bugün
yenile

    altı çizilesi kitap cümleleri

    4
    +
    -entiri.verilen_downvote
    "ölüm, seyircisi hiçbir zaman eksik olmayan bir rock yıldızı gibiydi ne de olsa." diriliş - tess gerritsen "koridordaki kusmuk kokusu ölüm kokusuyla birleşip burnuna saldırgan bir kokteyl oluşturuyordu." öldürme saati - paul cleave "güneş zirveye çıkıp alçalmaya başlamıştı. umuyordum ki bir gün dünyanın ortasına düşüverecekti." öldürme saati - paul cleave "hayatta her şeyde başarılı olmak için ev ödevinizi iyi yapmalıydınız." temizlikçi - paul cleave "alt dudağından boynuna kadar bir zincir iniyordu. sifonla zihnini akıtabilir miyim diye bu zinciri çekmeyi düşündüm." temizlikçi - paul cleave "belki para için bacakları ve dudaklarıyla erkekleri sarmalamak zorunda kalmayacağı bir dünyayı düşünüyordu." temizlikçi - paul cleave "fahişelerin saygıdeğer olmadığını söylemiyorum - toplumun ihtiyaçlarını karşılıyorlar." temizlikçi - paul cleave "hayat pek çok toprak yolun bağlı olduğu bir otoyoldur." temizlikçi - paul cleave "babamın küllerini yapıştırıp zavallı adama son bir kez daha dırdır etmeye çalışacağını düşünüyordum." temizlikçi - paul cleave "burası beş para etmez kızların bir düzine erkeğe takılıp bir tanesiyle yattıkları bir et pazarıydı." temizlikçi - paul cleave "sessizliği onun bozacağını biliyordum, çünkü kadınlar uzun süre konuşmadan durammazdı." temizlikçi - paul cleave "birbirimize iyi geceler dileyip telefonu kapattık. -hayır önce sen kapat- demesini bekliyordum, ama neyse ki böyle bir şey olmadı." temizlikçi - paul cleave "...o kadar zayıf görünüyordu ki onu kaldırıp karşı duvara fırlatsam binlerce parça halinde yere inecekmiş gibi geliyordu." temizlikçi - paul cleave "cesetlerin göllerden fışkırdığı, tabutların boş cevaplarla dolu olduğu karmakarışık bir dünyada yaşıyorduk" mezarcı - paul cleave "sonunda öfkenin kederi yeneceğini biliyordum." mezarcı - paul cleave "mezarın dışındaki her gün iyi bir gündür." mezarcı - paul cleave "yozlaşmış bir şehirde av ile avcı arasındaki tek fark ödedikleri bedeldir." ‪‎avcı‬ - ‪‎paul cleave‬ "depresyon üzgün adamların oyuncağıdır." koleksiyoncu - paul cleave "demek istediğim, bir fotoğraf binlerce kelimeye bedeldir." koleksiyoncu - paul cleave "üzgün adam kötülüğe yatkın adamdır." koleksiyoncu - paul cleave "kollarında yıllardır temizlik yapmanın verdiği güç olmasa, bu yaşta bunu başaramazdı." buz prenses - camilla läckberg "yoksa her şey sadece bir sonraki alkol kadehine giden yolda bir durak mıydı?" buz prenses - camilla läckberg "ama ölüm görmezden gelinemeyecek kadar tanıdık bir yoldaştı" buz prenses - camilla läckberg "birbirimizin aklını okuyabilseydik, her şey ne kadar kolay olurdu diye düşündü." buz prenses - camilla läckberg "...yakın olduğu birisinin, sandığı gibi biri olmadığını anlamanın verdiği hayal kırıklığı." buz prenses - camilla läckberg "...ölüm uzun süredir birlikte yaşadığım bir dost..." ‪‎buz prenses‬ - ‪‎camilla läckberg "hamileliğinin sekizinci ayındaydı ama hala içinde başka bir canlının yaşadığı gerçeğini kavrayamıyordu." vaiz - ‪‎camilla läckberg "bilinmeyeni beklemenin verdiği dehşettense, acının katiyetiyle baş etmek daha kolaydı." vaiz - camilla läckberg "normalde tavada bir parça eti pişiremeyen adamlar, mangalda pişirme konusunda kendilerini virtüöz gibi görüyorlardı." vaiz - camilla läckberg "ölüm onunla flört etmeye, kulağına acıyı ve eziyeti yok edeceğini fısıldamaya başlamıştı." vaiz - camilla läckberg "bir şey gerçek olamayacak kadar iyi görünüyorsa, muhtemelen gerçek değildir." vaiz - camilla läckberg "erkekler bir ağacın dalındaki elmalar gibiydi, yapması gereken tek şey elini uzatıp almaktı, ..." taş ustası - camilla läckberg "morgan ölümün normal insanlar için neden bu kadar korkutucu bir kavram olduğunu anlamıyordu. bir var olma