en sevdiğimle vedalaştığım kitap. çünkü bu sondu.
her zaman söyleyecek çok şeyim olur okuduğum kitap hakkında lakin bu kez hem çok şey var hemde hiçbir şey yok.
ne söylesem eksik ve yarım kalmış olacak zira. içimde ansiklopedi uzunluğunda söylenecek şey var ama şunu diyebilirim: bu kitabı okuyacaksanız içinize dönmeye hazır olun. yorulmaya, kederlenmeye, "ah be selimcim ışık" diye hayıflanmaya, noktalama işaretleri olmaksızın okuyacağınız 80 civarı sayfaya, içi karmaşık adamların haleti ruhiyesini çözümleyecek olmaya,
(bkz: dostoyevski) tadında uzun uzun cümleler okumaya, sarsılmaya ve tüm tabularınızı yıkmaya..
en önemlisi "ama ben bunu anlamadım ki" diyerek paragrafı başa sarmaya hatta bir şey diyeyim mi kitabı başa saracak olmaya da hazır olun. 4 günde bitirdim ama birçok kez daha okuyacağım,biliyorum. bu bir son değildi oğuzcum atay yine karşılaşcaz..
bir adam düşünün yaşama tutunmak için sebep ararken gittikçe kaybolan. kimsenin yaşantısını beğenmeyip kendine uygun yaşantı da bulamayan..işte o turgut özben. bir adam düşünün kötü bir resim asarım korkusu ile duvarına tek bir resim asamayan, hep bir telaş ve buhran içindeki ruhuyla oradan oraya savrulan. sevdiği kadına hatta annesine bile yaralarını gösteremeyen.. yaşamamaktan yorulan.. işte o selim işik.
kendi kafalarındaki dünyada mahsur kaldılar. çırpındıkça olmadı, bir yere varamadı çabaları. tutunamadılar evet.
bu kitap içinde bitmek bilmeyen bir savaş verirken gülümsemek zorunda bırakılan, çırpındıkça karanlığa gömülen ruhlar için yazıldı. bu kitap bütün tutunamayanlara oğuzcum atay'ın en kıymetli hediyesi.
"yalnız değilsiniz" diyor. ben de varım.