bugün
yenile

    yalnız bir opera

    6
    +
    -entiri.verilen_downvote
    murathan mungan'ın eşsiz bir şiiridir. sevgilim iki hafta önce beni terk ederken okumamı söylemişti. o günden beri her gün okurum. bence bi bakın derim. çok müthiş sözleri var. insan okurken işte şiir bu diyor. edit:ölü bir yilan gibi yatiyordu aramizda yorgun, kirli ve umutsuz geçmisim oysa bilmedigin birsey vardi sevgilim ben sende bütün asklarimi temize çektim imrendigin, öfkelendigin kizdigin, ya da kiskandigin diyelim yani yasamislik sandigin geçmisim dile dökülmeyenin tenhaliginda kaçirilan bakislarda gündeligin basibos ayrintilarinda zaman zaman geri tepip duruyordu. ve elbet üzerinde durulmuyordu. sense kendini hala hayatimdaki herhangi biri saniyordun, biraz daha fazla sevdigim, biraz daha önem verdigim. baslangiçta dogruydu belki. siradan bir serüven, rastgele bir iliski gibi baslayip, günden güne hayatima yayilan, varligimi ele geçiren, büyüyüp kök salan bir aska bedellendin. ve hala bilmiyordun sevgilim ben sende bütün asklarimi temize çektim anladigindaysa yapacak tek sey kalmisti sana bütün kazananlar gibi terk ettin. yaz basiydi gittiginde, ardindan, senin için üç lirik parca yazmaya karar vermistim. kimsesiz bir yazdi. yoktun. kimsesizdim. çikilmis bir yolun ilk duraginda bir mevsim bekledim durdum. çünkü ben askin bütün çaglarindan geliyordum. sanirim lirik sözcügü en çok yüzüne yakisiyordu yüzündeki kuskun kedere, gür kirpiklerinin altindan kisik lambalar gibi isiyan gözlerine çerçevesine sigmayan munis, sokulgan, hüzünlü resimlerine lirik sözcügü en çok yüzüne yakisiyordu. yaz basiydi gittiginde. sersemletici bir rüzgar gibi geçmisti mayis. seni bir siire düsündükçe kanat gibi, tüy gibi, dokunmak gibi ucucu ve yumusak seyler geliyordu aklima. önceki siirlerimde hiç kullanmadigim bu sözcük usulca düsüyordu bir kagit akligina, belkide ilk kez giriyordu yazdiklarima, hayatima. yaz basiydi gittiginde. bir askin ilk günleriydi daha. ask miydi, degil miydi? bunu o günler kim bilebilirdi? 'eylül'de ayni yerde ve ayni insan olmami isteyen' notunu buldum kapimda. altina saat: 16.00 diye yazmistin, ve 16.04'tü onu buldugumda. daha o gün anlamaliydim bu iliskinin yazgisini takvim tutmazligini aramizda bir düsman gibi duran zamani daha o gün anlamaliydim benim sana erken senin bana geç kaldigini. gittin. koca bir yaz girdi aramiza. yaz ve getirdikleri. döndügünde eksik, noksan bir seyler baslamisti. sanki yaz, birbirimizi görmedigimiz o üç ay, alip götürmüstü bir seyleri hayatimizdan, olmamisti, eksik kalmisti. kirilmis bir seyi onarir gibi basladik yarim kalmis arkadasligimiza. adimlarimiz tutuk, yüregimiz çekingen, körler gibi tutunuyor, dilsizler gibi bakisiyorduk. sanki ufacik bir sey olsa birbirimizden kaçacaktik. fotoromansiz, trüksüz, hilesiz, klisesiz bir beraberlikti bizimki. zamanla gözlerimiz açildi, dilimiz çözüldü güvenle ilerledik birbirimize. gittin. simdi bir mevsim degil, koca bir hayat girdi aramiza. biliyorum ne sen dönebilirsin artik, ne de ben kapiyi açabilirim sana. simdi biz neyiz biliyor musun? akip giden zamana göz kirpan yorgun yildizlar gibiyiz. birbirine uzanamayan boslukta iki yalniz yildiz gibi aci çekiyor ve kendimize gömülüyoruz bir zaman sonra batik bir asktan geriye kalan iki enkaz olacagiz yalnizca kendi