bugün
yenile

    otobüs aşkı

    15
    +
    -entiri.verilen_downvote
    günlerden cumartesi, moda'da oturan bir kaç arkadaşla akşamdan kalmayız. binanın çelik kapısını çekip çıktım. yağmur çiselemeye başlamıştı. üzerimde bir t-shirt'ten başka bir şey yoktu. daha önce de belirttiğim gibi benim gibi adamlar yağmur durduğunda nasıl taşıyacaklarını bilmedikleri için şemsiye taşımazlar, islanmayı yeğlerler.otobüs durağında 15-bk'yı beklerken daha vakit olduğunu görüp yolun karşısındaki seyhan müzik isimli kitapçıdan bozma, zamanla züccaciyeye çevrilmiş dükkana giriyorum. rafların arasında kazım baran yılmaz'ın kırık bej'ini bulamayıp kapıya yöneldiğim sırada şık giyimli dükkan sahibesinin oturduğu kasanın hemen önünde duran limon yeşili postitler dikkatimi çekiyor. bir kaç tane de renkli kalem alıp hızla yolun karşısındaki durağa geçiyorum. orta kapının arkasındaki ikili koltuğun koridar tarafında dizlerimi neredeyse birleştirmiş oturuyorum. yanımda oturan kırklı yaşların başındaki adamın hacmi ortalama bir kutup ayısı ile aynı. adamın indiği acıbadem durağında hikayenin koridor tarafına güneş açmaya başlıyor. ben hala ıslağım. adama inmesi için izin verdikten hemen sonra cam kenarına geçtim, biri gelip koridor tarafına oturdu. hikaye yüzümü çevirdiğim anda başladı. üzerinde, diz ve muhtelif bir kaç noktasından daha yırtık kot. nar çiçeği renginde ince yazlık bir bluz. saçları siyah ve uzun ve ayakkabısı. tam olarak ne zamandır kadınların ayakkabısına göre karakter analizi yapıyordum bilmiyordum ama ayağına converse giyse bile yine de çekici görünürdü. sekizinci harika hemen yanımda oturuyordu, virajlarda birbirine değen omuzlarımızdan başka bir iletişimimiz yoktu. olması gerektiğinde akla gelmeyen her fikir, gerçekleşmesi gerektiğinde asla olmayan herhangi bir mucize gibi onunla konuşmam mümkün değildi. bir erkek elinde küçük bir poşetle otobüste son derece komik durumdadır. bunu iyi bilirsiniz, poşeti saklayarak "taşıyıcı" görünümünden çıkmak istersiniz. ben dizlerimin ortasında birleştirdiğim ellerimin arasına aldığım poşetin avuç içlerimi terletmesine hayretle tanık oluyor, plastik malzeme ile aramda olası bir etkileşim olduğunu düşünmeye başlıyordum. bir şey denemeye karar verdim, sadece denemek. delice ama en azından denemiş olacaktım. poşetin içindeki postiti sol elime aldım, en üstteki sayfaya. -bu beykoz otobüsü, değil mi yazdım ve sekizinci harikaya gösterdim. harika ne tür bir şeye bulaştığının farkında olmadan, başını yukarı aşağı sallayarak "evet"dedi. evet yapmıştım, harika ile tanışabilmek için sağır dilsiz numarası yapıyordum ve iyi bir başlangıç yaptığımda net bir şekilde görülüyordu. i̇kinci postit'e. - peki, ne kadar sürer yazdım. harika bir adım daha atarak postiti ve kalemi elimden alarak kağıda "45 dk" yazdı. sekizinci harika ile ilişkimizin sese dayalı olduğu söylenemezdi ama bilirsiniz, ilişkinin başlarında çiftler pek konuşmaz. açıkçası onunla sürekli omuz teması halinde kalabilmek için sonsuza kadar dilsiz takliti yapabilirdim. abarttığımı düşünebilirsiniz ama ben piyasadaki çok adamın harika ile yan yana durabilmek için evcil hayvan numarasına girişebileceğinden de emindim. postit 3. -beykoz merkezde ineceğim, geldiğimizde haberdar edebilir misiniz? sekizinci harika her postitte biraz daha fazla harf kullanmaya başlamıştı. ben, aynı kalemin git gel yapmaması için poşetten bir kalem daha alıp ona verdim.i̇lişkimiz git gide olgunlaşıyordu ben her gecen dakika daha da dilsiz sağır oluyordum. harika, 3.postite daha da özverili ve beni benimsemiş biçimde "evet" yazdı.harika bu seferki evet'i daha bi içten yazmıştı sanki. ben pek yüz vermiyordum, ilk defa bir kadın bana otobüste asılıyordu ve ağırdan almalıydım. yol boyunca onsekiz postit kullandık. 