merhaba sayın yazarlar,
bu gece size bir konudan bahsetmek istiyorum ama hangi konu bilmiyorum,
hani olur ya birine bir şeyler anlatmak istersin, dökülesin vardır,
benim de size dökülesim var şu an,
ama hangi konuda dökülmek istediğimden emin değilim,
çok mu kafam karışık?
o zaman şeyden bahsedeyim ben size en iyisi,
insanın kendini tanıyamaması,
evet 27 yıl geçti aradan, bütün dostlarımın gerçek yüzünü bir bir gördüm,
eski sevgililerimi de çok iyi tanıdım,
ya akrabalarım, (tam burada sırıtıyorum) onları da tanıyorum artık, çok iyi hem de
ve babamı, hayatta en çok babamı tanıyorum, tanımaz olaydım.
tanınmaması gereken insanlar da tanıdım,
biraz sancılı olsa da bunun bedeli, nihayetinde tanıdım,
tanımaktan büyük keyif aldığım ve tanışma fırsatı bulduğum için kendimi özel hissettiğim insanlar da oldu,
çok hem de,
okuduğum okullarda, çalıştığım yerlerde, oturduğum semtlerde,
gittiğim gezdiğim yerlerde çok insanlar tanıdım.
ama kendimi hala tanıyamadım,
iç dünyasına seyahat eden insanlar sözüm size;
nedir bunun yolu?
içsel bilmem neyselin carsal curtuna tırtsal bırt yapmak mı gerek?
kendimi tanıyamıyorum, aradan ne kadar zaman geçerse geçsin,
ne kadar insan tanımış olursam olayım,
neler yaşarsam yaşayayım,
kendimi tanıyamıyorum,
bir filmde diyor ya hani '' insana en uzak yer kendi sırtıdır'' diye,
gerçekten öyleymiş,
bunu kendimi tanıyamazken öğrendim.