denizlerimizde sessiz sedasiz bogulacagiz ne kalacak bizden? bir mektup, bir kart, birkaç satir ve benim su kirik dökük siirim sessizce alacak yerini nesnelerin dünyasinda ne kalacak geriye savrulmus günlerimizden bizden diyorum, ikimizden ne kalacak? simdi biz neyiz biliyor musun? yikintilar arasinda yakinlarini arayan öksüz savas çocuklari gibiyiz. umut ve korkunun hiçbir anlam tasimadigi bir dünyada bir sey buldugunda neyi, ne yapacagini bilmeyen çocuklar gibi ve elbet biz de bu askta büyüyecek her seyi bir baska aska erteleyecegiz. kis basliyor sevgilim hosnutsuzlugumun kisi basliyor bir yaz daha geçti hiçbir sey anlamadan oysa yapacak ne çok sey vardi ve ne kadar az zaman kis basliyor sevgilim iyi bak kendine gözlerindeki usul sefkati teslim etme kimseye, hiçbir seye upuzun bir kis basliyor sevgilim ayriligimizin kisi basliyor giriyoruz kara ve soguk bir mevsime. kitaplara sarilmak, dostlarla konusmak, yaziya oturup sonu gelmeyen cümleler kurmak, camdan disari bakip puslu sarkilar mirildanmak.... böyle zamanlarda her sey birbirinin yerini alir çünkü her sey bir o kadar anlamsizdir içimizdeki issizligi dolduramaz hiçbir oyun para etmez kendimizi avutmak için buldugumuz numaralar bir aski yasatan ayrintlari nereye saklayacaginizi bilemezsiniz çiplak bir yara gibi sizlar paylastigimiz anlar, esyalar gözünüzün önünde durur birlikte yarattiginiz aliskanliklar korkarsiniz sözcüklerden, sessizlikten de; bakamazsiniz aynalara, çagrisimlarla ödesemezsiniz. disarda hayat düsmandir size içeride odalara sigamazken siz, kendiniz bir ayriligin ilk günleridir daha her sey asili kalmistir bitkisel bir yalnizlikta gün boyu hiçbir sey yapmadan oturup kulak verdiginiz saat tiktaklari kaplar tekin olmayan gögümüzü geçici bir dinginlik, düzmece bir erinç suyu bosalmis bir havuz, fisten çekilmis bir alet kadar tehlikesiz bakinip dururken duvarlara bos bir çuval gibi, çalmayan bir org gibi, plastik bir çicek, unutulmus bir oyuncak, eski bir çerçeve gibi, hani, unutsam esyanin gürültüsünü, nesnelerin dünyasinda kendime bir yer bulsam, dedigimiz zamanlar gibi kendimizin içinden yeni bir kendimiz çikarmaya zorlandigimiz anlar gibi yeni bir iklime, yeni bir kente, bir tutkunluk haline, bir trafik kazasina, basimiza gelmis bir felakete, iskenceye çekilmeye, ameliyata alinmaya kendimizi hazirlar gibi. yani dayanmak ve katlanmak için silkelerken bütün benligimizi ama öyle sessiz baktigimiz duvarlar gibi olmaya çalisirken, ve kazanmis görünürken derinligimizi ne zaman ki, yeniden canlanir bagislamasiz bellegimizde bir anin, yalnizca bir anin bütün bir hayati kapladigi anlar o tiktaklar kadar önemsiz kalir simdi hayatimiza verdigimiz bütün anlamlar göremeseniz de, bilirsiniz hiç yakin olmamissinizdir intihara bu kadar. bana zamandan söz ediyorlar gelip size zamandan söz ederler yaralari nasil sardigindan, ya da her seye nasil iyi geldiginden. zamanla ilgili bütün atasözleri gündeme gelir yeniden. hepsini bilirsiniz zaten, bir ise yaramadigini bildiginiz gibi. dahasi onalar da bilirler. ama yine de güç verir bazi sözler, sözcükler, öyle düsünürler. bittigine kendini inandirmak, ayriligin gerçegine katlanmak, sirtinizdaki hançeri çikartmak, yüreginizin unuttugunuz yerleriyle yeniden karsilasmak kolay degildir elbet. kolay degildir bunlarla bas etmek, ugruna içinizi