bugün
yenile

    dini sorgulamak

    8
    +
    -entiri.verilen_downvote
    allah bir düzen yaratmıştır. amaç insanın imtihanıdır. insan sınanmak için yaratılmıştır. dünyada bir imtihan hayatındayız. allah, insanları hidayete erdirmek için, kendi nurunu onların kalbine akıtmak için de peygamberleri göndermiştir. öncelikle şuna değineceğim; allah'ın sıfatlarından biri "kudret"tir. yani; allah'ın her şeye gücü yeter. istediği şeyi yoktan var etmeye veya var olanı yok etmeye gücü yeter. kudreti vardır. bir de "irade" sıfatı vardır. yani; her şeyin varlığı ve yokluğu onun dilemesi iledir. mutlak irade sahibidir. dilediğini yapar, dilemediğini yapmaz. hiçbir güç, o'na hükmedemez. o'nun hükmü her şeye ve herkese geçer. şu ana kadar yaşadığımız her şeyi ve ilerde yaşayacağımız olan her olay allah tarafından biliniyor. allah zaman kavramının içinde değildir. zamanı ve mekanı yaratan allah'ı zaman ve mekan kavramlarıyla anlayamayız. allah bu kavramlardan üstündür. "allah'tan önce ve allah'tan sonra" diye bir cümle kurulamaz. hatta ateistlerin sürekli dillendirdiği sorulardan birisi "allah bizi yaratmadan önce ne yapıyordu?" her olaya materyalist görüşle bakan insanlar burada tıkanıp kalırlar ve de cevabını bulamayınca "tanrı yoktur" demeyi seçerler. bunun gibi birçok örnek var. zaman denilen kavram bizim yaşadığımız boyutta mevcuttur. nasıl ki allah dünyayı ve ay'ı yarattıysa ‘zaman'ı da yarattı. biraz soyut düşünmelisiniz. allah'ın bize ihtiyacı yok, bizim o'na ihtiyacımız var. her an, her yerde. birileri çıkıp diyor ki "allah tüm insanları iyi yapsaydı, kötü olmasaydık." ee zaten melekler var? meleklerde nefis yok. allah ne derse onu yaparlar. ama insanda nefis var. cüz'i iradesi var. insanı farklı kılan da bu. insan nefsiyle mücadele edip allah'ın emirlerini uygularsa melekten daha üstün olur. insanın yaratılıştaki hikmeti burada saklı. bir özgür irade verilmiştir ve de mücadele etmesi için nefis ile şeytan verilmiştir. eğer ki insanoğlu herhangi bir sınavsız, mücadelesiz cennete giderse bu durumda yaratılmanın, imtihanın ne anlamı kalırdı? çıkıp desem ki -teşbihte hata olmasın- "madem sınavla alacaktınız neden inşa ettiniz bu üniversiteleri? neden kurdunuz madem girmek için mücadele edeceğim? ben hiç mücadele etmeden o üniversiteye profesör olmak istiyorum. çalışmayacağım, istenilen hiçbir şeyi yapmayacağım?" deli dersin kardeşim öyle oturduğun yerden profesör mü olunur diye. bu çok basit bir örnek. kendini "düşünen" diye adlandıran insanların topluma yukarıdan bakması, hepsini aynı zannetmesi, yanlışları tüm topluma mal etmesi ve tüm toplumu birden eleştirmesi.. üç-beş ayeti çarpıtıp insanların önüne koyarak "bak islam budur" deyip insanlara ‘yanlışları doğruymuş’ gibi anlatıyorlar. bilinçsiz insanlar da iki-üç yazı okuyup “sahiden de öyleymiş” deyip dinden çıkıyorlar. ateistlerin değişmeyen zihniyeti: "biz sorguladık, kendi yolumuzu seçtik, ama o insanlar nasıl doğduysa sorgulamadan yaşıyor." sanki var olan bir durumda aklın onayıyla kalmak yanlışmış gibi algı oluşturularak, farklı bir yöne