merhaba sayın omono kodoklorom
bu gece size şeyden bahsetmek istiyorum;
(bkz: biz nasıl bu hale geldik)
evet nasıl bu hale geldik biz?
kim çaldı olum bizim heveslerimizi falan?
kim yıprattı kalbimizi?
nasıl böyle mutsuzluk şelalesi oluverdik de şarıl şarıl mutsuzluk akıtıyoruz?
daha düne kadar yeni bir şarkı duyunca bile ''oha çok mutlu oldum'' diyen biz, ne ara dünyalara sahip olduk da karşılığında bedel olarak mutluluğumuzu verdik?
çok sordum farkındayım ama sorarım size ne...
neyse burdan şeye atlamak istiyorum hemen;
ne kadar çok şeye sahip olursak o kadar fazla mutsuz olduğumuza,
her zaman olduğu gibi bu cümlemde de aşırı haklıyım ve tekrar ediyorum;
ne kadar çok şeye sahip olursak o kadar fazla mutsuz oluyoruz.
heveslerimizi kaçıran şey hep bu ''ulaşılabilirlik'' durumunun gün geçtikçe daha da basitleşmesi,
her şeye ama her şeye (ikinci her şey vurgulu) bir insana, bir yere, bir oyuncağa, bir şarkıya, bir filme, bir meyveye, canımız ne isterse hemen ulaşabiliyoruz.
ulan ulaşmak çabuk olunca bayağı heves körelten ibnenin tekiymiş meğerse.
neyse bu aşırı anlamlı ve göz yaşartan, duygu yoğunluğu had safhada olan yazıma son verirken her zaman olduğu gibi beni okumadığınız için allah belanızı versin ne diyim size bilemiyorum ki.
iyi geceler.