öldürmek. zaman alir. zaman alir sizden bunlarin yükünü o bosluk dolar elbet, yaralar kabuk baglar, sizilar diner, açilar dibe çöker. hayatta sevinilecek seyler yeniden fark edilir. bir yerlerden bulunup yeni mutluluklar edinilir. o bosluk doldu sanirsiniz oysa o boslugu dolduran eksilmenizdir. gün gelir bir gün baska bir mevsim, baska bir takvim, baska bir iliskide o eski agri ansizin geri teper. dilerim geri teper. yoksa gerçekten bitmissinizdir. zamanla yerlesir yasadiklarin, yeniden konumlanir, çogalir anlamlari, önemi kavranir. bir zamanlar anlamadan yasadigin sey, çok sonra degerini kazanir. yoklugu derin ve sürekli bir sizi halini alir. oysa yapacak hiçbir sey kalmamistir artik mutluluk geçip gitmistir yaninizdan her seye iyi gelen zaman sizi kanatir ölmus saadeti karsilastir yasayan mutsuzlukla günlerin dökümünü yap benim senden, senin benden habersiz alip verdiklerini kim bilebilir ikimizden baska? sözcüklerin ve sessizliklerin yeri iyi ayarlanmis bir iliskiyi, duygularin birligini, bir aski beraberlik haline getiren kendiligindenligi yani günlerimiz aydinlikken kaçirdigimiz her seyi bir düsün emek ve askla güzellestirilmis bir dünya simdi agir agir batiyor ve yokluga karisiyor orada olmus saadeti karsilastir yasayan mutsuzlukla bunlar da bir ise yaramadiysa demek yangindan kurtarilacak hiçbir sey kalmamis aramizda. bu siire basladigimda nerde, simdi nerdeyim? solgun yollardan geçtim. bakisimli mevsimlerden ikindi yagmurlarini bekleyen yaz sonu hüzünlerinden gün günden puslu pencerelere benzeyen gözlerim geçti her cagin bitki örtüsünden oysa simdi içimin yikanmis tasligindan bakarken dünyaya yanginlarla bayindir kentler gibiyim: çicek adlarini ezberlemekten geldim eski sarkilari, sarhoslarin ve suçlularin unuttuklarini hatirlamaktan uzun uzak yollari tarif etmekten haydutluktan ve melankoliden giderken ya da dönerken atlanan esiklerden duyarligin gece mekteplerinden geldim bütünlemeli çocukluklariyla geçti gençligimin rüzgara verdigim yillari gökummalarin ve içdökmelerin vaktinden geldim. bu siire basladigimda nerde, simdi nerdeyim? yaram vardi, bir de sözcükler sonra vaat edilmis topraklar gibi sayfalar ve günler isik istiyordu yalnizligim kötülükler imparatorlugunda bir tek siir yazmayi biliyordum ilerledikçe...kaybolup gittin bu siirin derinliklerinde ask ve aci usul usul eriyen bir kandil gibi söndü daha siir bitmeden. karardi dizeler. ask...bitti. soldu siir. büyük bir saskinlik kaldi o firtinali günlerden daha önce de baska siirlerde konaklamistim agir sinavlar vermistim degisen ruh iklimlerinde ask yalniz bir operadir, biliyordum: operada bir gece uyudum, hiç uyanmadim. barbarlarin seyrettigi trapezlerden geçtim her adimda boynumdan bir fular düsüyordu el kadar gökyüzü mendil kadar ufuk birlikte çikalan yollarin yazgisidir: eksiliyorduk mataramda tuzlu suyla, oteller kentinden geldim her otelde biraz eksilip, biraz artarak yani çogalarak tahvil ve senetlerini intiharlarla degistirenlerin birahaneler ve bankalar üzerine kurulu hayatlarinda agir ve aci tanikliklardan geçerek geldim. terli ve kirliydim. sonra timarhanelerde timar edilen ruhum maskeler ve çiçekler biriktiriyordu linç edilerek öldürülenlerin hayat hikayelerini de... korsan yazilari, kara siirleri, gizli kitaplari ve açik hayatlari seviyordu. buraya