giden insanlar illa doğruymuş olarak tanıtılıyor. toplumun yanlışları bahane edilerek toplumun dini eleştiriliyor, karikatürlerde müslümanlar çirkin suratlı, vahşi, sahtekar gibi tanıtılarak, aslında dine uymayan olayları dinde varmış gibi konu alarak din aleyhinde propaganda yapılıyor. materyalist gözle mealdeki yazıları farklı yönlere çekerek "bak kur'an'da bu yazıyor, uzatma" deyip bunun üzerinden lafları evirip çevirip, aralara birkaç bilimsel yazılar sıkıştırıp kendilerine "düşünen, sorgulayan" sıfatını takıp; müslümanlara da "araştırmayan, gerici, düşünemeyen" damgasını vuran insanlar var. düşünmek illa mevcut bir düzenden çıkmak anlamına gelmiyor. ki zaten araştırmış olsa bir insan, okusa siyer'i, hz. muhammed'in hayatından, yaşantısından haberi olsa çıkıp da onu "hasta" diye yaftalayamaz. kan dökülmeyen bir fetih gerçekleştiren bir insana hasta demek?.. ne hadle? "anam babam sana feda olsun ya rasulallah" dediğimiz zata, ne hadle? "şüphesiz sen büyük bir ahlak üzeresin." buyuruyor allah. (kalem-4) ve kur'an-ı kerim o'nun en büyük mucizesidir. hz. muhammed'in okuma yazması yoktu bilindiği üzere. hz. muhammed'e peygamberlik vazifesi verildiğinde o toplumda edebiyat çok ilerlemiş durumdaydı. ve buna rağmen o'na inen ayetlerin eşi benzeri yoktu. hangi mantıkla allah tarafından vahiy yoluyla gönderilmiş o eşsiz ayetlere "hastalığının nöbeti esnasında yazdı" denilebilir? okuma yazması olmayan bir insan, edebiyatın son derece ilerlemiş olduğu toplumda, o şairleri bile hayretler içinde bırakacak ayetleri bir hastalığın nöbeti esnasında nasıl yazabilir? o bize hayatının her safhasında her bakımdan müstesna bir güzellik ve mükemellik sergilemiştir. o en güzel örnek şahsiyet. öyle bir sıdk hali üzereydi ki, henüz o'na iman etmediği devrede büyük bir peygamber düşmanı olan ebu süfyan dahi, imparator heraklius'un, "hiç sözünde durmadığı oldu mu?" sorusuna: "hayır, o verdiği her sözü tutar." ifadesinden başka bir şey söyleyememişti. müşrikler tarafından bile "muhammedü'l-emin" olarak vasıflandırılırdı. burada anlatmak istesem ne kelimeler ne harfler yeter peygamberimizin ahlakının güzelliğini, "üsve-i hasene" oluşunu tanımlamaya, anlatmaya. ama o örnekleri bilmek ister, o'ndan haberdar olmak isterseniz size önerebileceğim kaynaklar var. halid bin velid (ra) kendisine "hiç olmazsa tasavvur ve idrakin nispetinde hulasa et" diyerek, peygamberimizin (sav) suret ve siretinin tasvirini isteyen bir kabile reisine şöyle cevap verir: "gönderilen, gönderenin kadrince olur. gönderen kainatın halık'ı olduğuna göre, gönderdiğinin şanını, var sen hayal ve tasavvur eyle." yani onun mükemelliğini layıkıyla ifade edebilmek mümkün değildir. nitekim imam kurtubi der ki; "allah rasulü'nün güzellikleri bize tamamiyle gösterilmemiştir. şayet gösterilmiş olsaydı, gözlerimiz o'na bakmaya takat getiremezdi." *elimde olan vakitle şu anlık yazabildiklerim bu kadar. çok fazla kontrol etme fırsatım olmadı, sürç-i lisan ettiysek affola..
    2allah razı olsun. - nester 10.02.2016 23:34:58 |#2545171
    ... diğer entiriler ...