durumutdu o da, yaşamak gibi." taş ustası - camilla läckberg "agnes hayatta bir şey öğrenmişse o da süprizlerin pek nadiren hoş olduğuydu." taş ustası - camilla läckberg "hayatında yanlış giden işlerin sebebi çatışmaktan korkması, gücün önem kazandığı yerlerde zaaf göstermesiydi." taş ustası - camilla läckberg "umutsuz insanlar korkunç şeyler yaparlar." sakın aşağı bakma - tami hoag "...ağzını ne zaman kapalı tutacağını bilen bir kadın, çenesi düşük bir kadından çok daha iyiydi." yabancı - camilla läckberg "bedeni teselli edilmeye susamıştı. ama o ihtiyacı karşılayacak kimse yoktu." yabancı - camilla läckberg "kimse arkasından yas tutulmadan gömülmeyi hak etmez." yabancı - camilla läckberg "hangisi diğerinden daha korkunç? şeytani ölüm planını hazırlayan kişinin size uzak olması mı, yakın olması mı?" 9. kız - tami hoag "eğer beklentilerin düşükse, hayal kırıklığına uğramazsın." 9. kız - tami hoag "hayat olan yerde ümit de vardır." 9. kız - tami hoag "ve artık ölüm, merak uyandıran farklı durumlar dışında onu hiç heyecanlandırmıyordu..." şah mat - mario mazzanti "bakın, kıyafetinizde uygunsuz hiçbir şey yok ama bedeninizin büyük bir kısmını ortada sergiliyorsunuz ve geceliğinizin altında iç çamaşırı olmadığına bahse girerim... bu gibi durumlara maruz kalan erkekler genellikle düşünme yetilerini biraz kaybederler." şah mat - mario mazzanti "herkesin yarası vardır, ama bazılarınınki daha belirgindir..." sona kalan - tess gerritsen "bazen kanıt olan bir şeydir, bazen de olması gereken bir şeyin eksikliği..." şah mat - mario mazzanti "her zaman bir insan olarak yapmamız gereken şeyi seçemeyiz, yapmak zorunda olduğumuz şeyi yaparız." şah mat - mario mazzanti "...erkeklerin kibir dolu güvenlerinin ve akıllarının onun kötü niyetli seksiliğinin altında acımasızca ezilmesine bayılıyordu." gördüğüne asla inanma - mario mazzanti "manevi zevkler para kazandırmıyordu." gördüğüne asla inanma - mario mazzanti "ve dünyada hiçbir şey ölmek üzere olan bir insandan daha barbar olamazdı." gece yarısından sonra - tess gerritsen "şüphe, güvenin sıcak ve davetkar kıvrımları arasına sızan bir yılandır." gördüğüne asla inanma - mario mazzanti "...hayat hiçbir şeye bu bedene olduğu kadar uzak duramazdı." gördüğüne asla inanma - mario mazzanti "hormonların gücünü hiçbir zaman hafife alma." gece yarısından sonra - tess gerritsen "hayatta bazı şeyler nedenlerini belirsiz bir arzunun, ebedi bir zevkin içinde kalarak buluyorlardı bazen." gördüğüne asla inanma - mario mazzanti "çünkü bu, suçlulara en yüksek şekilde cezalandırılmaları için yavaş bir yanma sağlıyor, yanmış insan eti kokusu halka gözdağı vermek üzere havada daha uzun süre kalıyordu." ölümle randevu - mario mazzanti "...ve ancak ciddi bir bozukluktan bir cinayete varılabilirdi..." ölümle randevu - mario mazzanti "bazen aşk ızdırapta en üstün halini bulur." ölümle randevu - mario mazzanti "keskin bir kılıçla ilk olarak iki kulağını, sonra burnuyla birlikte üst dudağını kestiler. gözlerini oyup, yazı yazan sağ elini kestiler. bu kadarla kalmayıp ona 'bekaret vaazları veriyordun, o zaman şimdi kendin de iffetli ve bakir olacaksın' diyerek erkeklik organını parçaladılar. en sonunda şunları söyleyerek dilini kopardılar: 'din adamlarının ailelerini dağıtan sesini kes.'" ölümle randevu - mario mazzanti "tarihçi dediğin temelde tam bir kütüphane faresidir." ölümle randevu - mario mazzanti "...bu ülkede bir suçlunun hakkı olan cezayı alabilmesinin hiçbir yolu yoktu." ölümle randevu - mario mazzanti "kadının gözleri o kadar derin, kokusu o kadar yumuşak bir okşama gibiyken elbette ki onu dinleyecekti." ölümle randevu - mario mazzanti "sürekli konuşan kişi, sakin kalıp düşünenden hep daha az şey bilir." öldürmek için mükemmel bir gün - mario mazzanti "zevki beklemekten daha güzel ne olabilirdi?" öldürmek