4-5-6-7.postitlerde neredeyse tanışmıştık. bir ara neredeyse sesli yanıt vererek her şeyi batıracaktım. sekiz ve dokuzuncu postitlerde yalıköyde oturduğunu, kadıköyde bir hukuk bürosunda çalıştığını ve kadıköy -beykoz otobüsünde yolcu olmak konusunda master yaptığını öğrendim. onbeşinci postit'e kadar her şey yolundaydı. i̇lişkimiz anlam kazanmaya başladığı sırada otobüse kavacıktan binen yaşlı bir kadın orta kapıya doğru ilerlemeye başlamıştı, sekizinci harikanın kendisine doğru adım adım yaklaşan tehlikeye yer vereceğinden hiç şüphem yoktu. ben ilişkimizin böyle yarıda kalacağı endişesi ile dilsiz sağır bir gerginlik yaşıyor, içimden "hay amına koyayım, ne işi var bu yaşta kadının belediye otobüsünde diyordum, otursana evinde torunlarını sevsene, fındık yesene, çorap örsene" diyordum. o anda bir mucize gerçekleşti ve kendisiyle hemen hemen aynı yaşlarda bir amca kalkarak yaşlı teyzeye yer verdi. belli ki amca teyzeye iş atıyordu, heyecan doruktaydı. yaşlı teyzenin memesinin altına kadar çektiği fistan eteği amcanın gözünü alıyor, yaşlı teyze de bu duruma kayıtsız kalmayarak yaşlı amcaya başını sallayarak teşekkür ediyordu. 16. postit.. -adın ne? -sekizinci harika: ece.. 17.postit; - biliyor musun, adım naile deseydin bile çok güzel bir adın olduğunu düşünecektim. çünkü isimleri güzel yapan onları taşıyan kişilerdir. ama ece gerçekten güzel. - sekizinci harikanın adı "ece"idi. ece, 15 bk'da başlayan ilişkimizi bir adım daha ileri götürerek kavacık -tokatköy dolmuşunda da sürdürelim diye sormak geçti içimden, daha sonra eceyle ilişkimiziniz sonraki adımının kadıköy-eminönü vapurunun kıç tarafı olması gerektiğini düşündüm .bu yüzden sorumu erteledim. 18 postit. i̇neceğim yere daha çok var mı ? bunu sormamın bir amacı yoktu i̇neceğim yere sadece iki durak kaldığını biliyordum. onunla olayımıza bir kaç kelime daha eklemek için yazılmış öylesine bir soru sadece.. ( seni aşağılık piç kurusu, yavşağın önde gideni lan kızla konuşabilmek için sağır-dilsiz takliti mi yaptın lan sen, -evet. ( arkamda melih gökçek var, o kadar öndeyim yani), parantez içinde parantez açılır mı bilmiyorum o yüzden bu parantezi işler daha da karışmadan kapatıyorum ) sekizinci harika postiti aldı.. * bu durakta ineceksin, yazdı ve bana gösterdi. sahi sekizinci harikanın nasıl bir sesi vardı, ince?, kalın, nutellanın ilk, sigaranın son nefesi gibi? hiç bir fikrim yoktu.. otobüs durağa yanaşırken ayağa kalktım ve harikanın geçmem için sola kıvırdığı dizlerinin önünden koridora ayak bastım. şoförün kapıyı açmasını bekledim, kapı açılır açılmaz ona döndüm.. ve, sesimle, "yardımın için teşekkür ederim" dedim.. harikanın kahverengi gözleri ağaca kuyruğundan asılmış habeş maymunu gibi ters döndü. bir anlık kapalı algı kanunlarına esasen.. -rica ederim dedi.. gülümsedim.. hızlıca "son postit'in arkasına bak" dedim.. 5 dakika sonra, otobüsten iner inmez aradı. ciddiyetle "efendim" dedim, gülerek.. muhteşemsin, dedi.. bir de, nişanlıymış, konuşmanın sonlarına doğru söyledi.. *alıntıdır*
    0tam kesin yaşanmıştır bu diyecektim ki nereden alıntı peki çok hoşmuş - thesungoesdown 19.06.2017 19:34:00 |#3668643
    14 sene önce bi abi paylaşmıştı facebookta. o gün bugündür bilgisayarımda durur. o da bi yerden araklamış ama hatırlamıyor :) - mufit abi 19.06.2017 19:34:43 |#3668645
    0kim bilir gerçekte şu an bu insanlar napıyodur :)) - thesungoesdown 19.06.2017 19:35:49 |#3668647
    butun yorumlari goster (4)
    ... diğer entiriler ...