gelirken uzun uzak yollar için her menzilde at degistirdim atlarla birlikte terledim yollari ve geceleri ödünç almadim hiç kimseden hicbir seyi çiplak ve sahici yasayip çiplak ve sahici ölmek için panayir yerleri... panayir yerleri... ölü kelebekler... ölü kelebekler... sonra dünyanin bütün sinemalarinda bütün filmleri seyrettim. adim onlarin adinin yanina yazilmasin diye aci çekecek yerlerimi yok etmeden aciyla bas etmeyi ögrendim. yoksa bu kadar konusabilir miydim? ipek yollarinda kuzey yildizi askin kuzey yildizi sanirsin durdugun yerde ya da yol üstündedir oysa çocukluktan kalma gökyüzünde hileli zar ölü yanardaglar, ölü yildizlar ve toy yasin bilmedigi hesap: isik hizi. askin bir yolu vardir her yasta baska türlü geçilen askin bir yolu vardir her yasta biraz gecikilen gökyüzünde yalniz bir yildiz arar gözler gözlerim askin kuzey yildizidir bu yazlari daha iyi görülen ben, öteki, bir digeri ona dogru ilerler ilerlerim zamanla anlarsin bu bir yanilsama ölü sairlerin imgelerinden kalma sen de degilsin. o da degil kuzey yildizi daha uzakta yeniden yollara düserler düserim bir siir yasatir her seyi yasamin anlami soldugunda ben yoluma devam ederim. bitmemis bir siirin ortasinda darmadaginik imgeler, sözcükler ve kafiyeler yasamsa yerli yerinde yerli yerinde her sey simdi her sey doludizgin ve çogul simdi her sey kesintisiz ve sürekli bir devrim gibi simdi her sey yeniden yüregim, o eski ask kalesi yepyeni bir mazi yaratti sözcüklerin gücünden dönüp ardima bakiyorum yoksun sen ey sanat! her seyi hayata dönüstüren. siir:murathan mungan yorum:aysun asar kayit:aysun asar-mehmet hakan aytaç(bir gece efsanesiyalniz bir opera (137430 hit) ölü bir yilan gibi yatiyordu aramizda yorgun, kirli ve umutsuz geçmisim oysa bilmedigin birsey vardi sevgilim ben sende bütün asklarimi temize çektim imrendigin, öfkelendigin kizdigin, ya da kiskandigin diyelim yani yasamislik sandigin geçmisim dile dökülmeyenin tenhaliginda kaçirilan bakislarda gündeligin basibos ayrintilarinda zaman zaman geri tepip duruyordu. ve elbet üzerinde durulmuyordu. sense kendini hala hayatimdaki herhangi biri saniyordun, biraz daha fazla sevdigim, biraz daha önem verdigim. baslangiçta dogruydu belki. siradan bir serüven, rastgele bir iliski gibi baslayip, günden güne hayatima yayilan, varligimi ele geçiren, büyüyüp kök salan bir aska bedellendin. ve hala bilmiyordun sevgilim ben sende bütün asklarimi temize çektim anladigindaysa yapacak tek sey kalmisti sana bütün kazananlar gibi terk ettin. yaz basiydi gittiginde, ardindan, senin için üç lirik parca yazmaya karar vermistim. kimsesiz bir yazdi. yoktun. kimsesizdim. çikilmis bir yolun ilk duraginda bir mevsim bekledim durdum. çünkü ben askin bütün çaglarindan geliyordum. sanirim lirik sözcügü en çok yüzüne yakisiyordu yüzündeki kuskun kedere, gür kirpiklerinin altindan kisik lambalar gibi isiyan gözlerine çerçevesine sigmayan munis, sokulgan, hüzünlü resimlerine lirik sözcügü en çok yüzüne yakisiyordu. yaz basiydi gittiginde. sersemletici bir rüzgar gibi geçmisti mayis. seni bir siire düsündükçe kanat gibi, tüy gibi, dokunmak gibi ucucu ve yumusak seyler geliyordu aklima. önceki siirlerimde hiç kullanmadigim bu sözcük usulca düsüyordu bir kagit akligina, belkide ilk kez giriyordu yazdiklarima, hayatima. yaz basiydi gittiginde. bir askin ilk günleriydi daha. ask miydi, degil miydi? bunu o günler kim bilebilirdi? 