için mükemmel bir gün - mario mazzanti "ceketinin tek düğmesini ilikleyebilmişti, o çilekeş düğme de artık pes etmek üzereydi." sesler - arnaldur indriðason "bu misyoner pozisyonu nereden çıkmış acaba? kimin ne misyonu varmış?" sesler - arnaldur indriðason "tatlım ben anaokulu öğretmeniyim.her gün yorucudur benim için. bugün öğrencilerimden biri boya kalemini yedi. diğeri de resim masasına kustu. bir başkası da kum havuzuna kakasını yapıp üstünü kedi gibi kapattı." ölümden daha derin - tami hoag "bir ayaklığın üzerinde, bir çocuk, öğretmeninin işaret parmağını bir okul masasının üzerine monte edilmiş kalem açacağına sokmuştu. çocuk, kalem talaşları yerine et parçalarının döküldüğü şeffaf hazneye bakarken kurban böğürüyordu." ölü ruhlar ormanı - jean-christophe grangé "canlı renklerde bermuda şort ile bir tişört giymiş başka bir çocuk bir kedi yavrusunun gözlerini çay kaşığıyla oyuyordu." ölü ruhlar ormanı - jean-christophe grangé "dört ayaklı bir sehpanın üzerinde, sımsıkı bağlanmış, bacakları ayrık, külotu inik küçük bir kız vardı. onun üzerinde de, diz çökmüş genç bir oğlan, elindeki, geyik boynuzunu andıran koyu turuncu renkli bir havuçla oynuyordu." ölü ruhlar ormanı - jean-christophe grangé "yere oturmuş salopetli bir oğlan çocuğu özenle bir sineğin kanatlarını yoluyordu." "hissettiklerini anlıyorum. kendinden sıkılıyorsun. kendin olacak uyuzdan sıkılıyorsun ve kurtulmanın imkanı da yok." sesler - arnaldur indriðason "kızın göğüslerine bakmamaya çalışıyordu ama işi epey zordu. hayatında bu kadar ince bir bedende bu kadar iri göğüsler görmemişti." sesler - arnaldur indriðason "belki insan her şeyi açıklayamaz ve bazı şeylerin açıklanmaması daha iyidir." sesler - arnaldur indriðason "insan kendine açtığı kovukta hiçbir şey düşünmeden yıllarını geçirebilir. dur durak bilmeden geçer gider yıllar." sesler - arnaldur indriðason "hepimiz bir gün öleceğiz, ama böyle ölmek istemiyorum..." sular çekildiğinde - arnaldur indriðason "ha yani kocasını aldatıyor. evli karı düdüklüyorsun sen de. nasıl bir duygu?" sular çekildiğinde - arnaldur indriðason "güzel bir kadının ölümü hiç kuşkusuz dünyanın en şiirsel konusudur." edgar allan poe "uçurumun başında/ yanan aşk yıldızı/ gecenin karanlığına büründü./ bir kerecik güldü aşk yıldızı/ vadinin dibinde/ yanan genç aşığa." bir izlanda şiiri. sular çekildiğinde - arnaldur indriðason "kitabı bıraktı, onu kenarında oturmakta olduğu yatağa itti ve üstüne çıktı. uzun uzun öpüştüler. tómas'ın hayatının en zevkli doğum günü olacaktı." sular çekildiğinde - arnaldur indriðason "aşık olduğu ve kaybettiği bir kız uğruna yıllardır çektiği acı, yüzünden bir kitap gibi okunuyordu." sular çekildiğinde - arnaldur indriðason "...ve akıl, acıyı kolaylaştıracak her şeye takılılıyordu, sanki durum yine de yoluna sokulabilirmiş gibi. kutup soğuğu - arnaldur indriðason "ben yaşamaya devam eden miyim, yoksa öteki, ölen mi?" (steinn steinarr, bir mezarlıkta) kutup soğuğu - arnaldur indriðason "yumrukların yerine sözcüklerini kullan. şiddet, başvurman gereken ilk araç değil. en sonuncusu." saklı çocuk - camilla läckberg "şehir, tıpkı bir partinin ertesi sabahında dibinde bira ve şarap tortusu kalmış kirli bardakların, köşede duran buruşuk bir pankartın ve başında yana kaykılmış parti şapkasıyla kanepede sızıp kalmış bir misafirin göze çarptığı bir salona benziyordu." saklı çocuk - camilla läckberg "bir ergenin kalbinin kırılması kadar acı verici başka bir şey yoktu." saklı çocuk - camilla läckberg
    4söz demişler sen kitabı atmışsın kardeş - aykirilugat 15.12.2016 07:05:41 |#3002921
    0@aykirilugat hahahahahahha - lili marleen 15.12.2016 11:50:28 |#3018058
    1aq ne okumuşun sen öle bu kitaplar psikolojik kafan mı bozuk bilader - ruhumdeli 15.12.2016 18:17:23 |#2989533
    ... diğer entiriler ...