bugün
yenile

    bir hikayem var

    13
    +
    -entiri.verilen_downvote
    sevgili sözlük yazarı arkadaşlarım. hepinize anlatmak istediğim bir hikayem var. öncelikle kendimle ilgili bir kaç parçayı anlatmak istiyorum. hayatımı su akar yatağını bulur tarzında yaşıyorum. küçüklüğümden beri hayatımda hep hayal ettiğim şey malesef hep farklı oldu. gerçekten inananarak söyleyebilirim ki 20 yaşında bir genç için, süper kahraman hayalleri ile cebbelleşmek yorucu oluyor. muhtemelen bu hayallerdeki tanrı ile ilgili dolduramadığım boşluklar beni ateist olmaya itmişti. her zaman bir süper kahramanım ama bana veren kimdi. tanrıyı işin içine soksam havası gidiyordu. birilerine hava atmadıkça çok keyifli olmuyordu beynimin içinde. hased etmek hep kötü bir huyum olmuştu zaten. işime de gelmişti. hayallerimin neredeyse hepsinde en yakın ortak payda çoğu zaman bu dünyada kalıcı bir iz bırakmaktı. hiç bir zaman azimli bir adam olmadım. hiç bir zaman ders çalışan, düşündüklerini zor yollardan elde etmeye çalışmış bi insan olmadım. koşmadım peşinden. bundada sistemin saçmalığı bana bahane oldu. sistemi karşı savaşmak istiyorsanız önce onu yenmeyi bilmelisiniz. ah buna karar verirkende yeterince azimli olsaydım. hayat ile satranç oynuyoruz hepimiz, ama ben hep çoban matı deniyorum. başka yollar aramaktansa. hayat ise profesyönel. öncelikle hayatımda kendime koyduğum ilk hedefi söyleyeyim. babam tarafından hee zaman sevgiyi arayan bir çocuktum. hakkını yiyemem. babam hep bizim için uğraştı ama asla sevgisini bize anlatabilen ya da duygularını dışarı vurabilen bir adam olmadı. anadolu insanı işte. gelenek görenek böyle. babamın anneme bulaşık makinesi vaadiyle karar verilmiş bir ruhtum. ki bu anneyle babanın bu kadar farklı kökenden buluşup doğmuş, hatta bir araya gelmeler mucize bir çiftten gelmeyim. ne yazık ki bu gerçekleri görmek, at gözlüklerimi çıkarmak zor oldu. babam alevi annem ise sünni. babasını çok seven bir evladın, düğün kartında ailesi için babası yerine abisi yazması... öyle bir hayat işte. i̇lk hayalim son sözlerinde bana söz verdirmiş dedemin, benden son isteği. hatırlamıyorum onu pek ama o cümleleri hiç unutmam. 12 çocuğunun arasından bir tanesinin oğlunu son nefesinde görmek istemişti. bana ilk özel hissettiren adam. bana "oğlum, bu doktorlar beni iyi edemiyor" demişti. 4 yaşında bir çocuk son nefesini veren bir adamın sözlerini nasıl anlasın ki?.. bana "oku da doktor ol, beni kurtar" demişti sanki o zamana yetişmek için umudum varmış gibi. belkide zihnimin bana oyunu bu. çünkü bu söz kafamda ilk çalkalandığında, altı yaşımda amcamın oğluyla duvara çamurdan şekiller yapıyorduk. belkide iki küçük çocuğun birbirleriyle yarışması sonrası ortaya atılmış, kendini değerli hissetmek isteyen bir bünyenin bunu gerçek olarak kabul etmesini oluşmuş bir anı. kimse bilemeyecek. hayatımda sahip olduğum ilk değeri, ilk "büyük adam" olacak gözüyle bana hitap edilmesi gibi bir anımın yok olmasını da göze alamam zaten. belki de hayatımı doğruluğundan emin olamadığım gerçeklere dayandırdığım için bir düzen yok. işte o duvar hayatımın ilk hayallerinden oluşuyor. küçük bir çocukken kuzenimle girdiğimiz o küçük laf yarışından sonra, büyüyünce nasıl bir doktor olurum diye düşündüğüm anı hatırlıyorum. o zamanlar bile ezilmiş, fakirlerden asla ücret alamayacağım diyememiştim. çünkü kafamı karıştırmıştı. zenginlerden para alsam demiştim o zaman fakire ne katkım var diye düşünmüştüm. sadece fakire yardım edersem onlardan nasıl kaldırırdı yüreğim para almayı. allah bana ne derdi? ya da dedem? kimseden para almazsam ne ile yaşayacağım? işte kafamın içinde sistemi ilk sorguladığım an buydu. amcamların balkonunda. küçük ayrıntılara hep hayran olmuşumdur zaten. daha sonra herkese "dedeme sözüm var benim doktor olucam ben" dedim yıllar boyu. sonra bir gün etrafına