'eylül'de ayni yerde ve ayni insan olmami isteyen' notunu buldum kapimda. altina saat: 16.00 diye yazmistin, ve 16.04'tü onu buldugumda. daha o gün anlamaliydim bu iliskinin yazgisini takvim tutmazligini aramizda bir düsman gibi duran zamani daha o gün anlamaliydim benim sana erken senin bana geç kaldigini. gittin. koca bir yaz girdi aramiza. yaz ve getirdikleri. döndügünde eksik, noksan bir seyler baslamisti. sanki yaz, birbirimizi görmedigimiz o üç ay, alip götürmüstü bir seyleri hayatimizdan, olmamisti, eksik kalmisti. kirilmis bir seyi onarir gibi basladik yarim kalmis arkadasligimiza. adimlarimiz tutuk, yüregimiz çekingen, körler gibi tutunuyor, dilsizler gibi bakisiyorduk. sanki ufacik bir sey olsa birbirimizden kaçacaktik. fotoromansiz, trüksüz, hilesiz, klisesiz bir beraberlikti bizimki. zamanla gözlerimiz açildi, dilimiz çözüldü güvenle ilerledik birbirimize. gittin. simdi bir mevsim degil, koca bir hayat girdi aramiza. biliyorum ne sen dönebilirsin artik, ne de ben kapiyi açabilirim sana. simdi biz neyiz biliyor musun? akip giden zamana göz kirpan yorgun yildizlar gibiyiz. birbirine uzanamayan boslukta iki yalniz yildiz gibi aci çekiyor ve kendimize gömülüyoruz bir zaman sonra batik bir asktan geriye kalan iki enkaz olacagiz yalnizca kendi denizlerimizde sessiz sedasiz bogulacagiz ne kalacak bizden? bir mektup, bir kart, birkaç satir ve benim su kirik dökük siirim sessizce alacak yerini nesnelerin dünyasinda ne kalacak geriye savrulmus günlerimizden bizden diyorum, ikimizden ne kalacak? simdi biz neyiz biliyor musun? yikintilar arasinda yakinlarini arayan öksüz savas çocuklari gibiyiz. umut ve korkunun hiçbir anlam tasimadigi bir dünyada bir sey buldugunda neyi, ne yapacagini bilmeyen çocuklar gibi ve elbet biz de bu askta büyüyecek her seyi bir baska aska erteleyecegiz. kis basliyor sevgilim hosnutsuzlugumun kisi basliyor bir yaz daha geçti hiçbir sey anlamadan oysa yapacak ne çok sey vardi ve ne kadar az zaman kis basliyor sevgilim iyi bak kendine gözlerindeki usul sefkati teslim etme kimseye, hiçbir seye upuzun bir kis basliyor sevgilim ayriligimizin kisi basliyor giriyoruz kara ve soguk bir mevsime. kitaplara sarilmak, dostlarla konusmak, yaziya oturup sonu gelmeyen cümleler kurmak, camdan disari bakip puslu sarkilar mirildanmak.... böyle zamanlarda her sey birbirinin yerini alir çünkü her sey bir o kadar anlamsizdir içimizdeki issizligi dolduramaz hiçbir oyun para etmez kendimizi avutmak için buldugumuz numaralar bir aski yasatan ayrintlari nereye saklayacaginizi bilemezsiniz çiplak bir yara gibi sizlar paylastigimiz anlar, esyalar gözünüzün önünde durur birlikte yarattiginiz aliskanliklar korkarsiniz sözcüklerden, sessizlikten de; bakamazsiniz aynalara, çagrisimlarla ödesemezsiniz. disarda hayat düsmandir size içeride odalara sigamazken siz, kendiniz bir ayriligin ilk günleridir daha her sey asili kalmistir bitkisel bir yalnizlikta gün boyu hiçbir sey yapmadan oturup kulak verdiginiz saat tiktaklari kaplar tekin olmayan gögümüzü geçici bir dinginlik, düzmece bir erinç suyu bosalmis bir havuz, fisten çekilmis bir alet kadar tehlikesiz bakinip dururken duvarlara bos bir çuval gibi, çalmayan bir org gibi, plastik bir çicek, unutulmus