dağdaki çobanla benim oyum bir değil

dünyada artan demokrasi eleştirilerinin tezahürüdür. bu yalnızca türkiye'de de değil, dünyanın her tarafında konuşulan bir olaydır. antik yunan'dan beri çeşitli değişikliklerle uygulanan demokrasinin artık insanlık için ideal sistem olmadığını düşünmeye başladık. zira evrim süreciyle beraber hepimiz doğadan geliyoruz. doğada da malumunuz doğal seçilim denen bir olay vardır. güçsüz olan, adapte olamayan tür yok olur. dünya bir zamanlar iyi koşanın, kası kuvvetli olanın dünyasıydı. ondan sonra iyi kılıç sallayanın. ama artık daha zeka endeksli bir dünya. yani daha fazla üretenin dünyası. üretmeyi yalnızca fiziksel bir üretim olarak düşünmeyin; fikir üretmek, bilimsel ürün koyabilmekten de bahsediyorum. şimdi nobel ödülü almış bir bilim insanı ile bir çiftçiyi aynı kefeye koyamazsınız. katma değerleri açısından çok çok uçurum vardır. hiçbir zaman eşitlik olmadı, hiçbir zaman olamaz da. türün içinde her zaman daha güçlü olan, daha fazlasını isteyecektir -ki istemelidir de. sadede gelirsek; demokrasi ciddi manada abartılmış bir balondur. dünya bunu eninde sonunda anlamaya başladı. bunu dizilerde de görebilirsiniz. frank underwood'un house of cards'ta hatta "democracy is so overrated." diye bir lafı vardır. bunlar popüler kültüre yansımaya başladıysa, yakın sürede herkes tarafından düşünülecektir. kısacası bu yüzyılda ilginç şeylere şahit olacağız gibi. insanlık her şeyi savaşlardan öğrendi, kanla değiştirdi. bu sefer de öyle olacağa benziyor. edit: ayrıca kimse imkanları yok diye burada çakma halkçılık kasmasın bana kalırsa. türkiye'den aziz sancar gibi bir ibretlik örnek var. mardin'in kerpiç evinden stockholm'deki o en prestijli ödülü almaya gitti adam. kimse kimsenin önüne kitap atmak zorunda değil. isteyen zaten onu gider zorla alır. edit2: biraz üslup bozacağım ama; yani bim'de kıçını başını açan teyzenin oyuyla, sizin oylarınız aynı sayılıyor. sizce de bazı şeyler yanlış gidiyor değil mi?