Ben ne yaptığımı biliyor muyum sanki
Neyse doğru yolda gidiyorumdur belki
İçimde kendi dünyasına yabancı biri var
Bir konuşsa neler anlatcak sana,
zamanı yeri var
Olmak istediğim bir ben var,
Bi' de olmaya çalışırken tükenen biri
İçimde fırtınalar kopmuştu durgunken bile
Tanımadığım evlerde buldum kendimi
Acaba bi kerede kendime mi hesap sorsam
Uğraş çabala ve kes at sonra
Olması gerektiği gibi her şey de bir tek ben mi tezat yoksa
Ah dayananam
Bu sefer korku saldı çok bunaldım
Bir mucize olsun tanrım
---
spoiler ---