bir oyuncak, eski bir çerçeve gibi, hani, unutsam esyanin gürültüsünü, nesnelerin dünyasinda kendime bir yer bulsam, dedigimiz zamanlar gibi kendimizin içinden yeni bir kendimiz çikarmaya zorlandigimiz anlar gibi yeni bir iklime, yeni bir kente, bir tutkunluk haline, bir trafik kazasina, basimiza gelmis bir felakete, iskenceye çekilmeye, ameliyata alinmaya kendimizi hazirlar gibi. yani dayanmak ve katlanmak için silkelerken bütün benligimizi ama öyle sessiz baktigimiz duvarlar gibi olmaya çalisirken, ve kazanmis görünürken derinligimizi ne zaman ki, yeniden canlanir bagislamasiz bellegimizde bir anin, yalnizca bir anin bütün bir hayati kapladigi anlar o tiktaklar kadar önemsiz kalir simdi hayatimiza verdigimiz bütün anlamlar göremeseniz de, bilirsiniz hiç yakin olmamissinizdir intihara bu kadar. bana zamandan söz ediyorlar gelip size zamandan söz ederler yaralari nasil sardigindan, ya da her seye nasil iyi geldiginden. zamanla ilgili bütün atasözleri gündeme gelir yeniden. hepsini bilirsiniz zaten, bir ise yaramadigini bildiginiz gibi. dahasi onalar da bilirler. ama yine de güç verir bazi sözler, sözcükler, öyle düsünürler. bittigine kendini inandirmak, ayriligin gerçegine katlanmak, sirtinizdaki hançeri çikartmak, yüreginizin unuttugunuz yerleriyle yeniden karsilasmak kolay degildir elbet. kolay degildir bunlarla bas etmek, ugruna içinizi öldürmek. zaman alir. zaman alir sizden bunlarin yükünü o bosluk dolar elbet, yaralar kabuk baglar, sizilar diner, açilar dibe çöker. hayatta sevinilecek seyler yeniden fark edilir. bir yerlerden bulunup yeni mutluluklar edinilir. o bosluk doldu sanirsiniz oysa o boslugu dolduran eksilmenizdir. gün gelir bir gün baska bir mevsim, baska bir takvim, baska bir iliskide o eski agri ansizin geri teper. dilerim geri teper. yoksa gerçekten bitmissinizdir. zamanla yerlesir yasadiklarin, yeniden konumlanir, çogalir anlamlari, önemi kavranir. bir zamanlar anlamadan yasadigin sey, çok sonra degerini kazanir. yoklugu derin ve sürekli bir sizi halini alir. oysa yapacak hiçbir sey kalmamistir artik mutluluk geçip gitmistir yaninizdan her seye iyi gelen zaman sizi kanatir ölmus saadeti karsilastir yasayan mutsuzlukla günlerin dökümünü yap benim senden, senin benden habersiz alip verdiklerini kim bilebilir ikimizden baska? sözcüklerin ve sessizliklerin yeri iyi ayarlanmis bir iliskiyi, duygularin birligini, bir aski beraberlik haline getiren kendiligindenligi yani günlerimiz aydinlikken kaçirdigimiz her seyi bir düsün emek ve askla güzellestirilmis bir dünya simdi agir agir batiyor ve yokluga karisiyor orada olmus saadeti karsilastir yasayan mutsuzlukla bunlar da bir ise yaramadiysa demek yangindan kurtarilacak hiçbir sey kalmamis aramizda. bu siire basladigimda nerde, simdi nerdeyim? solgun yollardan geçtim. bakisimli mevsimlerden ikindi yagmurlarini bekleyen yaz sonu hüzünlerinden gün günden puslu pencerelere benzeyen gözlerim geçti her cagin bitki örtüsünden oysa simdi içimin yikanmis tasligindan bakarken dünyaya yanginlarla bayindir kentler gibiyim: çicek adlarini ezberlemekten geldim eski sarkilari, sarhoslarin ve suçlularin unuttuklarini hatirlamaktan uzun uzak yollari tarif etmekten haydutluktan ve melankoliden giderken ya da dönerken atlanan esiklerden duyarligin gece mekteplerinden geldim bütünlemeli