-kitap odaklı değil, sadece sinematik açıdan konuşuyorum.- başıma bir iş gelmeyecekse;
(bkz: the hobbit) >
(bkz: the lord of the rings)
ağlak frodo ve tayfasına tahammül edemiyorum. mızmızlanıp duruyorlar sürekli. bir allah'ın kulu da
ulan sikik olayın ciddiyetini kavra demiyor.
sadece bu da değil. yapım yılları arasındaki fark da hobbit'in daha enerjik ve verimli teknolojik şartlarda çekilmesini sağlamıştır. senaryo ve sürükleyicilik açısından da bence hobbit daha iyi hitap ediyor.
ve aslında hobbit'in bu kadar iyi olması da ilk serinin başarısıdır. adamlar ilk seride öyle güzel temel attı ki devamındaki seriye kimse "ilki gibi olmamış." demedi. çünkü üzerine koyarak ilerlediler.
izleyici gözünde hobbit ya da kulağı geçmiş boynuzdur, ya da ilk seriye başarılı bir şekilde selam ederek evrene olan taze/yeni unsur görme hasretini yatıştıran bir ilaçtır. bence her ikisi birden. ancak boynuz kısmı bende daha ağır basıyor.
hobbit'in yakaladığı doku, bence ilk seriden daha lezzetli ve evrene daha yaraşırdı. "keşke lotr da günümüzde çekilseydi..." demişliğim çoktur.
ancak düşününce, filmin günümüzde çekilmesi durumunda oyuncu kadrosu bambaşka olacaktı. ne bileyim popüler kültür falan girerdi işin içine. jennifer lawrence'i falan dahil ederlerdi kadroya :/ hatta artırıyorum, yapıma netflix eğilimleri ekleyebilirlerdi. yok efendim gandalf aslında gay..
ilk serinin aynı kadroyla şu sıralar çekilmesi durumu da bence olmazdı. orlando bloom'u şu anki yaşıyla legolas olarak izlemek istemezdim mesela. legolas dediğin körpecik, kanı kaynayan nitelikli bir asidir. hobbit'te bile hikaye sözde ilk seriden bile önce geçiyor. ama karşımızda ilk filmi oranla kartlaşmış bir legolas vardı. gözleri falan bir başka bakıyordu.
sanırım bu konuda diyebileceğim en iyi keşke; keşke 2000'lerin başında sinema teknolojisi, en az günümüzdeki kadar gelişmiş olsaydı.. bu talihsizliği en derinden yaşayan film serisi lotr'dur.