bugün
yenile

    kurtlar vadisi

    4
    +
    -entiri.verilen_downvote
    Herhangi bir bölümünü yahut bir sahnesini izlediğimde yeniden başlama ihtiyacını hissettiğim dizi. Öyle veya böyle 2003-2005 yılları arasında yayınlanmış bölümleri Türkiye’nin en iyi dizisi olduğu gerçeğini değiştirmiyor. Senaryo, kurgu, müzik ve yapım anlamında çok üst düzey bir dizi. Bu hususları tek tek incelemek istiyorum. 1. Senaryo Bir sinema eserinin temeli senaryodan önce aslında hikayedir. Yani anlatacak bir hikayenin olması ve bunu anlatım biçimi başarıyı getirir. Anlatacak bir şeyinin olması hikaye, bunu anlatma biçimi ise senaryodur. Vadinin hikayesi aslında klişe ve hatta Amerikan sinemasında pek çok kez işlenen bir konudur. Buna ilişkin olarak dizinin senaristlerinden Bahadır Özdener‘in bizzat kendisi vadinin hikaye aşamasında Wiseguy adlı Amerikan dizisinden esinlendiklerini, gençlik yıllarında bu diziyi izlemeyi çok sevdikleri için böyle bişey yaptıklarını ifade etmiştir. Söz konusu dizide de suç örgütünün içine sızmaya çalışan bir polisin başından geçenler anlatılmaktadır. Vadinin hikayesinin bir başka yönü de Deli Yürek‘le ilgilidir. Malum Deli Yürek ile vadinin yapımcısı ve yönetmeni Osman Sınav‘dır. Senaristler Raci Şaşmaz ve Bahadır Özdener de Deli Yürek’in son sezonunda senaristlik yapmışlardır. Raci Şaşmaz “bize Deli Yürek’in bi mafya dizisi olup olmadığını hep sordular. Biz de bu bir mafya dizisi değil dedik. Fakat Kurtlar Vadisi’ni yaparken Osman Sınav’la konuştuğumuzda gerçekten bir mafya dizisi yapalım ve bu bir mafya dizisidir diyelim.” Demiştir. Yani vadi samimi bir biçimde açık ve net olarak insanların aklında şüphe bırakmayacak şekilde sunulmuştur. Hikaye klişe fakat Türk televizyonlarında rastlanmayan açık ve net, o yıllar tv sektörü düşünüldüğünde merak uyandırıcıdır. Dizinin sunumu bu şekilde yapıldıktan sonra iş senaryo yazımına geldiğinde ise senaristler hiç zorlanmamışlar. Çünkü memleketimizde özellikle 12 Eylül’den itibaren öyle olaylar cereyan etmiştir ki dikkatli bir haber okuyucusu iseniz, balık hafızalı değilseniz yaşanan olayları da hayal gücünüz ile yorumlayıp yazıya dökebilirseniz elinizde muhteşem bir malzeme var demektir. Raci Şaşmaz ve Bahadır Özdener bu malzemeyi sinema diline yedirmeyi başarmış başarılı yazarlardır. Burada Soner Yalçın‘a parantez açmak gerekir. Özellikle Türkiye Siyasi tarihi bakımında ciddi araştırmaları olan Yalçın, vadinin konsept danışmanlığını yapmıştır. Senaryo, iyi düşünülmüş ve her şey başından sonuna hesaplanmıştır. Bu bugünün imkanları ve bir sürü yabancı örneği olmasına rağmen halen yapılamamaktadır. Kervan yolda düzülür mantığı veya ekonomik kaygılarla bir sürü güzel hikaye televizyonda hiç edilmektir. Vadiyi burada biraz açalım: Herkesin çok sonradan öğrendiği üzere dizinin baş kahramanı Ali Candan yani Polat Alemdar bir devlet görevlisidir. KGT isimli istihbarat teşkilatının birinci adamıdır fakat bunu kendisi ve şefi Aslan Bey’den başka kimse bilmez. Ali, Kosova’da görev yaparken Aslan bey tarafından başka bir görev için İstanbul’a çağrılır. Yolda giderken yorgunluktan sızan Ali bir rüya görür. Rüyasında iki atlı adam birbirini kovalamakta ve öndeki adamın kucağında bir çocuk vardır. Öndeki adam arkadaki kendisine yaklaşınca ona bir bıçak darbesi vurur diğer adamı attan düşürür. O esnada Ali uyanır. Dizinin akışı içinde bu rüyanın bir manası yok gibi gelir. Dizi normal akışına devam eder. Ali ve Aslan bey İstanbul’da buluşur. Ali’nin yeni görevi kendisi öldü gösterilerek yüzü ve kimliğinin değiştirilmesi ile Mehmet Karahanlı isimli iş adamının başında olduğu, 125 milyar dolar parayı kontrol edebilen bir yapıyı tabandan yani sokak mafyasının tanından başlayıp yükselerek çökertmektir. Bakıldığında uzun bir serüvendir fakat zordur. Ali görevi kabul eder ve sevdiklerine habersizce veda eder. Öldü sanılan Ali, yüz ameliyatı ile Polat Alemdar olur. Sevdikleri onu öldü bilir. Ali’nin her şeyi değişir fakat tek değişmeyen sabah uyandığında afyonu patlarlarmış 3 kez