çocukluklariyla geçti gençligimin rüzgara verdigim yillari gökummalarin ve içdökmelerin vaktinden geldim. bu siire basladigimda nerde, simdi nerdeyim? yaram vardi, bir de sözcükler sonra vaat edilmis topraklar gibi sayfalar ve günler isik istiyordu yalnizligim kötülükler imparatorlugunda bir tek siir yazmayi biliyordum ilerledikçe...kaybolup gittin bu siirin derinliklerinde ask ve aci usul usul eriyen bir kandil gibi söndü daha siir bitmeden. karardi dizeler. ask...bitti. soldu siir. büyük bir saskinlik kaldi o firtinali günlerden daha önce de baska siirlerde konaklamistim agir sinavlar vermistim degisen ruh iklimlerinde ask yalniz bir operadir, biliyordum: operada bir gece uyudum, hiç uyanmadim. barbarlarin seyrettigi trapezlerden geçtim her adimda boynumdan bir fular düsüyordu el kadar gökyüzü mendil kadar ufuk birlikte çikalan yollarin yazgisidir: eksiliyorduk mataramda tuzlu suyla, oteller kentinden geldim her otelde biraz eksilip, biraz artarak yani çogalarak tahvil ve senetlerini intiharlarla degistirenlerin birahaneler ve bankalar üzerine kurulu hayatlarinda agir ve aci tanikliklardan geçerek geldim. terli ve kirliydim. sonra timarhanelerde timar edilen ruhum maskeler ve çiçekler biriktiriyordu linç edilerek öldürülenlerin hayat hikayelerini de... korsan yazilari, kara siirleri, gizli kitaplari ve açik hayatlari seviyordu. buraya gelirken uzun uzak yollar için her menzilde at degistirdim atlarla birlikte terledim yollari ve geceleri ödünç almadim hiç kimseden hicbir seyi çiplak ve sahici yasayip çiplak ve sahici ölmek için panayir yerleri... panayir yerleri... ölü kelebekler... ölü kelebekler... sonra dünyanin bütün sinemalarinda bütün filmleri seyrettim. adim onlarin adinin yanina yazilmasin diye aci çekecek yerlerimi yok etmeden aciyla bas etmeyi ögrendim. yoksa bu kadar konusabilir miydim? ipek yollarinda kuzey yildizi askin kuzey yildizi sanirsin durdugun yerde ya da yol üstündedir oysa çocukluktan kalma gökyüzünde hileli zar ölü yanardaglar, ölü yildizlar ve toy yasin bilmedigi hesap: isik hizi. askin bir yolu vardir her yasta baska türlü geçilen askin bir yolu vardir her yasta biraz gecikilen gökyüzünde yalniz bir yildiz arar gözler gözlerim askin kuzey yildizidir bu yazlari daha iyi görülen ben, öteki, bir digeri ona dogru ilerler ilerlerim zamanla anlarsin bu bir yanilsama ölü sairlerin imgelerinden kalma sen de degilsin. o da degil kuzey yildizi daha uzakta yeniden yollara düserler düserim bir siir yasatir her seyi yasamin anlami soldugunda ben yoluma devam ederim. bitmemis bir siirin ortasinda darmadaginik imgeler, sözcükler ve kafiyeler yasamsa yerli yerinde yerli yerinde her sey simdi her sey doludizgin ve çogul simdi her sey kesintisiz ve sürekli bir devrim gibi simdi her sey yeniden yüregim, o eski ask kalesi yepyeni bir mazi yaratti sözcüklerin gücünden dönüp ardima bakiyorum yoksun sen ey sanat! her seyi hayata dönüstüren
    0yok işte onu sen burda paylaşacaksın ki açtığın başlığın hakkını verebilesin :d - waitingforkurkmantolumadonna 01.01.2016 00:45:28 |#2494450
    0paylaşacaktım da çok uzun küfür ederler diye paylaşmadım - chikatilo 01.01.2016 00:46:24 |#2494594
    0bence paylaşmanızı:-) - waitingforkurkmantolumadonna 01.01.2016 00:48:34 |#2494519
    butun yorumlari goster (4)
    ... diğer entiriler ...