rush

mükemmel bir film. filmin dikkat çekici ve güzel yanlarından biri niki ile james arasında taraf tutulmaması, ikisinide olduğu gibi vermesi. izlerken kimi zaman james'in tarafında kimi zaman niki'nin tarafında oluyor insan. "bir gün doktor gelip bana dedi ki: ‘’bay lauda, size bir tavsiyede bulunabilir miyim? hayatınızdaki bir düşmanı lanet olarak düşünmeyin. bu bir lütuf da olabilir. akıllı bir adamın düşmanından öğrenecekleri akılsız dostundan öğreneceklerinden daha fazladır.’’ ve ne biliyor musun? haklıydı. bize bir bak. tanıştığımızda ikimiz de çocuktuk. formula 3’te yarışan aceleci aptallardık. ailelerimiz tarafından reddedilmiştik. gidecek hiçbir yerimiz yoktu. ve şu an ikimiz de dünya şampiyonuyuz." "james için bir şampiyonluk yeterliydi. kanıtlaması gereken şeyi, kendine ve ondan şüphe eden herkese kanıtladı. iki yıl sonra emekli oldu. yedi yıl sonra londra’da görüştüğümüzde ben tekrar şampiyonken, o spor sunucusuydu. patlak lastikle yalın ayak bisiklet sürüyordu. her günü son günmüş gibi yaşıyordu. 45 yaşında kalp krizinden öldüğünde şaşırmamıştım. üzülmüştüm. insanlar bizi hep rakip olarak görürdü ama o hayatımda sevdiğim ve saygı duyduğum birkaç kişiden biriydi. imrendiğim tek insan oydu."