hapşurmasıdır. Hapşuruk deyip geçmeyin bütün meseleyi neredeyse bu çözüyor. Neyse. Polat Alemdar kimliği ile tabandan mafyaya giren Polat’ın amacı Baron Mehmet Karahanlının başında olduğu konseyi çökertmektir. Bu sürede Aslan Bey’in talimatıyla Süleyman Çakır ile yakınlaşan Polat amacına ulaşmak isterken hem yeraltı dünyasının hesaplaşmaları hem de polisle devletle uğraşmak zorundadır. Polat 2 sezon boyunca zekası ve cesaretiyle dikkatleri üstüne toplar ve sonunda konseyden Testere Necmi adlı karakteri öldürüp( aslınd öldü gösterip Aslan Beye teslim etmiştir.) Baronun hışımına uğrar. Kendisini sorgulamak için evine çağıran baron tam Polat’ın kalemini kıracakken ne olsun ? Polat üç kere hapşırır. Karahanlı şoklardadır çünkü kendisi de her sabah afyonu patlarken üç kere hapşırır. Dınının... Özeti şudur ki Polat, Karahanlının oğludur. Fakat Polat’ın bundan haberi yoktur. Karahanlının ise oğlu yıllar önce kaçırılmış ve bir daha kendisinden haber alınamamıştır. Yani Ali Candan, Kosova’dan dönerken arabada gördüğü rüya dizinin en önemli detayıdır. Polat’ın baronun oğlu olduğu konusu 2 sezon boyunca hiç bir şekilde sezdirilmemiş, ikinci sezon finalinde bir kaç ufak detayla bağlanmıştır. Bu gerçekten mükemmel bir senaryo örneğidir. Karahanlının en yakın adamı Kılıç, yüzünde nedeni bilinmeyen bir yara izi taşımaktadır. Ali’nin rüyasındaki ikinci atlı Kılıçtır. Dizinin senaryosuna dair yazılacak çok şey var ama şu bahsettiğim detayı bugün bir dizi de görsek her yerde konuşulup efsane ilan edilir. Karakter anlamında da zengin bir yapıya sahiptir bu dizi. Dizideki her karakterin altı çok iyi doldurulmuş, boş ve gereksiz gibi duran karakterler ise dizinin ilerleyen bölümlerinin kilidi olmuştur. Örnek vermek gerekirse Nizamettin Güvenç ve Samuel Vanunu. Ünlü kimyager Abuzer Kömürcü gibi bir karakteri dizi tarihine kazandırmıştır bu dizi. 2. Kurgu Kurgu berbatsa hikaye ve senaryo mahvolur. Kurgu neyi nerde nasıl anlatacağını ve nasıl göstereceğini bilmektir. Yukarıda bahsettiğim Ali Candan’ın rüyası ilk bölümde 10 saniye falan gösterilmiştir. Anlam verilmese de ikinci sezon sonunda izleyiciyi muhteşem bir şekilde ters köşe yapılmasını sağlamış ve merak uyandırmıştır. Dönemine göre vadinin kurgusu çok iyidir. Örnek verelim 42. ve 43. Bölümlerde Karahanlıya bir konferansta canlı bomba ile suikast yapılmak istenmiş, çakırın evi cerrahpaşalılar tarafından basılmış ve Polat’da Cerrahpaşa’ya kahve baskına gitmiştir. Bu olayların üçü de aynı gün aynı saatlerde yaşanmış ve üç olayın ne şekilde biteceği konusunda seyirci merakta bırakılarak 42. Bölüm bitirilmiştir. Sahneler öyle bir kesilip montalanmış ki seyirci olarak gerilimi ve heyecanı son dakikaya kadar hissediyorsun. Sıkı vadi izleyicileri bunu iyi bilir. 3. Müzik Gökhan Kırdar diyerek bu kısmı noktalasam yeterli sanırım. Özer Özel gibi lokal müzik yapan ve tanınmayan bir üstadı bizlere tanıtmıştır. Elif dedim, acem kızı ve bir fırtına tuttu bizi türkülerini bu üstad seslendirmiştir. Orijinal şeyler deneyen Kırdar vadi müziklerini yaparken elektronik müzikten de esintiler sunmuştur. Ki Gökhan Kırdar bu ülkede Trip adlı ilk elektronik müzük albümünü yapan kişidir. 4. Yapım Bu başlık Osman Sınav‘ındır. Yapımcılık sadece para vermek değildir. Doğru işi saptamak, öngörmek, doğru insanları bir araya getirmek ve en son olarak işi finanse etmektir. Osman Sınav bu anlamda dönemine göre çok başarıldır. Özellikle dizideki konsey kadrosundaki tiyatro devlerini bir araya getirmek gibi bir vizyona sahiptir. Dizinin bu kadar ilgi görmesindeki en önemli unsurlardan biri de oyunculukların çok iyi olmasıdır. Her biri usta tiyatro oyuncuları olan Zafer Ergin, Atilla Olgaç, İstemi Betil, Baykal Saran, Tarık Ünlüoğlu, Adnan Biricik, Selçuk Yöntem, İsmail İncekara ve nice güzide sanatçıyı bir araya getirmiştir. Yapımcılıkta para kadar vizyon da çok önemlidir. Kurtlar Vadisine ilişkin yazılacak çok şey var. Özetle Türk dizi tarihinin en komplike ve en çok ses getirmiş dizisidir.
    ... diğer entiriler ...