bakmaktan ayaklarını nasıl savurduğunu bilmeden yürüyen bir çocukken, bir adam, bana hayatımda ikinci sefer "büyük adam" olur gözüyle bakan insanla karşılaştım. benden büyük çocuklar yüzünden sokakta düşürdüğüm kalemlerim için ağlarken, bana yardım eden şimdiki tabirimle bir genç. evime kadar elimden tutup gitmeme yardım eden, sekiz yaşında bir çocuğa elindeki ufak çantasıyla güven sağlayan o genç adam. oda sordu bana "ne olacaksın büyüyünce?" diye. ben hazırım tabi. o laf atışmasından beri, sonuçlarını asla düşünmeden söylediğim gibi yine aynı cevap. gülümseyişi. peki sen ne olacaksın abi diyişim. avukat demesi ve benim bu saatten sonra kendimi avukat olarak, fakirlerin hayatını zindan eden zenginlere, hayatı zindan etme hayallerim başladı. davadan davaya koşuyorum. bütün zenginler benden kurtulmak için cabalıyor. ancak insanlar beni seviyor destekliyor. dünya basınına bile sıçrıyorum. aç insanlar için konuşuyorum onlarda beni destekliyor. birisi haksızlığa uğrarsa valente diyor ben bitiyorum orada. her şeyi çözüme kavuşturup uçuyorum hemen başka bir davaya. bilmiyorum tabi safım, herkesin bir fiyatı olabileceğini toz pembe dünya. işte o zaman mutluyum. tabi hayallerimin değişmesi ile dedeme verdiğim söz bir kenara atılıyor. belkide bu hayalimden bu kadar çabuk vazgeçmeseydim bu insan olamayacaktım. daha iyisi veya daha kötüsü kim bilir? ancak bir şeyi biliyorum, bu bir çığ için ilk kar tanesiydi. gün geliyor okula gezgin bir tiyatro ekibi geliyor. kahkahalarla izliyorum. 10 yaşındayım belkide. bir anlığına, kahkahaların arasında, sanki zaman duruyor. herkes çok mutlu ve ben bir sebebi var. orada, komik kıyafetleri ve sevecen bir yüzle, şaşkın şaşkın bakan adam. herkes onun sayesinde mutlu. etrafımda ki yüzde yakın çocuk ve onlarca öğretmen. işte o an ben her şey olabilirim dedim, hiç bir şeye çıkacak yola adım attığımı bilmeden. istersem avukat istersem doktor. i̇nsanları da mutlu ederim diye düşünerek. bu bölüme daha sonra da devam edeceğim ancak girişi çok uzun tuttuğumu hissediyorum sonuçta amacım size hayat hikayemi anlatmak değil. bulunduğum durumu size başka nasıl anlatabileceğimi de pek bilmiyorum ama direkt gerçeği söylesemde olur sanırım çünkü bana çoğunuz inanmayacak. az önce de dediğim gibi ben hiç kimse olmaya bir adım attım. şaşılası ama bunu başardım. ben sadece bir fikirim. hiç biriniz beni tanımıyor ama hepinizin içinde bir yerdeyim. ben o kurşunların işlemediği düşünceyim. bir insan nasıl yok olur biliyor musunuz? hayallerimin geliştiği dünyadan biraz daha farklı bir şeye değinmek istiyorum. yok olmak, belki de hiç kimsenin ciddiye almadığı bir kavram. yok olmak nasıl bir hissiyat düşündünüz mü? ben düşündüm. oldumda. çok emin olamadım ama hiç bir zaman. var olmanın ne demek olduğunu unuttuğunuz, arada kaldığınız yok olmayı kabullenmeye başladığımız bir evre var işte oralardayım . yok olduktan sonra nasıl bir hayat yaşadığımızın bir önemi kalıyor mu? hayır kalmıyor. var olmadan önce neysek o oluyor? var olmadan önce neydik peki? şimdilik yazabileceğim bu kadar. bu sadece girişti ana hikaye değil. yorum ve desteklerinizi bekliyorum, yapıcı eleştirileriniz beni çok mutlu eder. okuyan birileri olduğunu görürsem bana yazmam için çok destek olursunuz
    1i̇nançlı bir birey misin diye sorarak okumaya devam etmek istiyorum. - adenozin 10.08.2017 22:13:37 |#3371000
    1çok teşekkür ederim ancak açıkçası olayın biraz daha özü o olduğu için şu an buna cevap vermek istemiyorum çünkü çok daha karışık bir hikaye - valente 10.08.2017 22:21:00 |#3371536
    1pekala, herhangi bir şekilde sana karşı görüşümü değiştirmeyeceğini belirtmek isterim. anladığım kadarıyla zaten ana konu da buysa pek de umrunda değil. i̇yi yazmalar :) takipteyim. - adenozin 10.08.2017 22:21:58 |#3371691
    butun yorumlari goster (9)
    ... diğer entiriler ...